Şuanda 263 konuk çevrimiçi
BugünBugün3057
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10781
Bu ayBu ay10781
ToplamToplam10479205
beni mutlu eden saptamalar PDF Yazdır e-Posta


Bazı şeyler vardır, bunları bilirsiniz, ama karşıtlarınızdan duymak hoşunuza gider.

Bildiğiniz böylece doğrulanmış olur.              

Üç yıldır böyle üç saptama duydum:

Birincisi: Yıl 2008, sonbahar ayları…

Bu site daha yeni hayata geçmiş ve Mihrac Ural bütün hızıyla gidiyor…

Aman da aman ki, ne gidiyor…

Filistin’de İsrail ile savaşırken ölen dört yoldaşı anacak…

Gerçekte ise bu dört yoldaş, Suriye’nin isteğiyle ve Mihrac Ural’ın emriyle El Fetih’e saldırmışlar. Üçü bu saldırıda ölmüş, birisi yakalanmış ve işkencede hayatını kaybetmiş.

Mihrac Ural’da yüzsüzlük parayla değil, insanları aptal yerine koymak da öyle…

Konuyla ilgili yayına başladık, gerçek durumu açıkladık.

Daha yeniydik ama biraz etkili oldu.

O günlerde Mehmet Güzel bir şeyler yazmıştı ve diyordu ki:

“Devrimci hareketteki etkinliğini bize karşı kullanıyor.”

Daha dur bakalım, dün bir bugün iki…

Ama buna rağmen hissediyormuş demek ki…

İkincisi ise neredeyse 12’den vurmak gibi bir şeydi…

Sitede Mihrac Ural’ın 12 Eylül öncesinde ülkeyi terk ettiği yazılıyordu.

Savaşçı kahramanımız daha 12 Eylül bile olmadan, hapisten kaçar kaçmaz tabanları yağlamıştı.

O sırada Sünni adı Ömer, Alevi adı Öner olan Ödemiş, bana bir not gönderdi.

“Mihrac yoldaş başka bir cephe açmak için Suriye’ye gitti” diyordu.

Aslanım benim, tamamen doğru…

Zaten biz de bunu söylüyoruz…

İnsan bilip tanımadığı bir ülkeye başka cephe açmak için gider mi?

Eğer başka bir ülkeye, orada cephe açacağınızı düşünerek gidiyorsanız, orasıyla önceden bağlantınız var demektir.

Bizim de söylediğimiz buydu zaten…

Mihrac Ural’ın Muhabarat ilişkisi daha önce de vardı.

Mihrac Ural Antakya’da iken, daha yakalanmadan önce de Muhabarat idi.

Bu durumu daha sonra iyice açığa çıkardık.

Babasının Suriye ileri gelenleriyle fotoğraflarını yayınladık.

Yüksel’e sorduğu saçma sapan soruları da kendisi deşifre etti.

Yüksel’e “TDAS’ı kim yazdı?” diye sormuş.

Normal bir insan, yasadışı dağıtılan bir broşürü “kim yazdı” diye sorar mı?

Muhabarat sorar…

Muhabarat ile MİT ilişkisi birbiriyle çelişkili şeyler değil…

MİT’in Muhabarat içinde etkin bir örgütlenmesi var.

Olayı anlatmıştım ama bir kere daha anlatayım:

1980’li yıllarda Muhabarat, Suriye’de bulunan Teslim Töre ile yaptığı bir toplantıda, kendisine birlikte çalışmayı önerir.

Teslim Töre reddeder.

Teslim Töre 1993 yılında İstanbul’da yakalandığında, bu görüşme sorgusu sırasında MİT tarafından kendisine aktarılır.

Muhabarat bu işte, MİT ile iç içe…

Evet, Mihrac Ural, Suriye’ye gitmeden önce, orada kimi bulacağını biliyordu.

Acilcileri, Muhabarat’ın Türkiye uzantısı haline getirmek için gitti.

Başka bir cephe açmak dediği de budur zaten…

Üçüncüsü: Ali Fuat’ın ümitsiz feryadıdır.

“Acilcileri rezil ettiniz.”

Biz Acilcileri değil, Acilcilerin asalaklarını, parazitlerini rezil ettik.

1988 yılında fiili olarak sona ermiş olan bu örgüt sürekli olarak varmış gibi gösterilmeye çalışılıyordu.

Faaliyet yok, örgütün programı bile yok…

Son program benim 1981’de yazdığım ve İngilizceye de çevirdiği program.

O zamandan beri dünyanın altı üstüne gelmiş, ama program yenilenememiş…

Kim yapacak!

Mihrac Ural mı, güldürmeyin beni…

Örgütün varmış gibi gösterilmeye çalışılmasının tek nedeni, cebe indirilen paralara gerekçe bulmaktı…

Örgütün parasıdır!

“Yoldaşlar genel sekreter eski arabaya binmez dediler. O nedenle Merceres’i bıraktım, jip aldım!”

Gördüğünüz gibi, örgüt var gibi göründüğü sürece her şey için bir açıklama bulunuyor!

Yoksa adama sorarlar: bu zenginlik nereden çıktı Mihrac Ural?

El Fetih’in öldürdüğü dört yoldaş için Suriye yanlısı Nidal örgütünden adam başına 50 bin dolar aldın.

Ne oldu bu para Mihrac Ural?

200 bin Doları ne yaptın Mihrac?

Örgüte verdim!

Örgüt nerde?

Dağa çıktı!

Dağ nerde?

Yandı bitti kül oldu…

Acilciler’in yerlerde sürünen prestiji, açık örgütsel hesaplaşma sayesinde yeniden yükseldi.

20-25 yıldır devrimcikle hiçbir ilgisi bulunmayan ve Acilciler’in adından geçinen tipler de, asalaklar da silkelendiler, düştüler.

Ağlamaları bundandır!

Ve Acilciler’in tarihi gerçekten şimdi sona erdi.

Alan temizlendi, hesaplaşma yapıldı ve hem de herkese açık olarak yapıldı.                       

Bazı arkadaşlar durumu halen üç yıl öncesindeki gibi sanıyorlar.

Köprülerin altından çok sular aktı…

Gelecek yazıda ele alacağım…