Şuanda 113 konuk çevrimiçi
BugünBugün4671
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12395
Bu ayBu ay12395
ToplamToplam10480819
Bize karışamazsın! PDF Yazdır e-Posta


AKP ve Recep Tayyip Erdoğan politik hayatlarının en büyük bozgununu yaşıyor.

Bozgun diyorum, başarısızlık ya da geri çekilme değil…

Başarısız olursunuz ve kademeli olarak geri çekilirsiniz…

AKP ise apar topar geri çekilmek zorunda kaldı.

Taksim’de başlayan protesto eyleminin İstanbul’un değişik bölgelerine yayılması, Ankara, İzmir, Mersin’e sıçraması, diğer kentlerde yapılan dayanışma eylemleri ve Köln’den Moskova’ya kadar ülke dışında çok sayıda kentte yapılan Taksim ile dayanışma eylemleri…

ABD ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin AKP’nin tutumunu ve polis saldırganlığını kınamaları…

Bunun ardından Taksim Meydanı’ndan polisin apar topar geri çekilmesi geldi.

Ankara’da Kızılay’da da benzeri bir durum yaşandı.

Başbakan halen yukardan konuşmayı sürdürüyor ve İzmir gibi kentlerde polis terörü sürüyor ama bütün bunların yaşanılan bozgunu gizlemesi mümkün değildir.

İki tane çok önemli nokta var:

Birincisi: Taksim’deki Gezi Parkı’nda küçük bir grupla başlayan ve polisin hükümetten aldığı direktif uyarınca saldırması sonucu yayılan eylemin özünde çevrecilik, ağaçların kesilmesinin engellenmesi, Taksim’in keyfice yeniden düzenlenmesi bulunmuyor.

Buradan başladı ve bunlar önemlidir. Direnişin bu kadar hızlı yayılmasının temelinde ise, “bana karışamazsın, benim hayatımı belirleyemezsin” itirazı yatıyor.

Hiçbir konuda uzun vadeli planı olmayan ve duruşunu olayların gelişmesine göre ayarlayan AKP’nin tek konuda ayrıntılı planı bulunuyor: günlük hayatın İslamileştirilmesi…

Son olarak içki tüketime yönelik yasaklamalarla gündeme gelen bu anlayış çeşitli gerekçelerle mazur gösterilmeye çalışılıyor ama yapılmak istenen açıktır.

“İsteyen evinde içki içsin” demek, içki içeni kamusal alandan dışlamak demektir.

Bunun, “isteyen evinde Kürtçe konuşsun” anlayışından hiç farkı yoktur.

Her evde ne yapıldığı denetlenemeyeceğine göre, herkes evinde istediğini zaten yapıyor. Önemli olan bunun açıkta, kamusal alanda yapılabilmesidir.

AKP sürekli olarak günlük hayatı İslamileştirme yönünde çabalıyor.

Şiddetli tepki görürse bir süre vazgeçiyor, sonra başka yoldan deneme yapıyor.

Kürtaj konusu bu konuda yeterli örnektir.

Hızla yayılan direnişin temelinde insanların günlük yaşamına karışmanın, onu İslami esaslara göre düzenlemeye kalkmanın birikmiş tepkisi bulunuyor.

İkincisi: Eylemlerde herkes vardı. Ulusalcılar, CHP’liler, Kürtler, sanatçılar, aydınlar, çevreciler, sosyalistler ve herhangi bir gruba dahil olmamasına karşılık günlük hayatına saldırılmasına tepki duyan insanlar…

Direniş eylemlerinin yapıldığı kentlerde bulunan birkaç arkadaşla konuştum. Provokatif slogan duymadıklarını, iç çatışma yaratacak pankartlar taşınmadığını söylediler. Basında da tersi yönde haber çıkmadı.

Normal olarak bir arada bulunamayacak insanlar AKP’nin keyfi uygulamalarına karşı birleşik bir tepki gösterdiler.

Ulusalcıların Kürtler hakkında iyi şeyler düşünmediklerini, CHP’lilerin çözüm sürecine karşı olduğunu, Türk sosyalistleri arasında da benzer düşüncelere sahip olanların bulunduğunu biliyoruz.

Herkes şöyle düşünmüş olsa gerektir: Sayı çok fazla biz ise az kişiyiz. Mümkün olduğu kadar uzun zaman bu kitlenin içinde kalalım ve onları etkilemeye çalışalım. Bu kitlenin dağılması bize de zarar verir.

Çok değişik bileşenlere sahip olan büyük bir kitlenin AKP’yi protesto amacında birleşmesi böyle mümkün olabildi.

Bu durum ne kadar sürer, belirlemek zordur, ama provokatif davranışlar sonucu bu protestocu kitlenin küçülmesi kimsenin işine gelmez.

Kitlenin mesajı açıktır:

Yüzde 50 oy aldım diye istediğini yapamazsın!

Benim hayat tarzıma müdahale edemezsin!

Beni hiçe sayarak yaşadığım kentte keyfince düzenleme yapamazsın!

Beni dikkate almak zorundasın!

Mesaj budur ve mesaj yerini bulmuştur.

Bundan sonra ne olur?

AKP’nin her çeşit provokasyonu deneyeceğinden kuşkunuz olmasın…

Bunları boşa çıkarmak da katılımcıların uyanıklığına bağlı…

İnsanları belirli örgütlere girmeye zorlamadan etkilemenin yollarını bulmak gerekiyor.

Yerel seçim yaklaşıyor.

Yerel seçim yerelliğin özellikle ön plana çıktığı seçimdir.

Önceki seçimlerde belirli örgütlerde bulunan insanlarla sınırlı olmayan mahalle çalışmaları vardı ve bazıları da iyi etkinlik göstermişti.

Yerele daha fazla önem vermek gerek…

Senden farklı olanla birlikte olmayı ve onu etkileyebilmeyi daha iyi öğrenmek gerekiyor.

Farklılıklar her zaman bulunacaktır…

Önemli olan diyalogun da bulunabilmesidir.

Birlikte mücadele ettiğin insanlar senden oldukça farklı bile olsalar, bu mücadele sayesinde politik çözümü daha iyi anlamayacaklar mı dersiniz?