Şuanda 34 konuk çevrimiçi
BugünBugün4603
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12327
Bu ayBu ay12327
ToplamToplam10480751
Bu bir kültür devrimidir PDF Yazdır e-Posta


Taksim Gezi Parkı’ndan başlayan ve ülkenin çok sayıda il, ilçe ve hatta köyüne kadar yayılan büyük hareket politik bir devrim değildir. Bir kültür devrimidir.

Gezi Parkı tarihteki hiçbir direnişe benzemiyor. Bu da normaldir. Her yeni eskileri bir şekilde içerir ama onlara benzemez.

Gezi Parkı’nın en çok benzediği geçmiş örnek Batı ülkelerindeki 1968 hareketidir.

Yeni sosyal hareketlerin başlangıç tarihi sayılan 1968’de harekete geçen gençler, bazı ülkelerde kendi başlarına kalırken, Fransa gibi ülkelerde ise işçileri de harekete geçirebilmişlerdi.

Sonuçta bazı ülkelerde hükümeti değiştirmeyi başardılar, bazı ülkelerde bu sonuca bile ulaşamadılar. Ama büyük bir toplumsal değişimin yolunu açtılar. Toplum tepeden tırnağa kültürel olarak değişti. Çevreci hareket, yeni feminist hareket, ulusal kurtuluş savaşlarıyla dayanışma, merkezi iktidarın yetkilerinin azaltılması, üniversitelerde öğrencilerin yönetime katılması, göçmenlerin varlığının keşfedilmesi…

Başka bir deyişle çeşitlilik ve genel bir demokratikleşme toplumun her yanını sardı.

Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısının tarihinde büyük önem taşıyan 1968 hareketi, bugün kültürel devrim olarak adlandırılıyor.

Burjuvazi iktidarda kaldı, ama burjuva toplumlarında önemli değişiklikler gerçekleşti.

1968’in başlıca gücünü gençler oluşturuyordu ve sadece talepleriyle değil eylemleriyle de yeni bir kültürü temsil ediyorlardı.

68’lilerin giyimi bile toplumda egemen olan giyim tarzından farklıydı.

Kendilerine ait müzikleri, cinsler arasında farklı ilişki normları, özgün düşünceleri vardı.

1968’in tanınmış şarkıcılarından bir tanesi Joan Baez’di.

Kendisi sadece şarkıcı olmadığını, toplum psikolojisini hissedebildiğini on yıl kadar önce konser vermek için İstanbul’a geldiğinde söylediği şu sözlerle göstermişti:

“Bu ülkede bir şeyler bitmemiş…”

Başka bir deyişle, bu ülkede daha bir şeyler yaşanmamış…

Türkiye bugün parçalanmış 68’ini, 12 Mart 1971 darbesiyle kesilen 68’in devamını yaşıyor.

Bu 68’i 42 yıl sonrasının değişen koşullarında yaşıyor.

1965-1971’den farklı olarak çok sayıda kente, kasabaya, köye kadar yayılmış 68 söz konusudur.

Tıpkı o yıllarda olduğu gibi şimdi de içinde herkes var, ama bu kez çeşitlilik çok daha fazladır.

Ortak talep: bize karışma, hayatımıza karışma, bizi belirlemeye kalkma…

Yüzde kaç oy alırsan al, bu sana hayatımızı düzenlemek hakkını vermez…

Bu insanlar azınlık mı?

Evet diyeceğim ama bunu söylerken sorunun yanlış sorulduğunu da belirteceğim.

Batı ülkelerinde önemli kültürel değişimlere yol açan 68 hareketi azınlık değil miydi?

1990-2010 arasında özellikle aktif olan ATTAC ve Sosyal Forum Hareketi de bazı ülkelerde dikkate alınması gereken değişim yaratmadı mı?

Gelişmiş kapitalist ülkelerdeki ya da ona bağımlı ama yine önemli bir kapitalist gelişme düzeyine sahip olan ülkelerdeki burjuva demokrasisinin önemli özelliklerinden bir tanesi, aktif azınlıklıklara duyarlı olmasıdır.

Gelişmiş kapitalist ülkelerdeki burjuvazi bu dersi, aktif azınlıkları dışlamaya kalkmamayı öğrendi.

Siyasette çoğunluk ve azınlık politik etki derecesiyle ölçülür, katılım sayısıyla değil…

AKP bunu henüz öğrenemedi.

Ne ki bağırıp çağırarak, üstten konuşup alttan alarak da olsa sancılı bir öğrenme sürecine girmiş durumdadır.

Gezi Parkı’ndan başlayarak yayılan kitle hareketliliğinin 1968’den farkı karşılaştırılamayacak derecede yaygın olması ve halkın değişik kesimlerini harekete geçirmesidir.

Yıllardır biriken patlamaktadır.

Bu hareketin politik öncüsü yok ve olmayacak da…

Bu hareket bir kültürel değişim hareketidir.

Tekçi, yukardan bakan, başkasının fikrini sormayan, kendini sürekli dayatan merkeziyetçi yönetimin reddedilmesidir.

Atomize olduğu sanılan bir toplumda inanılmaz dayanışma örnekleri sergileniyor.

Kadınlar eylemcilere yemek yapıp götürüyor, evlerin kapılarına “eylemci kabul edilir” yazıları asılıyor, eczaneler ihtiyacı olana parasız ilaç veriyor…

Eski çıkarcılık ve kabalığın yerini karşısındakini tanıma ve saygı almış görünüyor.

Türk halkının tarihe yeniden girmesi olarak da adlandırılabilecek bu sürecin, ulaşılacak sonuç ne olursa olsun derin izler bırakmaması mümkün değildir.

Bu toplum artık başka bir toplumdur.

İktidara boyun eğmeyen, polis şiddetinden çekinmeyen, birbirini daha iyi tanıyan, daha dayanışmacı bir toplum…

68 gibi şimdiki geniş hareketlilik de özünde bir kent hareketidir.

Kasabalara ve köylere kadar yayılmıştır ama özünde bir kent hareketidir.

Entelektüel düzeyi, mizahı, yaratıcılığı ile bir kent hareketi…

AKP adım adım geriliyor…

Söylediklerini birer birer geri alıyor, almak zorunda kalıyor.

Gezi Parkı ile başlayan hareketin önderliğini kimse ele geçiremez…

Ne olduğunu anlamaya çalışmak, bu harekete katılmak ve Cumhuriyet tarihinin bu en büyük kitle hareketi içinde kendini ifade edebilmek gerekir.

Bu bir kültür devrimidir ve sonuç ne olursa olsun bu toplum eskisi gibi olmayacaktır.

İşte eylemli demokratikleşme…

Yaşanan budur!