Şuanda 135 konuk çevrimiçi
BugünBugün3918
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11642
Bu ayBu ay11642
ToplamToplam10480066
intercontinental eylemi PDF Yazdır e-Posta


Bu eylemi ana hatlarıyla daha önce anlatmıştım, ancak İbrahim’in karşılaşmalar yazısında sözünü ettiği Türkiye’den gelen arkadaş bazı noktaların açılarak yeniden anlatılmasını istedi. İsteğini yerine getiriyorum.

Bu eylem üzerinde değil ama bu eylemin neden Acilciler’in en tanınmış eylemi olduğu hakkında çok düşündüm. Cezaevlerinde nereye gittiysem adli mahkumlar bu eylemi sordular. Yıllar sonra bile hatırlanan bir eylemdi. Bu kadar tanınmasının bazı nedenleri olmakla birlikte, başka konularda olduğu gibi bu konuda da dışımızdaki faktörler devreye girmiş olsa gerektir.

Hürriyet gazetesinin bu eylemle ilgili olarak beş gün üst üste yayın yaptığını hatırlıyorum. İşi büyütüp, “terör örgütleri kapıştı” türünden başlıklarla haber bile yapmışlardı. İddiaya göre MLSPB ve biz eylemi paylaşamıyorduk. İlgisi yok tabii ama Hürriyet yayın yaptıkça Mısır’daki sağır sultan bile eylemi duyuyordu.

Eylemin bu kadar etki yaratacağını düşünmemiştim. Hapishanelerde kaldığım süre içinde özellikle İstanbul mahkumunda bu etkiyi açık olarak gördüm. Taksim’de eylem yapılmasını akılları almıyordu ve hatta bazılarıyla “şöyle olsaydı ne yapardınız” gibisinden sorulu cevaplı konuşmalara bile girdim.

1 Mayıs 1977’nin ardından 34 kişinin öldüğü Taksim Meydanı’nda bu ölümlere yol açan silahların sıkıldığı yerlerden birisi olan Intercontinental oteline karşı eylem… Otelin adı daha sonra Marmara Etap olmuş…

1 Mayıs 1977 olmasaydı, böyle bir eylemin yapılması da anlamsız olurdu.

O günlerde 1 Mayıs katliamının ardından eylem yapalım ama ne yapalım diye dört dönüyoruz. İlk eylem teşebbüsümüz başarısızlıkla sonuçlanmıştı ve hedef başkaydı.

Intercontinental daha sonra aklımıza geldi ve açıkçası bu düşünce biraz çılgıncaydı.

Taksim gibi akşam saatlerinde bile kentin en kalabalık yerlerinden birisinde silahlı eylem yapmak fikri insanı hem cezbeden hem sarhoş eden hem de biraz korkutan bir fikirdi. Meydandaki kalabalıktan kimin ne olduğu belli değildi. Sivil polisler mutlaka vardı. Müdahale olur muydu, olursa nasıl olurdu, hepsini düşünmemiz gerekirdi.

İlk keşfi Nebil ile birlikte yaptım. Sonra üç kişi birden keşif yaptık. Taksim parkı biraz yüksekti. Intercontinental tam karşımızdaydı ve ideal hedefti. Araba parkın yanındaki caddede dururdu ve mesafe de yaklaşık 50 metreydi yani pek uzak değildi.

Karar verdik, yapacağız. Peki nasıl yapacağız?

Öncelikle tam karşımızdaki camlı lokanta bölümüne ateş edilmeyecekti. Burada otelin 1 Mayıs’taki rolüyle ilgisi bulunmayan insanlar bulunabilir, yaralanabilir ve ölebilirlerdi.

Böyle bir amacımız yoktu, hedef oteldi ve dolayısıyla lokantanın üzerindeki bölüme ateş edilecekti.

En büyük sorun şuydu: tehlikeli bir işti ve tehlikenin nereden geleceğini bilmiyorduk. Her yönden gelebilirdi ve buna göre hazırlık yapmamız gerekiyordu.

İlk olarak eylemin büyük bir süratle yapılması gerekirdi. Arabadan indik, klaşinler bezlere sarılı, elli metreyi yürüyerek geçtik, iki kişi öne giderken ben biraz arkada silahı çekip arka güvenliği alacaktım ve ateş başlayacaktı.

İki silah birden ateşe başlamayacaktı. Önce birisi, o bitmeden öteki başlayacaktı. Böylece ilk silahı kullananın şarjörü erken bitecek ve birbirine bağlı iki şarjörü çevirip ötekini takarken öteki ateş ediyor olacaktı. Böyle davranmaktaki amaç, iki silahın birden aynı anda şarjör değiştirme aşamasına gelmemesiydi. Bu sırada bir müdahale olursa bendeki tabancadan başka ateşe hazır silah olmayacaktı. Bizim hareket tarzımızda ise bir klaşin ve bir tabanca her zaman ateşe hazır oluyordu. İkinci silahın mermisi bitince hemen şarjör çıkarılıp ilkine tersten bağlı öteki şarjör takılacak ve artık ateş edilmeyecekti. Yani dönüş yolumuzda bütün silahlar dolu olacaktı.

