Şuanda 98 konuk çevrimiçi
BugünBugün3879
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11603
Bu ayBu ay11603
ToplamToplam10480027
ağustos ayı yazıları PDF Yazdır e-Posta


İnsanın hayatında çok sayıda olay olunca önemli gün ve ay sayısı da fazla oluyor. Bunlardan bir tanesi de Ağustos ayıdır.

Ağustos ayı benim için önemli olaylar ayıdır.

Bunlardan sadece beni ilgilendiren bölümü bırakıp, örgütsel tarihimiz ile ilgili üç olay üzerinde duracağım.

Bunun nedeni bilinen olaylar hakkında yapılmış değerlendirmeleri tekrarlamak değil…

Önceden de belirtmiştim. 1977-78’de Belma’ya yazdığım mektupları bilgisayara geçiyorum. Genel olarak tarih sırasına göre dizilmiş olmakla birlikte arada birbirine karışmış olanlar da var.

Eylül 1977’de Sağmalcılar cezaevine girdikten bir hafta sonra Belma’ya yazdığım ilk mektubu buldum. Bu mektup fazla konuşamadığımız için ziyaret yerinde elden iletilmiş ve benim 1977 Ağustos operasyonu ile ilgili ilk değerlendirmemi içeriyor.

Yine bu dönemde yazdığım mektuplardan birisinde bize gönderilmiş bir yazıdan alıntılar var.

Yazı, ağdalı ifadesinden belli olduğu üzere, Mihrac Ural tarafından yazılmış ve biz hapishanedekileri bir övüyor ki, sormayın.

Birinci yazı bunun üzerine olacak…

İkinci yazı, Ağustos 1978’deki Isparta Cezaevi isyanıyla ilgili olacak…

300 kadar mahkumla birlikte yapılan ve beş gün süren bu isyan dönemin en uzun cezaevi isyanıdır ve gerek benim gerekse de Acilciler adıyla birlikte değişik gazetelerin de ilk sayfasında yer almıştı.

Benim kişisel gelişme tarihimde de önemli yer tutan bu isyanla ilgili olarak şimdiye kadar herhangi bir şey yazmadım.

Duyduğum kadarıyla Mihrac Ural, bilinen yalancılığı ve palavracılığıyla yazmış…

Daha önemli konular ön planda olduğu için üzerinde durmamıştım…

Şimdi de tek tek yalanlarına ve palavralarına girecek değilim…

Kendisinin bu isyanda kayda değer bir rolü yoktur, olamazdı da…

Ne ben ne de Ali bu isyanda önderlik filan yapmadık…

İbrahim zaten başında yakalanıp sürgüne gönderilmişti…

Her şeyi adli mahkum yaptı, bu da normal…

Yaklaşık bir yıllık cezaevi yaşamımda gördüğüm ilk isyandı ama İstanbul mahkumu için öyle değildi…

Isparta Cezaevi’ne geleli üç ay kadar olmuş ve kimseyi tanımayan Mihrac Ural’ın ise –içi gitse bile- önderlik falan yapması mümkün değildi…

Önderlik yapılmışsa biz yapmışızdır, ki biz de öyle bir şey yapmadık…

Bunları anlatacağım…

Son yazı ise Ağustos 1982 ayrılığıdır. Bilinmeyen bir-iki noktaya değineceğim…

Ağustos ayı içinde tarih olarak hangi günler olur bilemiyorum ama bu yazılar önümüzdeki ay içinde yazılacak…