Şuanda 71 konuk çevrimiçi
BugünBugün3853
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11577
Bu ayBu ay11577
ToplamToplam10480001
Garson, Mihrac Ural'a hesap getir... PDF Yazdır e-Posta


Aşağıdaki yazı Mihrac Ural tarafından bir arkadaşa gönderilmiş. Kendisi yazıdan pek hoşlanmış ve yayınlamam için bana gönderdi.

Önce okuyalım…

PEŞİNİZİ BIRAKMAYACAĞIM...

 

Mihrac Ural – 25 Ekim 2012 / Perşembe

 

Bu günden geçerli olmak üzere 29 Ekim 2012 tarihine kadar Suriye’nin halkçı yönetimi, meşru savunma saldırılarını durdurduğunu açıkladı. Bu, bir kez daha haklı olan ve hakkın verdiği güçle insani değerlere, dünya, bölge ve ülke kamuoyu algılarına saygılı olan Suriye yönetiminin barış taraflısı olduğunu ortaya koydu. Halkının ezici çoğunluğunun desteğiyle dünya şer güçlerine karşı direnen Suriye bölge halkları adına ortaya koyduğu bu adımla gücünü göstermiş oldu. Bunun karşısında ölüm şebekelerinin yapacak bir şeyi yoktu, ne muhatap olabilirler din ide insanlıktan nasip almamış halleriyle barış için gerekli ateşkes adımları atabilirlerdi. Suriye yönetiminin bu adımını haklı buluyor ve destekleyerek bölge barışına katkı yapmamız gerektiğin belirtiyorum.

 

Yayınladığım fotoğrafın konusuyla ilgili makaleme gelince şunları belirteceğim.

 

Temimi,  Karankur (Birki), Beyt Çaviş beldelerinde eli kanlı şebekelerin hezimeti  devam ediyor. Bu bir halk direnişidir, bu Suriye’nin Kurtuluş Savaşıdır. Bu savaşı emperyalizme karşı Suriye halkı yürütüyor. Binlerce militan, Mukaveme Suriyyi flaması altında bu mücadelede ülkemiz halkı adına da yerini alarak savaşıyor. Bu duruş, ülkemiz devrimci hareketinin bölge halkları adına aldığı onurlu duruştur.

 

Kendi adıma ise aile tarihimin siyasal duruşunun bir sonucu olarak ben de yerimi aldım. Dedem Albay Süreyya Ural,  bölgede (Suriye – Lübnan) konuşlanan 4. Ordunun iaşe komutanıydı. Lübnan Ayntura’dan, Mondoros mütarekesiyle çözülen Osmanlı orduları ardından, kendi isteğiyle emperyalizme karşı Atatürk’ün yürüttüğü kurtuluş savaşına katıldı; bir subay ve Arap Alevi şeyhi olarak bunu yaptı.

 

Babam da Fransız işgalcilerine karşı, Arap halkının antiemperyalist mücadele örgütü URUBA hareketinin (Usbat el Amel el Kavmi) bir lideri olarak, kurucu lider Zeki el Arsuzi’yle omuz omuza mücadele etti. Ben böylesi bir siyasal atmosferin solunduğu evde büyüdüm. Büyük dedem şeyh Muhammed el Kasım da Abdülhamit yönetimine karşı durdu ve Filistin’in Akke zindanlarına atıldı.

 

Bu sürecin son halkasında ben de üzerinde yaşadığım bölgenin topraklarını, hak ve hukukunu, insan haklarını, demokrasi ve özgürlüklerini korumak için asker elbisesi giyerek mücadelenin orta yerine atıldım. Geride, işkence, sürgün, ilticayla örülü 12 zindan yurt içinde 4 zindan yurt dışında olmak üzere ser verip sır vermeden alnım açık, dik girip dik çıktım. Bu gün bölge halklarına karşı insanlık suçu işleyenlere, emperyalist saldırganlara karşı mücadelemi yürütüyorum. Bayram günü ne bayram ne de bir rahat an görmeden halkım için siperlerde yatıyorum; dağ başı, çalılık, bataklık demeden halkım için kendimi siper ediyorum. Yalın vücuduma ördüğüm zırh, iradem, halkım ve tutkuyla bağlı olduğum varlıkların dualarından oluşmaktadır. Bunlara dayanarak bu katil sürülerinin peşinde olduğumu ve şehit olana kadar peşlerini bırakmayacağımı; bu bayram gününde bu hallerde okurlarıma kanaatlerimi taşıyorum.

