Şuanda 197 konuk çevrimiçi
BugünBugün2344
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10068
Bu ayBu ay10068
ToplamToplam10478492
Libya'da kimden tarafsın? PDF Yazdır e-Posta


ABD, İngiltere ve Fransa savaş uçakları Kaddafi’nin ordusunu bombalamaya başladılar. Neden şimdi ya da harekete geçmek için neden bu kadar beklediler?

Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarının ortak özelliklerinden bir tanesi, anti-ABD ve anti-İsrail sloganların duyulamayacak kadar az olmasıdır. ABD ve müttefikleri, bu nedenle, sonuna kadar beklemeyi tercih ettiler. Erken ve kara kuvvetlerini de içeren bir müdahale Arap dünyasında –slogan düzeyinde kalsa bile- emperyalizm karşıtı bir yönelime yol açabilirdi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Libya hava sahasının kapatılması ve üyelerin Kaddafi’ye karşı askeri eyleme girişebilecekleri kararını alırken, Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti kararı veto etmek yerine çekimser kalmayı seçtiler. Ek olarak, Arap Konseyi de Libya hava sahasının kapatılması yönünde karar aldı.

Son alarak Kaddafi’nin ordusunun isyancıların elindeki son büyük kent Bingazi’ye iyice yaklaşması, konunun başka bir yönünü daha ortaya çıkardı: Kaddafi kazanırsa, bu durum, Yemen’den Suriye’ye kadar Arap dünyasındaki karışıklıkların bastırılmasında ülke hükümetlerinin eline önemli bir koz verecekti.

Obama yönetiminde görülen acele davranmamak ve ardından gelen ani tavır değişikliği bu gelişmeye bağlanmalıdır.

Üç NATO ülkesi Libya’da Kaddafi ordusunu, “sivilleri korumak” amacıyla bombalıyor. Kaddafi “uzun süreli savaş” diyerek, palavracılığın son örneklerine sığınıyor. Ormanı ve dağları olmayan, çölle kaplı dümdüz bir ülkede hangi uzun süreli savaştan söz ediliyor?

ABD, İngiltere, Fransa (ve onları destekleyen çok sayıda diğer ülke) Libya iç savaşında taraf durumundadır.

Emperyalist ülkelerin asıl amacının ülke petrolünü denetlemek olduğu, insan hakları ve. Olmadığı açıktır.

Yıllardan beri dikta yönetimini sürdüren, ülkenin zenginliklerini sülalesinin değişik fertleri arasında paylaştıran Kaddafi ile iyi ilişkilerini son döneme kadar sürdüren yine bu ülkelerdir.

Hatırlanacağı gibi, Saddam yönetimiyle de benzeri yaşanmıştı.

“Sürekli dostumuz ve düşmanımız yoktur, sadece sürekli çıkarlarımız vardır” saptaması da bunu ifade eder.

Kaddafi yönetimi ise anti emperyalist değildir. Sözde emperyalizm karşıtlığı –tıpkı Suriye’de olduğu gibi- dikkatlerin iç sorunlardan uzaklaştırılması amacıyla kullanılmıştır.

Bu durumda “emperyalist saldırganlığın” kınanmasının fazla bir anlam taşımadığını belirtmek gerekir.

Kaddafi’yi savunmak mümkün değildir, emperyalist saldırganlık kınanır ve bu tutumun pratikte herhangi bir anlamı da yoktur.

Uygulanabilir bir seçenek önerilemediğinde ve sadece taraflara karşı çıkmakla yetinildiğinde, bunun önemli bir anlamı yoktur.

Bu durum sadece solun değil, solun da içinde bulunduğu barış hareketinin değişik ülkelerdeki ortak sorunudur.

Baştan beri olayları izlemekle yetinmek ve en azından kötünün iyisi –ülkeye Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün gönderilmesi gibi) bir seçeneğe sahip olmamak…