Şuanda 114 konuk çevrimiçi
BugünBugün2944
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10668
Bu ayBu ay10668
ToplamToplam10479092
kılıçdaroğlu PDF Yazdır e-Posta


Böyle bir yazı yazacağım hiç aklıma gelmezdi.

Bu konuda önemli bir örneği seçim kampanyası sırasında yaşamıştık, ama ne de olsa kampanya idi ve bol keseden vaatlerde bulunuyor diye düşünülebilirdi.

Kılıçdaroğlu, Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlerle ilgili –geniş özerkliğe dayanan- ilkesini kabul ettiklerini açıklamış ve Başbakan Erdoğan tarafından da “ihanet” ile suçlanmıştı.

Kılıçdaroğlu geri adım atmamış ve daha da önemlisi CHP içinden yok denilebilecek kadar az itiraz gelmişti.

Bu durum parti tabanında önemli bir değişimin işareti miydi, yoksa gelip geçici bir olgu muydu?

Her durumda dikkat çekiciydi.

Ardından AKP’nin marifetiyle dokuz seçilmiş milletvekilinden sekizinin tahliye edilmemesi, bir tanesinin ise milletvekilliğinin düşürülmesi gündeme geldi.

Bunların basitçe “yargı kararı” olmadıkları, yargının, sürekli yapılan düzenlemelerle hükümete iyice bağımlı duruma getirildiği bilinen bir gerçek…

Ek olarak, AKP’nin sorunu çözmeye yanaşmadığı da bir gerçek…

Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi sonucu AKP’den milletvekili olan kişinin TBMM’de yemin etmemesi, sorunun çözümü için beklemeye girilmesi yönünde bir işaret olabilirdi; yapılmadı.

TBMM açılır açılmaz konunun çözümü için bir komisyon kurulabilirdi.

Bu yönde de herhangi bir işaret görülmüyor.

Başbakan açıkça restini çekti:

“Biz yüzde 50 oy almışız. İstediğimizi yaparız. Uyan uyar, uymayan da kendisi bilir.”

BDP’den bağımsız seçilen milletvekilleri, buna karşı Meclis’i boykot ettiler.

CHP ise, TBMM’nin ikinci büyük partisi olarak, yemin törenine katılmadı.

Meclis tüzüğüne göre, yemin etmeyen milletvekilleri Meclis çalışmalarına fiilen katılamıyorlar.

CHP de resti gördü ve kendi restini çekti.

Bu, önemli bir gelişmedir.

Bu arada Deniz Baykal-Önder Sav ekibi partide iç karışıklık çıkarmak istedi, başarılı olamadı.

CHP’nin aldığı tutumun sol içinde yeterli önemde değerlendirilmediği görülüyor.

Eski alışkanlık ne de olsa…

Hepimiz yıllardan beri “bu partiden olumlu bir adım beklenmez” diye düşündük…

Haklı olarak böyle düşündük…

Bir süreden beri ise, ne kadar süreceği belli olmasa da, olumlu adımlar ortaya çıkıyor.

CHP’nin sadece hapiste kalan iki milletvekiline değil, aynı durumdaki herkese sahip çıkması da önemlidir.

MHP’den seçilen eski özel kuvvetler komutanının Meclis’e gelmesini hiç istemem, ama bir ilke herkes için gereçli olmak zorundadır.

CHP’nin bu çabasına daha fazla dikkat çekmek, olumlu ve önemli bir adım olarak değerlendirmek gereklidir.

CHP, bu ve seçim kampanyası sırasındaki tutumuyla “çözüm cephesi”ne katılmış durumdadır.

Kürt sorununun çözümü konusundaki tutumu, en azından bir süreden beri, AKP’den çok daha olumludur.

AKP’nin istikrar gösteren negatif tutumunu açıkça görmek yerine, hayal dünyasında yaşamayı bırakmak gerekir.

Durum açık…

Eğer sorunun çözümünde Meclis’in özel bir yeri olacak ise, bu Meclis’in bileşiminde önemli tutum değişikliği vardır.

CHP, AKP’den sonra ikinci büyük partidir ve tutumunu değiştirmesi de son derece önemlidir.

CHP’nin tarihinden kopması kolay değildir ve bu tutum değişikliği de beklenmedik bir anda kesilebilir.

Mümkündür…

Bize düşen, bu değişikliğin önemli ve olumlu yanını yüksek sesle belirtmektir.

Biz sosyalistiz ve CHP ile ayrı dünyaların insanlarıyız.

Bu durum, bu partideki önemli değişim karşısında kayıtsız kalınmasını gerektirmez.