Şuanda 58 konuk çevrimiçi
BugünBugün3840
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11564
Bu ayBu ay11564
ToplamToplam10479988
1 Mayıs için yeni kanıt! PDF Yazdır e-Posta


Bugünkü (6 Mayıs) Taraf gazetesini okudunuz mu, bilmiyorum. “1 Mayıs 1977’yi biz 26 yıl önce anlatmıştık” başlığı altında 1986’da Nokta dergisi için İpek Çalışlar ve Güldal Kızıldemir’in hazırladığı dosya yayınlanıyor.

O dosyada yazılanların neresi Taraf’ın ve Halil Berktay’ın iddialarını doğruluyor, anlamak mümkün değil.

İpek Çalışlar, solun genelinde şiddet ortamının egemen olduğunu söylüyor.

Bunun aksini savunan da yok zaten. Taksim öncesi ve sonrasında da bu ortam sürdü.

İpek Çalışlar, polisin (üniformalı bilinen polisten söz ediyor) olaylarda rolü olmadığını anladıklarını belirtiyor. “Ama o polislerin de bilmediği başka bir tertip varsa tabii ki olabilir, ona bir şey demiyorum” diyor.

1 Mayıs 1977’de devletin, solun iç çelişkilerini ve birbirine olan öfkesini kullandığına, kendisini de bu özelliğin ardına gizlediğine itiraz eden de yok zaten…

Devlet operasyonlarının bilinen polis kullanılmadan gerçekleştirildiği de bilinen bir olgudur.

Dolayısıyla 1986’da Nokta dergisinde yayımlanan araştırma gerçekte iki tarafa da hak vermiyor. “Başka bir tertip olabilir” diyor, o kadar…

Nokta dergisi için hazırlanan araştırmanın en ilginç yanı başka yerde bulunuyor: Sular İdaresi üzerinde görülen ve uzun namlulu silah taşıyan kişiler konusu…

Gökhan Erkuş’un yazısında dergideki araştırmadan şu alıntı yapılmış:

“Makineli tüfek taşıyan sivil şahısların kimler olduklarını şu anda İstanbul Emniyet müdürü olan, dönemin Emniyet 1. Şube Başkomiseri Mete Altan şöyle anlatıyordu: ‘Sular İdaresi’nin üst katında kendilerini gizlemiş insanlar gördük. Sular İdaresi’nin kapısından içeri girdiğimizde toplum polislerini gördük. İlk basamakları çıkmışlar orada bekliyorlardı. Bizi görünce damda insanlar var, çıkamıyoruz, çelik yelekli polisler yukarı çıksın dediler. Ben ve arkadaşlarım dama çıktığımızda dip tarafta uçta birkaç kişi gördük. Ellerimizdeki tomsonlarla atışa hazır vaziyette onlara doğru yürüdük. 15 kişiydiler. Arama yaptık, bir silah bulamadık. Biz çatıya olaydan tahminen 20-25 dakika sonra çıktık. Ellerimizde ise uzun namlulu tomsonlar vardı.”

Böylece Sular İdaresi üzerinde görülen ve uzun namlulu silah taşıyan kişilerin arama yapan polisler olduğunu öğrenmiş oluyoruz!

Her yeni kanıt iki tarafı kesen bıçağa benzer. İstediğiniz taraftan değil, öteki taraftan da kesebilir.

O dönemin İstanbul’unda devrimci olanlar Mete Altan’ı iyi tanırlar.

Kendisi tanınmış işkenceciler arasındadır, çok sayıda faili meçhule de karışmıştır.

1 Mayıs 1977’den yaklaşık üç buçuk ay sonra yakalandığımda bize işkence yapan ekibin başında Mete Altan vardı.  

Yakalandıktan birkaç gün sonra İstanbul’da bir banka soygunu olur ve çıkan çatışmada bir polis öldürülür.

Bir gece sorgusunda, baygın olduğumu düşündükleri için duymadığımı sanıyorlardı, birkaç kişi kendi arasında konuşurken, sesini tanıdığım Mete Altan tarafından, bu soygunun faili yakalanırsa öldüreceklerini söylendi.

Tutuklanıp hapishaneye gittiğimde önceki günlerin gazetelerinde Partizan grubundan Cemil Oka’nın (umarım adını yanlış hatırlamıyorum) çıkan çatışmada öldürüldüğünü okuyacaktım.

Daha sonra konunun üzerine gidilmesi üzerine Cemil Oka’nın polis arabasında yakından ateş edilerek öldürüldüğü ortaya çıkacaktı.

Mete Altan’a ne zamandan beri solun tarihindeki önemli bir olay hakkında açıklama yapması için başvuruluyor ve bu açıklama da doğru kabul ediliyor?

Aradan 26 yıl geçtikten sonra da “yeni kanıt” babında aktarılıyor?

Mete Altan’ın sözlerinde garip bir yan var: Tomson polis tarafından kullanılan bir silah değildir, asker silahıdır. O yıllarda nöbet tutan ve devriye gezen askerler tomson taşırlardı. Polis ise sten ya da MP5 kullanırdı.

Mete Altan’ın dedikleri doğruysa, o gün kendilerinde asker silahı varmış.

Çok ilginç doğrusu!