Şuanda 53 konuk çevrimiçi
BugünBugün3834
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11558
Bu ayBu ay11558
ToplamToplam10479982
halkın devrimci öcüleri PDF Yazdır e-Posta


Başlıkta bir harfin düşmesi söz konusu değil ya da Halkın Devrimci Öncüleri yerine Halkın Devrimci Öcüleri yazılmadı…

Isparta Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk Acilciler davası görülürken mahkeme katibi iddianameyi okudu ve eli ayağı titrerken de örgütün adını değiştiriverdi: Halkın Devrimci Öcüleri.

Bu olayın öncesini anlatayım:

Hapse Sağmalcılar’da girdikten sonra dışarıya zamanın Genel Komitesine iletilmek üzere uzun bir mektup yazdım. Bu mektupta polis operasyonunun nasıl geliştiğini, nelerin üzerinde durduklarını anlattım ve kaçış için bazı hazırlıklar yaptığımızı da belirttim.

Bu mektubu verecek başka kimse bulunmadığı için avukat görüşüne gelen Cemil’e ilettim. Bu adamdan hiç hoşlanmam. Pis bir karakteri vardır ve eğer yakalanmasaydım her şeyi öğrenmeye çalışmasının ne anlama geldiği konusunda kendisini sorgulayıp sonra da örgütten ihraç edecektik. Dünyanın en çekilmez insanı kariyeristlik hiçbir özelliği olmamasına rağmen kariyerist olan kişidir. Kişi zeki olur, belirli becerileri olur, kariyerist olması yine yanlıştır ama biraz daha çekilebilir. Bunun hiçbir özelliği yoktu.

Bu zat mektubu iletmiyor, muhtemelen açıp okuyor da ve birkaç ay sonra evine yapılan bir polis baskınında bu mektup yakalanıyor.

Biz o sırada Sağmalcılar’da çıkan isyan nedeniyle önce Eskişehir’e oradan da Isparta’ya sürülmüştük. “Bunlar Sağmalcılar’dan kaçabilirler” gerekçesiyle mahkeme Isparta’ya kaldırıldı.

Isparta  cezaevi lanet bir yer… Kaçmak zor, kaçtınız diyelim, nereye gideceksiniz? Antalya’da hiç ilişkimiz yok, İzmir zayıf, Ankara’ya kadar gitmek ise zor…

Hapisten kaçmak cezaevinin dışına çıkmaktan ibaret değil, daha sonra nereye gideceksin. Kısa sürede yakalanacaksan macera olsun diye de kaçılmaz ki…

Fırsat bulursan denersin ama Isparta’da durum zordu.

Bir şeyler yapıp mahkemenin başka bir yere, örneğin İstanbul’a ya da Adapazarı veya İzmit’e alınmasını sağlamalıydık.

Bunun için dilekçe versek, “Mahkemeyi ayağınıza getirdik, daha ne istiyorsunuz” diyeceklerdi.

İbrahim’in aklına bir fikir geldi: Bir faşist adına savcıya imzasız bir ihbar mektubu yazalım. Diyelim ki, komünistlerin mahkemesini basacağız, çok insan ölecek, arada masum vatan evlatlarının da ölmemesi için tedbir alın gibisinden bir yazı…

Bu yazıdan sonra, burada can güvenlikleri yok, gerekçesiyle mahkemeyi başka yere kaldırabilirlerdi.

Fikir iyi…

Daktilomuz vardı, el yazısıyla yazılmaz tabii…

Yazdım, ama yazarken bir iki imla hatası da yaptım. Hatasız Türkçe ile yazıldı mı, kafası çalışan bir savcı Isparta gibi küçük bir yerde bunu hangi MHP’li yazmış bulabilirdi ya da MHP’li birisinin yazmadığı anlaşılırdı.

Allahsız komünistlerden başladım, günahsız vatan evlatlarına arada bir şey olmasın diye bitirdim. En sonuna da Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin yazdım.

Mektubu zarfa koyduk, üstüne Isparta Cumhuriyet Savcılığı dedik. Adresi bilmiyorduk ama küçük yer, postacı nasılsa bulurdu. Mektubu İbrahim elden ziyarete gelen abisine verdi, o da dışarıdan postaladı.

Bekliyoruz, bakalım ne olacak…

Birkaç gün sonra cezaevi mümessili İbrahim’e savcı, hiç merak etmeyin vb. gibi sözler söylemiş. İbrahim de anlamamazlıktan gelmiş.

Mahkeme sabahı sabah saat 5 gibi kapılar açıldı. Gardiyanlar ve savcı… Biz daha uyuyoruz.

 “Ne oluyor savcı bey?”

“Mahkemeye gideceksiniz.”

“Çok erken değil mi?”

“Can güvenliğinizi düşünmek zorundayız.”

“Bir şey mi var savcı bey?”

“Hiçbir şey yok, hiç merak etmeyin!”

Bir şey olduğu belli ama biz anlamaz görünüyoruz.

Cezaevi arabasına bindik. Isparta’da sanki sıkıyönetim var. Arabanın geçtiği caddelerde adım başı silahlı askerler, kavşaklarda cemseler bekliyor. Arabadan inip binaya girmeden önce şöyle bir etrafa baktım, binalarda keskin nişancılar ve bütün olay tepeden filme alınıyor.

Vay babam vay ama bunlar bizi başka yere göndermeyecek galiba…

Neyse, duruşma başladı. Hakim ve savcı ile aza üye o kadar tedirgin ki, bu kadar olur. Dışarıda gürültü olsa her şeyi bırakıp kaçacak gibiler.

Mahkeme katibi iddianameyi okumaya başladı ve Halkın Devrimci Öcüleri’ni de burada duyduk.

Okuduğu kağıtta muhtemelen doğrusu yazıyordu ama adam korkudan nasıl okuyacağını şaşırmıştı. Mahkeme heyetinden müdahale eden de yoktu zira herkesin aklı başka yerdeydi. Sanki iğne üzerinde oturuyorlardı.

Bunlar bizi başka yere göndermeyecekti, çabamız sonuçsuz kalmıştı.

Ne yapalım, bu da böyle olmuştu…