Şuanda 123 konuk çevrimiçi
BugünBugün3908
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11632
Bu ayBu ay11632
ToplamToplam10480056
HDK (2) PDF Yazdır e-Posta


HDK’yı PKK’nin Türkiye solunda muhatap alabileceği, kendisine destek olabilecek bir gücün ortaya çıkması için giriştiği çaba bağlamında değerlendirmek doğru olur.

Hatırlanacağı gibi, yıllar önce Öcalan, “sorunu solla çözmeyi tercih ederim, ama onlar bu durumda olmazlarsa devletle çözerim” demişti.

O günden bu yana neredeyse 20 yıl geçti ve sorunu devletle çözmenin hiç de kolay olmadığı ortaya çıktı. Ek olarak, o yıllarda sola yakın duran ama sosyalizm sözü etmeyen PKK, kendisini sosyalist (marksist anlamda değil) tanımlamaya başladı. Ulusalcılıktan uzaklaştı ve dolayısıyla da Türkiye soluna daha fazla yaklaştı.

Yaklaştı ama Türkiye solu bir türlü toparlanamadı, dağınık ve zayıf yapısını sürdürdü.

PKK, daha önce (adını yanlış hatırlamıyorsam eğer) Devrimci Halk Partisi adıyla Türkiye solunda bir örgüt kurdu. Silahlı mücadele temelinde şekillenecek olan bu örgüt solda çıkış yaparak güçlenecekti ama önemli bir varlık gösteremedi.

Ardından Çatı Partisi deneyimi geldi.

Burada süreç şöyle işler: solun bazı kişileri öne çıkarak böyle bir partinin kurulması için yola çıkarlar. PKK de değişik şekillerde böyle bir oluşumu desteklediğini belirtir.

Çatı Partisi kayda değer bir varlık gösteremedi.

HDK’yı da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

HDK, Çatı Partisi’ne göre daha gelişmiş olmakla birlikte, ortada henüz kayda değer bir başarı da bulunmuyor.

Çatı Partisi ve HDK girişimlerinin, BDP’nin “bütün Türkiye’nin partisi olmak” iddiasının içinin doldurulamaması sonucu ortaya çıktığını belirtmek gerek. BDP, bırakın Türkleri, ülkenin büyük kentleri ve çevrelerinde yaşayan Kürtleri bile etkilemekte başarılı değil. Kürtlerin yaklaşık yarısı Kuzey Kürdistan’ın dışında yaşıyor. Hangi partiye ne oranda oy veriyorlar, kesin bilmek mümkün değil ama bu kesimin önemli oranda AKP’ye oy verdiği tahmin edilebilir.

HDK, BDP’nin Türkiye tarafındaki muadili olacaktır.

Son seçimde BDP’den aday olan Türk solunun bazı tanınmış isimleri Türklerden epeyce oy aldılar ama daha sonra kurulan HDK için bu başarının büyük anlam taşımadığını da belirtmek gerek. HDK parti olarak var ve oldukça ciddi sorunları da bulunuyor. Bunları aşacakmış gibi de görünmüyor.

En büyük engel, gruplar koalisyonuyla bir yere varılamayacağıdır.

Gruplar küçüktür, şimdilik büyük iddiaları da yoktur ve dışında kalmayalım diye HDK’ye girmişlerdir. İlerde biraz güçlenirlerse yollarına kendi başlarına devam edecekleri şimdiden söylenebilir.

HDK’nın faaliyetlerinden haberli olan ve gazete yazıları nedeniyle durumu tehlikeye girince ülke dışına çıkmak zorunda kalan bir arkadaşa partideki durumu sordum.

Bana partinin emek komisyonunu anlattı.

Emek konusu, işçi sınıfı meselesi önemli… Parti bunun için bir komisyon kurmuş ve bu komisyon devamlı toplantı halindeymiş.

“Tamam, dedim, gerisini anlatmasan da olur.”

Durum böyle… Hemen her alanda laf çok, somut iş ise az…

HDK sonuçta bir seçim partisidir. BDP’yi ve Kürt halkının taleplerini destekleyecek olan Türkiye tarafındaki bir parti olmaktan öteye şu an için anlam taşımıyor.

