Şuanda 156 konuk çevrimiçi
BugünBugün4712
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12436
Bu ayBu ay12436
ToplamToplam10480860
Bir konferansın ardından... PDF Yazdır e-Posta


Haziran ayı sonunda Brüksel’de yapılan Amed ve Ankara konferanslarının üçüncüsü olan konferansın sonuç bildirgesini okudunuz.

Bu konferansla ilgili izlenimlerimi şöyle ifade edebilirim:

Organizasyondan başlayacak olursak, bu tür konferanslar için beklenmeyecek kadar iyiydi. Yaklaşık 350 kişinin katıldığı iki günlük bir konferansı ulaşım, yemek sorunu, barınma sorunu gibi önemli faaliyetlerle birlikte örgütlemek kolay değildir. Katılanların önemli bölümü kendi yer sorununu kendisi halletse bile, en azından günler öncesinden bu konuda sorunu olan var mı diye soru sormak bile önemlidir.

Neden derseniz tersine örnekleri çok yaşadım da onun için…

Konferansın önemli yanı, bugüne kadar ayrı duran ya da pek bir araya gelmemiş kesimlerin birlikte toplanması oldu: Aleviler, Ezidiler, Lazlar, değişik Türk ve Kürt örgütleri ve ayrıca tek katılımcılar…

Bir araya gelmek önemli olmakla birlikte konferansa işlevinin üzerinde bir anlam da yüklememek gerekiyor. Bu tür kalabalık katılımlı konferanslardan daha fazlası beklenmez. Tebliğler sunulur ki –birkaç tanesi hariç- söylenenlerde bilinmeyen yan yoktur. 3-4 dakika ile sınırlı olarak söz alınır ve görüş açıklanır.

İlk olduğu için önemlidir denilebilir, itirazım yok ama bunu abartmamak gerekir.

Konferans sonunda oluşturulmasına karar verilen komisyonların bileşimi nasıl olacaktır, bunlar ne oranda üretici olabilecektir ve üretilenler nasıl hayata geçecektir; önemli olan budur. Konferansın asıl başarısı komisyonların göstereceği faaliyete bağlıdır denilebilir.

Lazların sunduğu tebliğ güzeldi ve çok kişinin bilmediği konularda bilgi verdiler: Lazların örgütlenmesi, tarihçesi ve Laz dilinin durumu…

En güzel tebliğ ise Belçika’dan demokratik Ermeniler adlı bir kuruluş tarafından sunuldu. Bu tebliğde; Türklerle Kürtlerin 1915 Ermeni soykırımını nasıl birlikte hayata geçirdikleri, dindaş olmanın bu konuda nasıl kullanıldığı anlatıldıktan sonra, çözümün desteklediklerini ama geçmişle de doğru dürüst hesaplaşılması gerektiğini belirttiler.

En önemli cümleleri ise şuydu: “Orası sadece Kuzey Kürdistan değildir, aynı zamanda Batı Ermenistan’dır.”

Tebliğler için on dakika ayrılmıştı, zaman yetmeyince salondaki istek üzerine süre uzatıldı. Konuşmaya itiraz eden de olmadı.

Konferans sırasında söz alanlar arasında Marksizm-Leninizm üzerine açıklamalar yapan çıkmadı! Değişik kesimlerden katılım olmakla birlikte teorik ders vermek isteyenler çıkmadı.

Konferansta iki konu daha dikkat çekiciydi:

Kadınlarla ilgili olarak, kurulacak komisyonlarda kadın kotasına (PKK’lilerin deyimiyle cins kotasına) dikkat edilmesi istendi ve “yüzde 40 oranının hedef olarak belirlenmesi” önerildi.

Bu arada söz alan bir kişi, kadınların gerçeklikteki durumunun en fazla yüzde 20 ile ifade edilebileceğini söyledi.

Kürt hareketinde kadınlar var, ama sorumlu düzeyde ne kadar var, asıl mesele burada ortaya çıkıyor.

Yapılan istatistiğe göre Taksim’deki kitlenin yarıdan çoğu kadın…

Bu kadınlar, hele de örgütlerde, hangi oranda sorumlu kademede bulunuyorlar?

Kürtlerin en fazla bulunduğu ülke olan Almanya’da YEK-KOM sorumluluk düzeyinde kadınların artırılması için kararı daha bu yıl aldı.

Kadınların sorumlular arasındaki oranı gerçeklikte en fazla yüzde 20 imiş, yüzde 40 hedefine ne kadar zamanda ulaşılır, bilinmez.

Bunun için bir yıl gibi gerçekçi olmayan bir hedef konuldu.

İkincisi gençlikle ilgilidir.

Katılanlar arasında genç sayısı azdı ve bu bir eksiklik olarak belirtildi.

Kurulan komisyonlar arasında gençlikle ilgili bir komisyon da bulunuyor.

Peki bu komisyon ne yapacak derseniz, orası belirsiz ya da önlerinde iki yol bulunuyor.

Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Apocu gençlik anlayışını sürdürmek…

Bu yol gittikçe tıkanıyor, görülebilecek kadar tıkanıyor.

Çok sayıda Kürt gencinin ne doğru dürüst bir eğitimi ne de mesleği bulunuyor.

Aynı durum Türk gençleri arasında da söz konusu ama Kürtlerin durumu daha kötü…

Gençliğin sorunlarıyla ilgilenilecekse, en başta bununla ilgilenilmesi gerekiyor.

Yakın zamana kadar gerillaya insan göndermek temelinde şekillenen gençlik çalışması çok sayıda sorunun birikmesine neden oldu.

Küçük yaşta Avrupa ülkelerine gelmiş ya da burada doğmuş insanlar büyük oranda artık buranın insanıdır.

Buradaki sorunları es geçerek bu gençler arasında sadece Kürdistan temelinde çalışma yürütmek gittikçe daha zor hale geliyor.

Geçmişte de bu sorun biliniyordu; ne ki, Avrupa’daki ve Kürdistan’daki çalışmayı birleştirmek, yaşanılan yerdeki sorunlara uygun tarzda eğilmek sürekli olarak ertelendi.

Şimdi o sorunlar patlamaya başladı…

Dernekler ve federasyonlar geçmişte bu büyük soruna büyük oranda lafta eğildikleri için şimdi çözücü adımlar atmaları zor görünüyor.