Şuanda 64 konuk çevrimiçi
BugünBugün3846
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11570
Bu ayBu ay11570
ToplamToplam10479994
12 Eylül - öncesi ve sonrası PDF Yazdır e-Posta


Yarın 12 Eylül askeri faşist darbesinin 32. yıldönümü…

Darbenin sayılarla dökümü yeniden yapılacak:

Kaç kişi gözaltına alındı, işkence gördü, idam edildi, gözaltında kaybedildi…

Diyarbakır ve Mamak cezaevlerinde uygulanan vahşet ve bunların sorumlularından hesap sorulması için nelerin yapılması gerektiği yeniden konuşulacak…

Utanç Müzesi’ni yeni insanlar ziyaret edecek…

Darbenin başı Kenan Evren’in yargılanması gerektiği yeniden konuşulacak…

Ve yıllardır açıkça sorulamayan, sorulsa bile duyulmak istenmeyen bir soru yeniden sorulacak…

12 Eylül öncesini biliyoruz…

Devrimci hareket tarihinde görülmemiş bir kitleselliğe ulaşmıştı.

Hatalar, kuşkusuz vardı, ama büyük bir coşku ve yığınsal örgütlenme de vardı.

Soru şudur:

12 Eylül 1980 öncesi içinde eksikler de barındırmakla birlikte genel olarak olumlu değerlendiriyorsa, 12 Eylül sonrası neden bu kadar kötü oldu?

Devrimci hareket 12 Eylül sonrasında savaşıp da yenilmedi.

Faşist diktatörlüğe karşı savaşırsınız ve yenilebilirsiniz.

Arjantin’de, Uruguay’da, Şili’de ve sayılabilecek başka ülkelerde böyle oldu.

Bizde ise savaşılamadı, bozguna uğranıldı.

Yaşanan yenilgi değil, bozgundu.

Ülkenin değişik yerlerinde direnme çabaları oldu, ama bu direniş devrimci hareketin 12 Eylül öncesindeki örgütlülüğüne göre oldukça zayıftı.

Silahı alıp dağa çıkanlar bile oldu.

Ne var ki, lojistik destek ve sağlam kitle ilişkisi olmadan dağa çıkmak fazla anlam taşımaz.

1980 yılının sonlarında Devrimci Yol’dan Mustafa Özenç’i hatırlarım…

Dağlık ve ormanlık bir arazide yakalanır. Getirildiği karakolda dört güvenlik görevlisini vurur ve kaçar.

Kısa sürede cuntaya karşı silahlı direnişin sembolü haline geldi.

Onu yakalamak ve idam etmek cunta için prestij meselesiydi.

O bölgede hangi devrimci örgüt olursa olsun herkesin düşüncesi aynıydı:

Ne yap et, bizlere ulaş… Kendi insanlarımızı bırakırız, seni hemen ülke dışına çıkarırız.

Mustafa Özenç ne yazık ki gidebileceği başka yer bulamadığı için kardeşinin evinde yakalandı.

Tahmin edilebileceği gibi kısa sürede idam edildi.

Her devrimcinin idamına üzülürdük ama bu idam herkesi özellikle üzdü.

Soruyu tekrar sorarsak:

12 Eylül öncesi iyi ise, sonrası neden bu kadar kötüdür?

12 Eylül öncesinde devrimci hareketin ciddi zaafları vardı.

Kitle örgütlenmesinden sol içi çatışmaya, aşırı bölünmeden politik gelişmeler karşısındaki büyük aymazlığa kadar devrimci örgütlerin önemli zaafları vardı.

Bu büyük zaaflar nedeniyle 12 Eylül sonrası bu kadar kötü oldu.

Türkiye devrimci hareketi bir türlü toparlanamadı.

Büyük çaba harcandı ama ulaşılan sonuç halen iyi değildir.

Neden diye sorulabilir.

Önemli bir neden, çok sayıda insanımızın halen 30-35 yıl öncesinde yaşamasıdır.

İnsanlar geçmişin anılarıyla yaşadıkları zaman bugünü ve geleceği ikinci planda değerlendirirler.

Üstelik o içinde yaşanılan geçmiş de gerçek değil, düzeltilmiş geçmiştir.

12 Eylül öncesi sürekli abartılır ve akla da o soru gelmez:

Öncesi iyiyse sonrası neden bu kadar kötüdür?

Devrimci hareket 12 Eylül öncesini gerçekçi olarak değerlendirip, ondan kurtulmak zorundadır.

İnsanların ne olduklarını belirleyen bugündür ya da diyelim son 10 yıldır.

30-35 yıl önce şöyle veya böyle olmak kimse için kıstas değildir.

PKK bu konuda dikkate alınması gereken bir örnektir.

1984 atılımı için diriliş denilir.

Dirilebilmek için önce ağır darbe yemiş olmak gereklidir.

Dirildikten sonra da diriliş öncesi artık geride kalır.

Hele PKK kurulmadan önce 1978 öncesindeki Ulusal Kurtuluş Ordusu dönemi çok daha az konuşulur.

Dirilişten sonra yapılmış bir sürü iş var…

Bu durumda insanlar neden geçmişte yaşamayı tercih etsinler?

Kimse 30-35 yıl öncesindeki geçmişte yaşamak istemiyorsa, bu durum geçmişin gerçekten aşıldığını gösterir.

Geçmişi aşamamış iseniz orada yaşamaya devam edersiniz.

Nedeni basit: devrimci hayatınızda daha iyi bir dönem yok ise, kaçınılmaz olarak iyi sandığınız o dönemle sınırlı kalırsınız.

12 Eylül öncesi ve sonrası bir bütündür.

Önce bunun gerçekten kabul edilmesi gerekir.

12 Eylül öncesinde ne kadar iyi olunduğunu anlatıp, 12 Eylül sonrası için susmak olmaz.

Türkiye toplumu geçmişiyle hesaplaşma konusunda sorunlu bir toplumdur.

Ermeni soykırımı, vahşice bastırılan Kürt isyanları, azınlıklara reva görülen zulüm, faili meçhul cinayetler ve daha niceleri…

Hiçbir konuda geçmişle açık bir hesaplaşma yoktur.

Bu özellik bu toplumun içinden çıkan devrimci harekete de geçmiştir.

Bu konuyla daha çok uğraşacağız, öyle anlaşılıyor…