Bu da önemlidir. Önemini inkar etmiyorum… Ne ki, buradan hareket ederek Türkiye solunun birleşeceğini düşünmek, buradan hareketle kitleselleşeceğini sanmak yanılgıdır.

Bu yaklaşım iki tane doğru olmayan ön kabule dayanır:

Birincisi: Türkiye solunda gelişme ancak birlik yapılarak mümkündür.

Bu anlayışın kökleri 12 Eylül’ün hemen sonrasına kadar uzatılabilir. FKBDC’den başlayarak HDK’ya kadar değişik birlik girişimleri yaşanmıştır. FKBDC, Sol Birlik, BSP, ÖDP deneyleri bu sürecin en önemlileridir. Soldaki bir birliğin herkesi birleştireceği düşünülemez ve böylesi gerekli de değildir. Ancak yaşanılan bu kadar deneyden sonra solun daha derli toplu olması gerekirdi, ama değildir. Birlik deneyleri sola bir şeyler kazandırmıştır ama bu kazanılanlar birlik hakkında çıkarılan gürültüye göre oldukça azdır.

Burada birlik denildiği zaman bazı ortak platformlar kurmanın, ortak açıklamalar yapmanın sınırları içinde konuşmuyorum. Solun genel yapısını dönüştürecek örgütsel birliklerden söz ediyorum. Bazı eylem birlikleri, ortak açıklamalar gereklidir ve bunları anladığımız anlamda birlik olarak görmemek gerekir.

30 yılın deneyimi bize eylem birliklerinin gerekli ve yararlı olduğunu ama buradan hareket ederek solun genel yapısının değişmesinin söz konusu olmadığını gösterdi.

Sol halen marjinal durumdadır.

Gerçekleşmiş değişik küçük örgütsel birliklerde gördüğümüz ise, büyük birliklerden farklı değildir: birleşme sonucu ortaya çıkan yeni yapının performansı, o yapıyı oluşturan tek tek yapılar kadar bile değildir. Ya da hızlı bir çıkış yapılmakta ve ardından birliği oluşturan tek yapıların performansının bile gerisine düşülmektedir.

İkinci ön kabul şudur:

PKK kitlesel bir harekettir. Türkiye solu da onunla işbirliği içinde kitleselleşebilir.

Bu saptama, görünüşe bakarak ve tarihsel gelişmeyi fazla dikkate almadan yapılmış acele bir saptama olarak görülebilir.

PKK’nin örgütlenmesinde esas rolü oynayan silahlı mücadelenin ya da gerilla savaşının Türkiye toplumunda tutmadığını fazlasıyla gördük. Kürt ve Türk toplumlarında ön plana çıkmış bambaşka çelişkiler vardı. Türkler için ulusal kimlik kazanmak gibi bir sorun yoktu, Kürtlerde ise fazlasıyla vardı. Ulusal kimlik sorununun ve yaşanılan ulusal çelişkinin Batı ve Güney’deki büyük kentlere gidildiğinde ortadan kaybolmasa bile ciddi sarsıntı geçirdiğini de görüyoruz.

Türk ve Kürt toplumlarını eşitleyerek birisinde geçerli olan yöntemin ötekinde de geçerli olacağını varsaymak doğru değildir.

Sosyalistler Kürt özgürlük hareketiyle yakın ilişki içinde bulunmalı, onu desteklemelidirler. Buradan hareketle, başlıca faaliyet bu olmalıdır, sonucuna varılamaz. Bu destek Türk toplumu içinde örgütlenebilmeyi getirmez. HDK, bu anlamda, fazla ileriye gidemeyeceği bir yolda ilerlemeye çalışıyor.

Bu yolda alınabilecek en fazla sonuç, ki bunun bile alınabileceği şüphelidir, Kuzey Kürdistan dışındaki bölgelerde yakın ilişki kurulabilecek Kürtlerin ve onların küçük Türk sol çevresinin dışına çıkamamaktır. 

Varım diye görünmek istiyorsan, bu da bir şeydir ama esas olarak buna dayanılarak fazla ileri gidilemez.

Bize ne gerek sorusunu ise gelecek yazıda işleyeceğim…