Şuanda 161 konuk çevrimiçi
BugünBugün3944
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11668
Bu ayBu ay11668
ToplamToplam10480092
30 mart 1972 PDF Yazdır e-Posta


Bugün 30 Mart 1972’nin, Kızıldere’nin 40. yıldönümü…

Ne yazayım diye düşündüm ve bilinen şeyleri yazmak istemedim.

Mutlaka yazmak şart da değil…

Bilineni yazacaksanız yazmanın ne gereği var?

Sonra o günü nasıl yaşadığımı yazayım dedim.

30 Mart 1972 akşam üstü… Kimya Öğrenci Derneği Başkanı Haluk ile Ankara’da Küçükesat yokuşunun üst tarafındaydık. Bütün dernekler gibi bu dernek de kapatılmıştı. Arada bir görüşüyorduk. Bir trafik polisi arabasının radyosu sonuna kadar açıktı, akşam 19.00 haberleri ve Kızıldere’deki sonucu anlatıyordu.

Daha önceki haberlerde çevrildiklerini duymuştuk ve bu sonucu bekliyorduk. Başka ne olacaktı ki…

Hiçbir şey konuşmadan Kızılay’a kadar yürüdük, orada ayrıldık. Bir dolmuşa binip eve gittim. Kafam bomboştu. Ne yapabilirdik, hiç fikrim yoktu. Denizlerin asılmasını engelleyebilecek hiçbir güç kalmamıştı artık…

Mayıs başlarında THKO Ankara-İstanbul uçağını Sofya’ya kaçıracak ve Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken’e yönelik başarısız bir rehin alma eylemi yapacaktı.Her iki eylem de sonuçsuz kalacaktı.

O zaman sorsalardı, bir şekilde devam edeceğiz, derdim.

Nasıl, hiç fikrim yoktu…

İnsan büyük bir felaketle karşılaşınca yapılacak en iyi şey kafayı başka şeylerle meşgul etmektir. Daha sonra ne yapacağını düşünebilir insan… O an hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

Üniversite son sınıf son sömestirdeydim. Dönem kaybetmeden okulu bitireyim diye fazla ders de almıştım, neredeyse her günüm doluydu.

Git okula, okulu bitir, sonra bir şeyler yaparım herhalde…

Kırk yıl önce bugün başka şey düşünebilecek durumda değildim…