Şuanda 91 konuk çevrimiçi
BugünBugün1621
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9345
Bu ayBu ay9345
ToplamToplam10477769
politikayla uğraşanın derisi kalın olmalıdır! PDF Yazdır e-Posta


Yazının başlığı Almanların bir sözüdür ve doğru bir saptamadır.

 

Politik mücadelede türlü çeşitli birçok saptamayla karşılaşırsınız.

Eleştiriyi hariç tutuyorum.

Doğru eleştiri olur, yanlış eleştiri olur, yapıcısı olur, yıkıcısı olur.

Bir de bunun dışında kalan suçlamalar vardır.

En bilineni, ajan ya da polis suçlamasıdır.

Baştan şunu söylemek gerek:

Bu, ciddi bir suçlamadır ve uluorta ağza alınmaması gerekir.

Eminseniz ve neden emin olduğunuzu da inandırıcı şekilde açıklayabiliyorsanız, mesele yok.

Ama emin değilseniz, bunlar gelişigüzel konuşulmaması gereken belirlemelerdir.

12 Eylül 1980’den hemen sonra bu gelişi güzel belirlemeler tanınmış bir devrimcinin, Ali Çakmaklı’nın hayatına mal olmuştur.

Mutlaka daha önce ve daha sonra benzeri örnekler de vardır.

Ali Çakmaklı için “polistir” diye gelişigüzel konuşuluyor.

Çakmaklı’nın yaşadığı Adana’da etkinliğini artırmak isteyen bir tip  bunu duyar da yararlanmaz mı?

MİT ajanı ilan edilerek öldürülüyor, ardından da “Karanlık Adam” başlıklı bir bildiri yayınlanıyor.

Komik bir bildiri!

Bir takım olaylar uydurarak herkesi polis ilan etmek mümkündür.

Bu da öylesi bir bildiriydi.

Aradan yıllar geçtikten sonra kimse bu cinayeti savunamadı.

Ali Çakmaklı için düşüncesizce konuşanlar, öldürüleceğini düşünmediklerini söylediler.

Yaptıkları safdilliktir! Hain bir fırsatçıya büyük koz vermişlerdir.

Adana Cezaevi’nde “Karanlık Adam” bildirisini yazan ve tetiği çektiren Mihrac Ural bile bu cinayeti savunamadı.

“Biz yapmadık” dedi, ama kimse inanmadı.

Ali Çakmaklı’nın Adana’daki mezarı onarıldı ve iki yıldan beri de bu cinayetin yıldönümünde mezarı başında anılıyor.

Adana’daki bütün devrimciler toplanarak anıyorlar.

Ali Cakmaklı’nın hemen ardından yapılan bir başka sol içi infaz, Nebil Rahuma’nın öldürülmesidir.

Nebil’in mezarı da belli değildi. Öldürülmüş, daha sonra cesedi bulunmuş ve bir yere gömülmüştü.

Nebil Rahuma da devrimci harekette tanınan bir kişiydi.

Ölümünün üzerinden 29 yıl geçtikten sonra mezarı bulundu.

Bu mezarın bulunmasında Hasan Balcı’nın büyük emeği vardır.

Nebil’i Nebil yapan yer İstanbul’du.

Nebil’in mezarı da bu kentte kaldı.

O’nu kullanmak isteyen Ali Çakmaklı’nın katili Muhabarat uzantısına teslim edilmedi.

Lazkiye’de oturan Muhabarat uzantısı Hasan’a kızmasın da, ne yapsın!

Polistir, dedi, çıktı işin içinden…

Der, başka bir şey de beklenmez bu tipten zaten…

Ben de Özel Harp Dairesi elemanı imişim…

Doğrusu bu belirleme hoşuma gitti…

Polis filan denseydi bozulurdum.

ÖHD’den aşağısı kurtarmaz!

Mesele bu kadardır!

Herkes aklını başına toplasın, derim.

Dünyanın değişik ülkelerinden çok sayıda örgütün insanlarıyla yıllardan beri konuşurum.

Türkiye devrimci hareketini (PKK hariç) ciddiye alan bir kişi görmedim.

Eleştirmekten söz etmiyorum, ciddiye almıyorlar.

Bir insan, bir örgüt, bir hareket iş yaparak, üreterek kendini ciddiye aldırır.

Biz de bu sitede üç yıldan beri önemli bir iş yapıyoruz.

Diyoruz ki: bu ülkenin devrimci hareketi örgütsel hesaplaşma yaşamamıştır.

Her örgütün içinde hainler vardır, alçaklar vardır, bunların ortaya çıkarılması gerekir.

12 Eylül öncesindeki kahramanlık hikayeleriyle 30 yıl geçti.

Madem bütün örgütler o kadar iyiydi, 12 Eylül sonrasındaki utanç verici yenilgi neden yaşandı?

Biz kendi hainimizin gırtlağına çöktük, çok debelendi ama elimizden kurtulamadı.

Devrimci harekette bu konuda ilk olmakla övünmüyoruz; keşke önce başka arkadaşlar yapsaydı da biz de geriden gelseydik…

Herkes kendi Mihrac Ural’ını ve bu tür tiplerin çevresindeki çeteleşmeyi bulmak zorundadır.

Kendisiyle bile hesaplaşmayı beceremeyen bir devrimci hareket devrim falan yapamaz.

Sol örgütler arasındaki şiddetin, örgüt içi infazların bu hainlerle yakından ilişkisi vardır.

Bu konunun üzerine gidilmeden sol içindeki ilişkilerin düzelmesi de zordur.

Konunun üzerine gideceksiniz, maskeleri indireceksiniz.

Bu hainler de tabii ki her türlü lafı edecekler.

Ne bekliyordunuz, teşekkür etmelerini mi…

Kuştan korkan darı ekmez demişler…

Üstüne üstüne yürüyeceksin, silindir gibi ezeceksin.

Bu bizim işimiz, eski Acilciler’in işi ve büyük oranda da yapılmıştır.

Hasan Balcı’yı 1979’da Selimiye Askeri Cezaevi’nden tanırım.

Kendisini eskiden tanıyan birisi olarak bu yazıyı hepimiz adına yazmayı doğru buldum.

Geçmiş çizgimiz birbirinden çok farklıdır.

O TKP-B’li idi, ben Acilci idim.

Ama Hasan, bizden değildir, diye düşünmeden, Nebil Rahuma’nın mezarını uğraşıp bulmuştur.

Hepimiz bu işin bir ucundan tuttuk, ama büyük pay Hasan’a aittir.

Tıpkı hangi siyasetten olurlarsa olsunlar Ali Çakmaklı’yı anan devrimciler gibi, bu tür davranışlar umarım yayılır.

Düşman olacağımıza iyi düşman olacağız.

Bu siteyi az çok izleyen herkesin bildiği gibi, nasıl düşman olunurmuş gösterdik.

Örgüt hainlerine ve onların yardakçılarına aman vermeyiz, vermedik.

Ve birbirimizi de tutarız.

Geçmişte bizden olması şart değil, devrimci hareketin genel çıkarı için iş yapmış olanı da tutarız.

Bilmem anlatabildim mi!