Eylem arabadan inme ve yeniden arabaya binmeye kadar beş dakikadan az zaman alacaktı.

Araba dört kapılıydı, motor çalışır durumda olacaktı ve zaman kaybetmemek için herkes ayrı kapıdan binecekti.

Plan hiç fena değil gördüğünüz gibi. En büyük endişemiz yarı karanlıkta parkın içinden bize ateş edilmesiydi. Taksim burası, her çeşit insan vardı ve artık o tehlikeyi de göze alacaktık. Klaşinlerin haşin sesi vazgeçirici bir faktördü ama belli mi olurdu…

Eylemden önce Ali eylemi seyredeceğim diye tutturdu. İstiklal Caddesi çıkışına yakın polis kulübesinin yanında duracaktı. Yüksel de Ömür de saatli bomba yaparken ya da bağlarken öldükleri için aşırı hassaslaşmıştım. Sıkı sıkıya iyice kenarda durması için tembih ettim. Bir şey olur, klaşinlerden birisinin ateş etme açısı sapar, kendi adamımızı vururuz. Başımıza gelenlerden sonra bize de yakışırdı yani!!!

Saat, kesin saat belli değil, ama akşam sekiz civarı…

Arabayla geldik, inip parkın kenarına yürüdük. Ben biraz arkaya geçip silahı çektim. Çimenlerin üzerinde iki kişi yüzükoyun yatıyordu, bunun dışında alacakaranlıkta kimse görünmüyordu. Arkamda önce klaşinin birisi arkasından ötekisi ateşe başladı. Yerdeki iki adam bir anda gözden kayboldular. Sonra düşündüm, bunlar herhalde hırsızdı, yoksa bir kişi bu kadar hızlı hareket edemezdi. Ateş biter bitmez arkamı döndüm ve arabaya gittik. Hepimiz ayrı kapıdan bindik ve araba kalktı.

Eylem birkaç dakika sürmüştü ve beklemediğimiz bir şey oldu.

Siyah bir araba yanımıza gelip bizi sıkıştırmaya kalkıştı. Şoförümüz iyiydi, paniklemedi ama araba yanımızda giderek bizi sıkıştırmaya çalışıyordu. Silahı çektim ve bir an ne yapacağımı bilemedim. Bizimle aynı hizada giden öteki arabadaki şoföre ateş etsem hızlı gittiğimiz için bizim şoförü vurabilirdim. Baktım olmayacak, elimi şoförün yüz hizasında ama gözlerinin altından uzatıp ateş edecektim, öteki araba vazgeçip geride kaldı. Gazlayıp gittik. İki arkadaş önceden indi. Klaşinleri küçük bir valize koymuşlardı. Osmanbey civarında valizle birlikte indim. Araba gitti. Şoför arkadaş arabayı uygun bir yerde terk edecekti. Şişli civarı gayet sakindi.

Bizi sıkıştırmaya çalışan belli ki profesyonel birisiydi. Atlatmıştık, üzerinde durmadım.

Ertesi günün gazeteleri baskıya girdiği için bu geve telefon edip haber verilmesi gerekmezdi, yarın görev üstlenen arkadaşlar telefon edeceklerdi. Sabah onlara eylemin yapıldığı haberi iletilecekti.

Haber gazetelerde bir gün geç çıktı çünkü telefon etmesi gerekenler ihmalci davrandılar. Sonra haber yayınlandı. Hürriyet’te önceden sözünü ettiğim şekilde bir hafta kadar durmaksızın yayınlandı.

Nedenini epeyce sonra anladık: Aynı gece Intercontinental’in karşı tarafındaki Sheraton’da MİT’in Marmara bölge toplantısı varmış. Aslında bu toplantıyı basacağımızı ama oteli şaşırdığımızı düşünmüşler. Anlaşılan bizi sıkıştırmaya çalışan arabanın şoförü de onlardan birisiydi.

Bu eyleme sadece İstanbul’dakilerin değil, başka kentlerde olan ama Taksim’i bilen herkesin ağzı açık kaldı. Askeri açıdan bakarsanız kurşunlama eylemiydi ve istediğimiz gibi kimse yaralanmamıştı. Ama Intercontinental’in güncel önemi ve yapılış tarzı eylemin etkili olmasına neden oldu.

1978 yılı ortalarında zamanın Aydınlık gazetesinde Acilciler ile CIA’nın birlikte Intercontinental’i kurşunladığı bir karikatür yayınlandı.

Gülüp geçtik ne yapalım…