Şuanda 88 konuk çevrimiçi
BugünBugün3870
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11594
Bu ayBu ay11594
ToplamToplam10480018
ulusların kaderlerini tayin hakkı PDF Yazdır e-Posta


Ulusların kaderlerini tayin hakkı, ayrı devlet kurmak hakkı dahil, olarak savunulur.

Genelde ele alındığında bilinen bir konu…

Ülkemiz özelinde ele alındığında ise pek bilinen bir konu değil…

Eskiden “Kürt halkının ayrı devlet kurmak hakkı dahil kendi kaderini tayin hakkını desteklemek”ten söz edilirdi.

Bu konu üzerinde değişik tartışmalar yapıldı.

Daha sonra konunun kapandığını sanıyordum, ama kapanmamış.

Kapandığını sanıyordum çünkü ayrı devlet kurma meselesi bitmiş bir meseleydi.

PKK ayrı bir devlet kurmak istemediğini defalarca açıkladı.

Kürt halkının en önemli temsilcisi ayrı devlet kurmaktan artık söz etmiyorsa, Kürtler bu hakkı nasıl kullanabilir üzerinde tartışmak abes olurdu.

Geçtiğimiz hafta sonunda katıldığım bir konferansta, ulusların kendi kaderini tayin hakkıyla ilgili bir soru gelince doğrusu şaşırdım.

Böyle bir mesele artık yok, diye cevap verdim.

Ayrı devlet kurmak isteyen yok ise, biz neyi tartışıyoruz?

Ben cahil kalmışım, meğerse ne teoriler varmış!

PKK ulusal sorunu çarpıtıyor. Ulusal sorun, toprak sorunudur, ayrı devlet sorunudur, deniliyordu.

Başka bir deyişle, “sen neden ayrı devlet kurmak istemiyorsun?” ya da “teoriye göre ayrı devlet kurmak istemen gerekir” deniliyordu.

Ne denir şimdi?

Bunları söyleyen efendi bir arkadaş. Bu durumda ben de öyle olmak zorundayım. Yoksa karşımdakiyle dalga geçmeyi de bilirim, başka kelimeler kullanmayı da bilirim.

İlk başlayan ben olmam. Madem ki güzelce fikrini ifade etti, bana düşen de neden böyle olmadığını açıklamaktır.

Evet, PKK yıllarca ayrı devlet kurmayı savundu.

Bir ulusal hareketin tipik özelliğine sahipti: ayrı bir toprak ve ayrı bir devlet talebi…

Bu durum değişti. Bu değişimin objektif nedenlerini anlatmaya çalıştım.

Bu değişim fikri bazda durup dururken ortaya çıkmadı, sorunun temelleri değişti ve Abdullah Öcalan da bu değişimi gördü ve fikir değiştirdi.

Eskiden Kürt sorunu bölgesel bir sorundu. Kürtlerin büyük çoğunluğu Güney ve Doğu Anadolu denilen bölgede yaşardı. Başka yerlerde de yaşayan vardı ama azdı.

Çok sayıda köyün boşaltılması ve ağır ekonomik sorunlar nedeniyle Kuzey Kürdistan kentlerinde büyük yığılma oldu. İnsanlar buradan ülkenin Marmara, Ege ve Güney bölgesindeki büyük kentlere gitmeye başladılar.

Neden, çünkü bu kentlerde iş olanakları daha iyiydi. Normalden daha kötü koşullarda da olsa iş bulunabiliyordu.

Bir bölüm insan da ülke dışına gidecekti.

Bu süreç 1990’lı yıllarda yaşandı denilebilir.

Bugün TC sınırları içindeki Kürt nüfusunun yaklaşık yarısı Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde yaşıyor. Ve bu oran giderek artıyor.

Dünyanın en büyük Kürt kenti yıllardan beri Diyarbakır değil İstanbul’dur.

Ek olarak Avrupa ülkelerine yönelik olarak da önemli bir Kürt göçü yaşandı.

Sayı vermek zor ama en az bir milyondur.

Kürt sorunu Türkiyelileşti…

Eskiden bölgesel olan sorun artık ülke çapında mevcuttur.

Kürt sorununu toprak sorunu olmaktan uzaklaştıran gelişmelerden bir tanesi budur.

İkinci önemli değişim ise, köylerden kentlere özellikle de büyük kentlere yaşanan büyük göç sonucu PKK’nin köylü hareketi olmaktan uzaklaşmasıdır.

Buna ülke dışına özellikle Almanya’ya yönelik büyük göçü de ekleyin.

Ulusal hareket, tarihteki örneklerinden bilindiği gibi, köylü hareketidir.

PKK ise artık köylü hareketi değildir.

İçinde köylüler de vardır, ama önemleri eskisine göre azalmıştır.

PKK önderliğinin yaptığı şey, objektif durumdaki bu değişimi görüp, buna göre yeni görüş belirlemektir.

Bu büyük nüfus değişiminin önemli bir sonucu, artık belirli bir bölge için talepte bulunmanın kalkmış olmasıdır.

Sadece Kürtler için talepte bulunsanız bile; Kuzey Kürdistan’dakilerin şu hakları olsun, ötekiler de ne yaparsa yapsın, diyemezsiniz.

Sadece Kürtler için hak istendiğinde bile, bunu İstanbul’daki, Bursa’daki, Mersin’deki ve benzeri yerlerdeki Kürtler için de istemek zorundasınız.

Kürtlerin talepleri böylece Türkiyelileşir, öyle de olmak zorundadır.

Örgütün tabanındaki bu değişimi görmeden yaşanılan değişimi doğru yorumlamak mümkün olmaz.

 

Sürecek…