Şuanda 159 konuk çevrimiçi
BugünBugün3942
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11666
Bu ayBu ay11666
ToplamToplam10480090
HDK (1) PDF Yazdır e-Posta


HDK konusuna pratik açıdan yaklaşmaya çalışacağım. Böyle yapmamın nedeni, içinde yer aldığım çok sayıda birlik deneyiminde yazılan kadar ve hatta ondan daha önemli olarak yapılanın önem kazanmış olmasıdır. Birlik belgelerinin bir şekilde yazılmış olması, onların aşağı yukarı yazıldıkları gibi hayata geçecekleri anlamına gelmez. Genellikle görülen bir türlü yazılması ama uygulamanın bambaşka bir türlü olmasıdır.

Genel teorinin yanı sıra pratiğin teorisi de vardır ve sadece genel teoriyle ilerlemek mümkün değildir. Pratiğin teorisi kazanılan deneyimler üzerinde şekillenir ve bu deneyimlerden teorik sonuçlar da çıkararak genel teoriyi değiştirirsiniz ve tamamlarsınız.

Halk savaşından örnek verirsek…

Önce sizden önce verilmiş halk savaşları vardır, bunların teori ve pratiği vardır.

Siz de bu alanda az çok uzun süre tecrübe kazanmış iseniz, bu alandaki kendi teorinizi yazabilirsiniz. Bu teori, önceki teoriyle sizin teorinizin birleşmesinden oluşur.

Bu nedenle de “ama gerilla savaşının kurallarına uymuyorlar” demek, bu konuda çok laf edilse bile gerçekte bir şey anlaşılmadığını gösterir. Bir savaşı az çok uzun süre yürütebilen, o savaştaki kendi pratiğinin teorisini yazmaya başlar.

12 Eylül sonrasında yaşanmış birliklerdeki pratiğin teorisine geçecek olursak…

12 Eylül sonrasındaki büyük birlik deneyimlerinin yaklaşık tamamında yer aldım diyebilirim. Bu yer alış izleyici ya da herhangi bir militan gibi değil, bulunduğum alanda sorumluluk üstlenme şeklinde oldu.

İlk deneyim Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi ve Avrupa’daki adıyla BİRKOM idi. Burada Avrupa düzeyinde yer almam kısa sürdü.

FKBDC ve BİRKOM bir süre sonra iç anlaşmazlıklar nedeniyle dağılacaktı.

Ardından SOL BİRLİK deneyimi gelir. Burada yıllarca TKEP’in temsilcisi olarak yer aldım.

Benzeri bir dağılma SOL BİRLİK’te de oldu. Yeni kurulan TBKP ile öteki bileşenler arasında ortaya çıkan anlaşmazlık bu birliğin sonunu getirdi. Bu birlik yine de en azından ülke dışında oldukça etkili oldu denilebilir.

Sonra Birleşik Sosyalist Parti’de (BSP) Almanya örgütündeki sorumlulardan birisi idim, ayrıca partinin haftalık yayın organı SÖZ gazetesinin Avrupa sorumlusuydum.

Kurtuluş’un ayrılmaya kalkmasıyla bu partinin de sonu geldi. İyi bir partiydi, varlığına son vermesine karşı çıktım ama herkesi birlik hülyası sarmıştı: Devrimci Yol’un bir bölümü ile yeni bir partide büyük birlik sağlanacaktı. (ÖDP deneyimi)

ÖDP`de ise iki dönem Almanya koordinasyonunda yer aldim.

Hakkında çok konuşulan ama pratikte varlık gösteremeyen ÇATI PARTİSİ içinde yer almadım.

Bu kadar deneyim pratiğin teorisini yapmak için yeterlidir.

Özellikle ÖDP, solun tarihindeki en büyük birlik deneyimidir.

ÖDP’nin tüzüğüne bakarsanız oldukça demokratiktir ve başlangıçtan itibaren bu yönde vurgu yapılmıştır. Tüzük, programdan daha önemli denilmiştir. Gerekçe olarak da solun iç işleyiş sorunlarından çok çektiği ve bunun aşılması gerektiği belirtilmiştir. Haksız bir saptama değildir. Sol bir partinin programında neleri yazacağı yaklaşık olarak bellidir ve bu belli olanlar hangi tür bir işleyişle hayata geçirilecektir; burası belli değildir.