 

Ve bu azılı katil sürülerine diyorum ki,

 

Halkıma karşı suç üzerine suç işlediniz. Vatanınıza ihanet ettiniz. Dini istismar edip Allahın yarattığı kulları öldürmekle kalmadınız cesetlerini bile parçaladınız, şehit ettiğiniz gencecik insanların cesedine karşı, ekmek parası bile zor bulan ailelerinden para gasp ettiniz. siyasetle uzak yakın bir ilginiz olmadığı gibi azılı katıl sürüleri olarak 7000 yıllık Suriye tarihinin birikimlerini yakıp yıktınız. Kanlı işlerinize devam ediyorsunuz.

 

 

Komşuluk hukukunu ayaklar altına almış Erdoğan yönetiminden aldığınız onayla, Katar, Suudi, Amerika, Fransa, İngiliz emperyalistlerinin verdiği mali ve askeri destekle bölge barışına hançer üzerine hançer vurdunuz., Filistin halkını toplu kıyımlarla yok etmek isteyen İsrail siyonistlerine karşı tek  cümle söylemezken, kılınızı kıpırdatmazken on yıllardır Büyük Ortadoğu Projesine (BOP), yani bölgeyi bölüp parçalayarak yönetmek isteyen güçlere karşı direnen Suriye yönetimine ve onun laik ilerici liderine ölüm yağdırmaya çalışıyorsunuz. Ülkenin ezici çoğunluğuyla milyonlara milyonlar ekleyerek meydanları dolduran ve seçimleri kazanan meşru yönetimini zorla, hilelerle, medyanın bitip tükenmez yalan kurgularıyla özel harp dairelerinin kirli girişimleriyle yıkmaya çalışıyorsunuz. Bunun sonucu otaya çıkan insanlık dramının cümlesi ve tafsilatıyla siz sorumlusunuz. Siz katil sürüleri, siz eli kanlı silahlı şebekeleri, her yerde mezhep adı altında, din adı altında, ırkçılık adı altında insanlığa karşı suç işlemeye devam ediyorsunuz. sizi besleyen ve destekleyenler ülkelerinde halkı ve halkın aydınlık güçlerini ezerken, zindanda esir ettikleri tutuklu ve mahkumlara da ölüm dayatıyorlar.

 

Tümünüz aynı potada ölüm kültürünü ikame etmeye çalışıyorsunuz. Bunun için akılsızlardan oluşan, kah imam orduları kah biat kültürünün sapkınlarıyla bir sonuç alabileceğinizi sanıyorsunuz. Bir de yalan adlı tanrınızla bölgemizi, ülkemizi ortaçağ karanlıklarına gerisin geriye çekmeye çalışıyorsunuz.

 

Benim sizlerle kavgam var, siyasal yaşamıma başladığım andan bu güne hep sizlerle mücadele ettim etmeye de devam edeceğim. Peşinizi bırakmayacağım…

 

 

Önce Mihrac Ural’ın yazısının tepesine iliştirdiği ve aşağıda linki verilen fotoğrafa bakalım. Soytarılık parayla değil ve bu fotoğrafta bile görünebiliyor.

http://acilciler.files.wordpress.com/2012/10/miro-talimde.jpg

Fotoğraf savaş bölgesinde çekilmemiş zira dört kişi de ayakta duruyor.

Mihrac Ural tek elini uzatarak ne yapıyor?

Ya tabancayla atış talimi yapıyor. Elinde ne var, görünmüyor.

Büyük komutan tabanca bile kullanmasını bilmiyor mu yoksa?

