Şuanda 133 konuk çevrimiçi
BugünBugün3917
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11641
Bu ayBu ay11641
ToplamToplam10480065
ulusal hareket mi, değil mi? PDF Yazdır e-Posta


Önceki yazımda PKK’nin neden ulusal devlet kurmaktan vazgeçtiğini objektif temelleriyle açıklamıştım. Kürt sorununun Türkiyelileşmesi, Kürtlerin belirli bir bölgede bulunmaktan uzaklaşarak ülke çapında dağılması, ulusal devlet kurma hedefinin ortadan kalkmasına neden oldu. Buna bir de koşullardaki değişimin zamanında kavranmasını da eklemek gerekir.

Geçenlerde İsmail Beşikçi bir konferansında “Kürtler 40 milyonluk halk ama bu kadar kalabalık olup da devleti olmayan tek halk, neden devlet kurmak istemiyorsunuz?” diye konuşmuş.

Anlaşıldığı kadarıyla Beşikçi de devlet kurmak amacından vazgeçmenin Öcalan’ın kafasından çıkan bir fikir olduğunu düşünüyor. Bu fikir nereden geldi, bu fikrin objektif koşulları var mıydı, varsa nasıl oluştular soruları üzerinde düşünmüyor.

Ek olarak, Kürt olmanın birlikte yaşamak için yeterli olmadığını da düşünmüyor.

Kuzey Kürdistan’da gelişmiş bir kadın hareketi var.

Bu bölgenin kadınları; kadın sünnetinin olduğu, dört kadınla evlenmenin yasal hak olarak tanındığı, kadınların erkeğin elini sıkmadığı Güney Kürdistan Kürtleriyle birlikte yaşayabilir mi?

Sıkı ilişki içinde olmak başkadır, aynı toplumda tek devlet çatısı altında yaşamak başkadır.

Kuzey Kürdistan Kürtleri, ne olursa olsun, bölgede en iyi anlaşabilecekleri halkın Türkler olduğunu anlamış durumdadır.

Bu anlaşma için çözülmesi gereken önemli sorunlar bulunmakla birlikte, yine de durum Güney Kürdistan’daki kadar vahim değildir.

Nasıl Arap olmak bütün Arapların birlikte yaşaması için yetmiyorsa, aynı durum Kürtler için de geçerlidir.

“Böyle ulusal hareket mi olur?” sorusu burada yeniden gündeme gelir ve söylenebilecek olan ise şudur: burada soru yanlıştır. PKK ulusal hareket olarak tanımlanamaz.

Ya da şöyle sorulabilir: Hangi gerekçelerle PKK’yi ulusal hareket olarak tanımlıyorsunuz?

Birinci cevap: PKK 35 yıl önce kurulduğunda ulusal bir hareketti, olabilir.

Evet, o zaman öyleydi, ama koşullar değişti, PKK de değişti. Özellikle 1990’lı yıllarda değişti.

Bir hareket baştan nasıl başladıysa sonuna kadar da öyle mi gitmek zorundadır?

İkinci cevap: PKK’nin ulusal talepleri var, olabilir.

Evet, ama başka talepleri de var. Sadece ulusal talepleri var diye bir hareket ulusal olarak tanımlanamaz.

Çin Komünist Partisi’nin uzun iç savaş döneminde Çin’in birliği gibi bir sorunu vardı.

Bu ulusal bir taleptir, ama buradan ÇKP’nin sadece ulusal bir hareket olduğu sonucu çıkmaz.

Aynısı Vietnam Komünist Partisi için de söylenebilir.

Bağımsızlık, düşmanın kovulması ve ulusal birliğin sağlanması önemli ulusal taleplerdir. Öteki talepler dikkate alınmadan ve sadece bunlara bakarak bu partinin ulusal taleplerle sınırlı olduğu söylenemez.

PKK’nin önemli ulusal talepleri vardır: Kürt kimliğinin tanınması, Kürt diline özgürce gelişme olanaklarının tanınması gibi…

Bunun dışında yerel yönetimlerin özerkliği talebi vardır. Bu talep, ülkenin idari yapısını değiştirmeyi amaçlıyor ve Kuzey Kürdistan ile sınırlı da değildir ve olamaz da.

Kürtlerin en az yarısı Türkiye’nin büyük kentlerinde ya da onlara yakın yerlerde yaşıyorlar. “Biz sadece Kuzey Kürdistan’daki Kürtler için talepte bulunuruz, diğer Kürtler de ne yaparsa yapsın” diyemezsiniz.

Ayrı devlet kurma talebi olsaydı, çözüm daha kolaydı.

Bir noktaya gelinir ve insanlar savaştan bıkar ve şöyle düşünür: Alsınlar ülkelerini ve burasını da terk etsinler. Kalanlar yabancı statüsünde olacaktır.

Türkiye bölgede önemli bir ekonomik güç durumunda. Güney Kürdistan ekonomik olarak Türkiye açısından iyi bir pazar. İnşaattan yiyecek sağlanmasına kadar ülkenin bir sürü ihtiyacı Türkiye’den yapılan ihracatla karşılanıyor.

Para çok, ama sadece parayla fazla şey yapılmaz.

Üretemiyorsanız, ithal edersiniz.

Güney Kürdistan’daki durum da budur.

Eğer sorun Kuzey Kürdistan’ın ayrılması söz konusu olsaydı, bir noktaya gelinir ve bu iş daha kolay çözülürdü.

Bir ülkenin küçülmesi onun güçsüzleşeceği anlamına gelmez. Bu gerçek Türk milliyetçilerinin kafasına dank ettiği zaman onlar bile “bir an önce gidin” demeye başlardı.

Ama nereye gidiyorsun?

Kürtler sürekli olarak Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerine daha fazla gidiyorlar.

Ekonomik olanaklar daha iyi, dış dünyaya açılma olanakları daha fazla…

Sadece petrol çıkarıp para sahibi olmakla bu işler olmuyor.

Bu bir kültür sorunudur.

Barzani şunları söylerken içinde bulundukları durumu da tasvir etmiş:

“Bir binayı kolaylıkla havaya uçurabiliriz, ama bina yapmayı beceremiyoruz.”

PKK güçlü ulusal yanları olan ama ulusal olmayan bir harekettir.

Bir ülkenin toptan demokratikleşmesini isteyen, bu amaçla ülkenin tüm idari yapısının değişmesini isteyen bir hareket ulusal olarak adlandırılamaz.

Ek olarak, PKK tabanı büyük oranda yoksullardan oluşuyor. Tabanda küçük ve orta burjuvazi de bulunuyor. Özellikle küçük burjuvazinin ağırlığı hiç de az değil. Büyük burjuvaziye gelince, tek tek örnekler olabilir ama bu kesim genellikle artan oranda PKK’den uzak duruyor.

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı’nın son seçim öncesinde AKP’yi desteklediklerine dair demecini hatırlarsınız. Bu kişi de herhalde kendini temsilen konuşmadı.

PKK ulusal ve sınıfsal yanları birlikte olan bir yapılanmadır.

Bu özellik kendisine önemli avantaj sağladığı gibi iç çatışma potansiyelini de içinde barındırıyor.

Evriminin her aşamasında buna dikkat ederek hareket ediyor.

Bunu bizim solcularımız ne kadar anlar, orasını doğrusu bilemem…