Şuanda 146 konuk çevrimiçi
BugünBugün4702
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12426
Bu ayBu ay12426
ToplamToplam10480850
Anadolu Cumhuriyeti PDF Yazdır e-Posta


Şimdi de T.C. tartışması başladı.

Sağlık Bakanlığı hastane, dispanser gibi alt kuruluşların tabelalarındaki T.C. ibaresinin kaldırılmasına karar verdi.

Eskiden T.C. Sağlık Bakanlığı Üsküdar Devlet Hastanesi yazan yerin kapısında artık sadece Üsküdar Devlet Hastanesi yazılı olacak…

MHP’liler ve bir kısım CHP’liler bu uygulamadan hareketle AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak istediğini ileri sürdüler. Bazıları daha da ileriye gidip bu uygulamayı “Türklüğün silinme çabası” olarak bile gördü.

Bu kişiler akıllarınca Türklüğü övdüklerini, onu koruduklarını düşünüyorlar.

Gerçekte ise tersini yapıyorlar. Türklüğü aşağılıyorlar ama bunun farkında değiller.

Bir halk adı yerli yersiz her yerde anılarak var olacaksa, vay o halkın haline…

Bir halkın varlığı tabelada iki harfin silinmesiyle darbe yiyorsa, bu durum o halkın büyüklüğünü değil, değersizliğini gösterir.

Bir halk insanlığın kültür hazinesine tarih boyunca yaptığı katkılarla büyür ve anılır.

Türklüğü büyütmek isteyenler ne kadar çok yer fethettikleriyle övünmeyi bırakıp, insanlığın kültür hazinesine yapılan katkılara dikkat çekmelidirler.

Türklerin bu alanda pek katkısı olmamışsa, en azından bundan sonra olması için gerekli önlemlerin alınmasına yönelmelidirler.

Dağa taşa “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılarak Türkün hiç de mutlu olmadığı, tersine tepki topladığı bugüne kadar görülmüş olsa gerektir.

Buradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı belirlemesine geçmek istiyorum.

“Bu ülkede vatandaş olan herkes Türktür” anlayışından, “Bu ülkede vatandaş olanlar T.C. vatandaşı olarak adlandırılırlar” anlayışına geçilmeye çalışılıyor.

Bu değişim bile çok sayıda itiraza yol açıyor ama görülen odur ki azgın bir azınlığın dışında çok sayıda insan Türk olmak kadar Kürt olmayı da normal karşılamaya başlıyor.

Bu değişim iyiye doğru gidişe işaret olmakla birlikte yasal güvence altına alınması gerekiyor.

Değişimlerin anayasal güvencesi olmazsa, bu değişimler sadece hükümet kararıyla yapılırsa, ileride başka bir hükümet pekala tersini de yapabilir.

Bir diğer konu ülkenin adıyla ilgilidir.

Henüz erken sayılabilir ama bu konu da kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkedeki belirli bir ırkın adını barındırması, köken olarak Türk olmayanlarda haklı olarak rahatsızlığa yol açar.

İdeal olan, kimseyi rahatsız etmeyecek olan, ülke adının coğrafi temelde belirlenmesidir.

Ülkenin adında, İran İslam Cumhuriyeti gibi dini bir kelime yer almamalıdır.

Ülkenin adında Suriye Arap Cumhuriyeti gibi belirli bir ırkın adı da yer almamalıdır.

Aksi durumda adın kendisi zaten bir çeşit asimilasyon demektir.

Üstün ırk aşağı-ırk ayrımını yapmak demektir.

Başlıkta yer alan Anadolu Cumhuriyeti öylece akla gelmiş bir isimlendirme değil, tarihsel temeli bulunuyor.

Osmanlı İmparatorluğu kaybettiği toprakları yeniden ele geçirmek için girdiği Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetti. Mondros ve Sevr Antlaşmalarının ardından İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar ve Yunanlılar değişik yönlerden Anadolu’yu işgale başladılar.

Bu işgale karşı değişik yörelerde direnişi örgütlemeyi amaçlayan Müdafai Hukuk Cemiyetleri kuruldu.

Bu cemiyetler daha sonra birleşerek Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti adını aldı.

İsimlendirme coğrafi temeldedir.

Ne din ne de belirli bir ırk bu isimde yer almıyordu.

Herkesin kabul edebileceği bir isimlendirmeydi.

İtiraz olarak Batı’nın çok eskiden beri bu topraklarda yaşayan herkesi Türk olarak isimlendirdiği söylenebilir.

Batı’nın nasıl isimlendirdiği hiç önemli değildir.

Önemli olan, eğer özel rahatsızlık konuları çıkarmadan birlikte yaşayacaksak, herkesin kendini ifade edebileceği, sahip çıkabileceği ortak bir isim üzerinde anlaşabilmektir.

Yılların şovenist propagandasının etkisiyle itiraz edenler doğaldır ki olacaktır.

Sabırlı olunursa, niyeti bozuk olanlar dışında kalanların ikna olacaklarını sanıyorum.

Yere göğe sığdırılamayan Kurtuluş Savaşı’nın ülkenin her yanına yayılmış ilk direniş örgütlenmeleri Türklüğü inkar temelinde mi kurulmuştu?