Yok canım, günahını almayalım…

Herhalde üç militana düşman mevzilerini filan gösteriyordur.

Ama burada da iki sorun var:

İlki, mevziler epeyce uzak olsa gerek, zira ateş menzilinde değiller, yoksa ayakta durmazlardı.

Peki dürbün kullanmadan nasıl gösterip talimat verebiliyor?

İkincisi, militanlardan birisi durumla ilgilenmiyor ya da ciddiye almıyor. Zira gösterilen yere değil Mihrac Ural’a bakıyor.

Bu kişi askeri giysili de değil, sivil Muhabarat mı yoksa?

Mihrac Ural’ın sağ kolunun altına sarkan çantası da bir komutana pek yakışıyor doğrusu!

Bu tür fotoğrafları aptallar için yayınlıyorsun herhalde…

Komutan, savaşan militan havalarına gireceksen eğer, daha akıllıca mizansenlerle çekilmiş fotoğraflar yayınla bari…

Yazının en güzel yanı, Mihrac Ural’ın babası ve kendisiyle bir Arap milliyetçi hareketi olan Uruba arasındaki ilişkiyi itiraf etmesi…

Biz bu ilişkiyi fotoğraflarıyla birlikte aylar önce 

www.thkp-c-acilciler.blogspot.com

da yayınlamıştık ama inkar etmişti.

İnkarına kimse inanmamıştı çünkü bu ilişki herkes tarafından biliniyordu.

Şimdi kendi ağzıyla bir Suriye devlet örgütüyle –siz Muhabarat diye de okuyabilirsiniz- ilişkisini itiraf ediyor.

Son cümleyi ise bize yönelik sayabiliriz. Kendisi başka anlam vermeye çalışıyor olabilir ama söyletiyor işte:

Benim sizlerle kavgam var, siyasal yaşamıma başladığım andan bu güne hep sizlerle mücadele ettim etmeye de devam edeceğim. Peşinizi bırakmayacağım…”

Evet, bizim de görüşümüz buydu zaten. Aramıza Muhabarat ajanı olarak girdin, MİT ile anlaşıp onlara “Acilcileri ehlileştireceğim” (ifade senindir) sözünü verdin. Yani siyasal yaşamın boyunca bizimle uğraştın. Tümüyle başarısız olduğun söylenemez, büyük zarar verdin ama yine de bizi durduramadın.

Er ya da geç elimizden kurtulamayacaksın…

Efendin baba ve oğul Esadların ne mal oldukları, halka nasıl zulmettikleri biliniyor. Yeniden anlatmayacağım. Sadece Kürt halkının bu zulüm yönetimi altında neler yaşadığı bile yeterlidir.

Mihrac Ural, sen Acilci değilsin.

Geçmişte de hiçbir zaman olmadın.

Öyleymiş gibi göründün.

Sen bir Arap milliyetçisisin, Urubacısın…

Hayatta hiçbir işi doğru dürüst beceremediğin gibi bunu da yapamıyorsun.

Zalimlerden çıkar sağlayarak milliyetçi imiş gibi görünüyorsun.

Örgüt içinde öldürdüklerinin büyük bölümü Arap asıllıdır.

Senin ülken Suriye, örgütün de Uruba…

Yaptığın bunca rezillik, işlediğin örgüt içi cinayetler ve diğer suçlarından sonra şimdi aslına döndün.

Sen hep buydun.

Aman seni şehit etmesinler, Lazkiye’nin bir meydanında bacağından asmasınlar.

Korkak birisi olduğunu, gösteriş yapmaktan öteye gidemeyeceğini bilmeme rağmen böyle söylüyorum.

Belli mi olur, serseri bir kurşun değiverir…

Kendine dikkat et, sen bize lazımsın…

Senin cezanı günün birinde biz vereceğiz.

Sen ne Alevisin ne de Arap milliyetçisisin…

Sen beş devrimcinin, beş yoldaşımızın katili bir ajansın…

Ve sen mi hesap soracaksın?

Garson, Mihrac Ural’a hesap getir!