ÖDP deneyimi, en demokratik tüzüklerin bile eğer onları işletecek bir irade yoksa fazla anlam taşımadığını gösterdi. Tıpkı programlar gibi tüzükler de orada yazılmış olanı nasıl yorumladığınıza bağlıdır. İsterseniz gerekçe bulur bir şekilde kendi istediğiniz yönde hareket edersiniz. Bu durumu ÖDP’de açık biçimde yaşadık.

Dahası partinin kadroları da bir garipti. Başkan Ufuk Uras örneğin… Kendisi TBMM’de herhangi bir performans gösteremedi. Daha kötüsü ise partiyi asıl çekip çeviren kişi olan Yıldırım Kaya idi. Bu kişi daha sonra yerel seçimlerde CHP’ye adaylık için başvuracak ve gerekçesini de şöyle açıklayacaktı: Solun birliği için bunu yapıyorum.

Dedim ya, ararsanız gerekçe bulursunuz.

Kişiler ve giderek gruplar peşpeşe ÖDP’den ayrıldılar. Bu ayrılıkta ilk davranan Almanya oldu denilebilir. Devrimci Yol’un ÖDP içindeki fraksiyonunun dışında kalanların büyük bölümü toplu olarak ayrıldılar. ÖDP genel merkezi kendi istediği bileşimde oluşmayan Almanya Koordinasyonunu çalıştırmamak için elinden geleni yapıyordu. Baktık, olacak gibi değil; parti mi istiyorsunuz, alın sizin olsun. ne yapacaksınız, görelim bakalım!

ÖDP’nin şimdiki genel durumu hakkında sanırım belirleme yapmak gerekmiyor.

ÖDP içindeki önemli sorunlardan bir tanesi de 12 Eylül öncesinin en fazla çatışan grupları arasında yer alan Devrimci Yol ile Kurtuluş arasındaki sorunun parti içine taşınmasıydı. Kavga dövüş yoktu ama eski hesapların bugüne yansımasından kaynaklanan açık bir saflaşma vardı.

Saflaşma olması normal ama bu temelde değil… Zira bu temeldeki bir saflaşma gerçek sorunları karartma işlevini görür.

ÖDP’nin dağılmış gibi bir duruma gelmesindeki nedenlerden birisi olarak, Devrimci Yol’un parti içindeki bölümünün partiyi DYP’ye (Devrimci Yol Partisi) dönüştürmek için elinden geleni yapması gösterilebilir.

Almanya’da bunun bariz örneklerini gördük. Geniş bir kitleye seslenildiği görülünce bitmez tükenmez tartışmalara, garip tutumlara girildi. Amaç insanları bıktırıp uzaklaştırmaktı. İnsanlar uzaklaştıkça sorunlar da arttı ve sonunda sorunlarıyla baş başa bırakıldılar.

İyi bir program ve tüzüğün olması bütün bunların olmasını engellemedi.

ÖDP deneyimi bana solda büyük birlik olamayacağını gösterdi. İnsanların kendini ispat etmek ihtiyacıyla bu kadar dolu oldukları, kendilerini 12 Eylül öncesinde sandıkları, kendi geçmişleriyle hesaplaşamadıkları bir ortamda geniş çaplı birlik olmaz. Olsa da gevşek bir temelde olur.

Herkes ÖDP’ye grubunu dağıtarak gelmişti. Bu belirlemeyi yanlış anlamayın. Grubu dağıtmak, örgütün varlığına son vermek karar almakla olmaz.

Karar alınır, hiç sorun değildir. Üstelik bu kararı az sayıdaki örgüt önderi de almaz, bir konferans yapılır ve katılanlar da bunu onaylayabilir.

Ne ki, örgütün yerine geçmesi planlanan yapı beklenileni vermezse, eski örgüt de bir şekilde canlanır.

Bir şeyi gerçekten yok etmek ancak onun yerine daha iyisini koyabilmekle mümkündür. Değişik nedenlerle bu yapılamamışsa, dağıtıldı denilen eski bir şekilde canlanır ve bu da normaldir. İnsanlardan boşlukta kalmalarını bekleyemezsiniz herhalde…

Daha sonra hiçbir varlık gösteremeyen ama bir dönem gürültüsü çok çıkan Çatı Partisi girişimi kuruldu. Bu partide bulunan örgütler, adından da belli olduğu gibi, kendilerini feshetmiyorlardı, varlıklarını sürdürüyorlardı.

Bu parti lafın ötesine geçemedi…

Sürecek…