Şuanda 165 konuk çevrimiçi
BugünBugün3948
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11672
Bu ayBu ay11672
ToplamToplam10480096
hirsch diyor ki... PDF Yazdır e-Posta


Joachim Hirsch Almanya’nın tanınmış devlet teorisi profesörlerinden bir tanesidir. Sadece Almanya’da değil, dünyaca da bilinir. Alanında iyidir ve yıllardır kendisini marksist olarak tanımlardı. Gerçi kendisi konuyla ilgili olarak her keresinde Marksizmin devlet teorisinin bulunmadığını, Max Weber’in bu konuda önemli görüşler getirdiğini, ardından teorideki gelişmenin ancak Gramsci ve özellikle Poulantzas ile başladığını söyler.

Weber’in meslek olarak politika ve bürokrasi üzerine teorileri var.

Gramsci ise hegemonya teorisiyle özellikle bilinir.

Poulantzas ve ardından Althouser ise marksist devlet teorisine önemli katkılar yaptılar. Poulantzas’ın “devlet bir ilişki biçimidir” tanımı üzerine hayli kafa yormuştum.

Bu insanların getirdikleri görüşleri kabul edenler var, kısmen kabul edenler var, hiç kabul etmeyenler (biraz zor ama) de var. Her durumda, “devlet ezen sınıfların baskı aygıtıdır” demek pek bir şey ifade etmiyor. Nasıl, hangi mekanizmalarla çalışıyor? Feodal devletle kapitalist devlet arasındaki büyük farklardan bir tanesi, devletin kişide somutlaşmamasıdır.

Feodal dönemde kral, padişah vd. ile devlet daha somuttu. Burjuva dönemde ise çok daha az somut…

Bu büyük bir konudur. Anlatmak istediğim Hirsch’in son kitabı…

Kendisi yıllar önce emekli oldu. Bir yerde anlatmıştım ama neredeydi hatırlamıyorum.

Emekliliğiyle ilgili olarak büyük bir sempozyum düzenlenmiş ve sempozyuma Türkiye’den de devlet teorisi üzerine çalışan birkaç öğretim üyesi katılmıştı. En az on yıl oluyor. İngilizce konuşulan toplantıda tebliğcilerden sonra söz alıp, o sırada konuşulan reel sosyalizmin yıkılması bahsinden hareketle, “sosyalizmden kapitalizme geçiş”ten söz etmiştim.

Aynı dönem aynı okulda okuduğumuzu öğrendiğim Galip Yalman bu terime şaşırmıştı. Sosyalizmden kapitalizme geçiş, olabilir mi!

Gerçekte ise olan bu değil miydi?

Yıllardır hepimizin kafası öyle şartlanmış ki, apaçık bir şeyi görmekte bile zorlanabiliyorduk.

Hirsch, son kitabında, kendisini artık marksist olarak görmediğini açıklıyor.

Gerekçesi iki tane denilebilir:

İlki, devlet teorisi alanında Marx yok sayılır. Kendisi bunu eskiden beri söylerdi.

İkinci gerekçesi ise ilginç: “Marx’ın kendisi bile marksist olmadığını söyler, ben neden olayım?”

İlginç bir düşünce, biraz geç olmadı mı, diyeceğim, ama neyse…

Konuyla ilgili bir tartışmayı Facebook'ta devrimciözgürpaydagrubu'nda okuyabilirsiniz.

Hirsch’i bu noktaya getiren kapitalizme karşı hareketteki büyük canlılık olsa gerek…

Örneğin finans kuruluşlarını işgal hareketi ve geniş bir destekçi çevre var.

Bu hareketin dünyadaki iki önemli merkezi New York ve Frankfurt idi.

New York’takinden artık ses çıkmıyor ama Frankfurt’taki önümüzdeki yıl yeniden başlıyor.

ATTAC’ın anti kapitalist çizgiye kayması özellikle önemli…

ATTAC-Almanya başlangıçta sol sayılmazdı ama gittikçe bu yöne kaydı.

Bu örgütün Almanya merkezi de Frankfurt’ta…

Üyeyim ama faaliyetlere düzenli katılamıyorum ki…

Hangi bir işle uğraşacaksınız?

Genug für alle, herkese yeter, adlı bir grupları var ki, büyük kongrelerine önümüzdeki yıl nerede olursa olsun katılacağım.

Bu grubun tezi şu: insanlık herkesin geniş asgari ihtiyaçlarını (konut, yeterli yiyecek, temiz su, asgari eğitim, asgari sağlık hizmeti ve gelecek güvencesi) karşılayabilecek üretim düzeyine ulaşmıştır. Bunun için zenginliğin yeniden dağıtılması gerekir.

Bu da kapitalizm koşullarında olmaz tabii…

Neyse fazla dağılmadan başka yazılar bekliyor, hazır noel tatili de geliyor, onlarla uğraşayım…