Şuanda 232 konuk çevrimiçi
BugünBugün3032
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10756
Bu ayBu ay10756
ToplamToplam10479180
thkp-c (acilciler) tarihi 2 PDF Yazdır e-Posta


Bu tarih anlatılırken teorik olarak iki farklı yönümüz üzerinde de durulması gerekir.

Bunlardan birincisi TDAS’taki emperyalizm tahlilidir ve özgün yanları üzerinde yeterince durulmuştur. (Bkz. http://thkp-c-acilciler-tarih.blogspot.com )

İkinci yön üzerinde ise yeterince durulmamıştır.

Bu yön, halk savaşıyla ilgilidir.

Devrimci hareketteki silahlı mücadele örgütleri içinde halk savaşını savunmayan tek örgüt durumundaydık. Diğer örgütler; Devrimci Sol, MLSPB, Eylem Birliği, TKP/ML, HDÖ ve sayılabilecek çeşitli küçük örgütlerin tamamı halk savaşını savunurdu.

Silahlı propaganda süreci içinde deney kazanmak ve buradan hareketle silahlı mücadele anlayışımızda değişiklik yapmak gibi bir özelliğimiz var.

Bu özellik üzerinde yeterince durulmadı.

Şunu belirtmek gerek: silahlı propaganda ve öncü savaşını savunmamızın ama halk savaşını savunmamamızın nedenleri kendi kadrolarımız tarafından bile yeterince anlaşılmadı. Bu anlaşılmamanın bir nedeni teorik birikimin yetersizliği ise, ikincisi de benim Öncü Savaşının Politik Sanatı’ndan başlayarak konuyu eksik ortaya koymamdan kaynaklanır.

Ulaşılan sonuç doğruydu: bu ülkede halk savaşı verilemez.

Ama bu sonucun çıkarıldığı gerekçeler arasında doğru olmayan saptamalar da vardı.

O yıllarda PKK’nin 1984’ten başlayarak ulusal temeli baz alan bir halk savaşına yöneleceğini düşünemezdim.

Bunun dışında bu ülkede halk savaşı verilemeyeceği aradan geçen otuz yılda doğrulanmıştır.

Devrimci Sol’un birkaç girişimi olmuş ama başarılı olamamıştır.

TKP/ML ve ondan ayrılan MKP ise yıllardan beri Tunceli ve Tokat alanının dışına çıkamamaktadır.

Bu konudaki başarısızlığı sadece kadroların yetersizliğine bağlamak yanlış olur.

Yetersizlikler, hatalar vardır ve başarılı halk savaşlarında da bunlar yaşanmıştır.

Bizde gerçek olan ise, halk savaşının koşullarının bulunmamasıdır.

O dönem konuyla ilgili yazılarımda şöyle bir gerekçelendirme yapmıştım:

Halk savaşı toprak devrimiyle ya da dağıtımıyla ilgilidir (PKK örneğinde olduğu gibi her zaman böyle olmasa bile bu saptama Kürdistan dışındaki alan için geçerlidir ve başka devrim deneyimleriyle de doğrulanmıştır.)

Tarımda dışa bağımlı da olsa kapitalist ilişkilerin egemen olduğu bir ülkede toprak sorunu yoktur, diyordum.

Burası doğru değil!

Evet, Türkiye’de toprak sorunu yoktu ya da belirleyici değildi, ama kapitalist bir ülkede toprak sorunu olmaz gibisinden bir genelleme yapılamazdı.

1979 yılının yaz aylarında Selimiye Askeri Cezaevi’nde Eylem Birliği’nden kişilerle tartışırken bir ara zorlandığımı hatırlıyorum.

Konuyu bilmiyorlar ve sadece pratik örneklerden hareket ediyorlardı, ama kendi yazdıklarımda açık olduğunu fark edebiliyordum.

Daha sonra Latin Amerika ülkelerinin sosyo-ekonomik yapısını iyice öğrenince, kapitalist ülkede toprak sorunu olmaz genellemesinin doğru olmadığını iyice anladım.

Küba ve öteki Latin Amerika ülkelerinde tarımın dışa bağımlı kapitalist gelişmesi Türkiye’den daha eskidir. Buna rağmen, Küba’da gerilla savaşının başladığı Siera Maestra’da köylülüğün en önemli talebi toprak idi.

Benzer bir durum bölgenin öteki ülkelerinde de görülür.

Bu ülkelerde toprak sorunu vardı, ama Türkiye’de yok denilebilecek kadar azdı.

Bu ülkelerde büyük arazi tekelleri vardı (latifundista) ve topraksız ve küçük köylüler büyük arazi sahiplerinden fahiş fiyatlarla arazi kiralardı.

Kiraladıkları topraklara sahip olmak isterlerdi.

Türkiye’de ise o yıllarda tersine bir durum vardı: büyük toprak sahibi (latifundista boyutunda değil) küçük toprak parçalarını kiralardı.

Latin Amerika ülkelerinde küçük köylü toprağa bağlı iken, Türkiye’de topraktan kaçma hakim eğilimdi.

Köyden kente, oradan da belirli oranda Avrupa ülkelerine…

Ülke dışına işçi ihracının tarımdaki nüfus fazlasını eritmekte kullanılmasını, ülkenin sosyo-ekonomik yapısındaki önemli etkisini o yıllarda kimse dikkate almazdı. Ben de almamıştım.

Vardığım sonuç doğruydu ve zaman içinde de doğrulandı.

Mutlaka halk savaşı vermek için köylerde fazlasıyla zaman ve enerji harcayanlar ya boşluğa düştüler ya da bir türlü gelişemediler.

PKK’nin halk savaşının ise toprak sorunuyla ilişkisi yoktu.

İnsan yaşadıklarından öğrenmeli, eksiği varsa tamamlamalı, yanlışı varsa düzeltmelidir.

Otuz yıldır bir türlü hayata geçirilememesine karşın hala halk savaşını savunanlara bu nedenle şaşar kalırım.

 

Not: Doğum günümü kutlayan arkadaşlara teşekkür ederim.