Şuanda 64 konuk çevrimiçi
BugünBugün4631
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12355
Bu ayBu ay12355
ToplamToplam10480779
Örgütlü toplum, darbeye karşı toplumdur PDF Yazdır e-Posta


Mısır’da ordu yönetime el koydu. Devlet Başkanı Mursi görevden uzaklaştırıldı. Müslüman Kardeşler’in önde gelen kadrolarından tutuklananlar oldu.

Hatırlayacaksınız, Gezi Parkı’ndan yayılan büyük halk hareketiyle birlikte gündem değişmeden önce dönüp dolaşıp Arap Baharı adı verilen süreci tartışıyorduk.

İddiaya göre, Arap Baharı adı verilen, Tunus’ta başlayan ve en önemlisi Mısır’da gerçekleşen gelişmeler sonucu İslamcıların iktidara gelmesi emperyalizm destekliydi.

Emperyalizm, Türkiye’de ılımlı İslam AKP’nin iş başına gelmesini sağlamış ve bunun ardından da İslamcıların Arap ülkelerinde kitle ayaklanması benzeri hareketlerle iktidara gelmesini yönlendirmişti.

ABD emperyalizmi neden böyle bir iktidar değişikliğine gerek duymuştu, cevap verilemiyordu.

Mısır’daki Mübarek rejimi ile gerek ABD gerekse de İsrail arasında yıllardan beri hiçbir sorun yoktu. Bu durumda rejim değişikliğine neden gerek duyulmuştu?

Mübarek’in iktidardan gitmesinin ardından yapılan seçimi Müslüman Kardeşler kazandı. Arkalarından gelen ikinci parti olan Selefiler de onlarla ittifak halindeydi.

Bu durum beklenmeyen bir gelişme değildi. Müslüman Kardeşler yıllardan beri Mısır’da sivil toplum içinde örgütlüdür. Sürekli olarak baskı altında tutulan bu örgütün genel seçime ancak sınırlı sayıda aday göstererek katılmasına izin verilirdi.

Mısır’da halk yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluklardan bıktığı için ayaklanmıştı.

Mübarek’e karşı kitle hareketinin nedenleri ülke içindeydi.

ABD kendisine karşı herhangi bir tavır almayan Müslüman Kardeşler ile anlaşma yolunu seçti.

Bizim bazı aklı evvel solcularımız da buradan Arap Baharı eşittir ABD oyunu sonucunu çıkardılar.

İmkanları olsaydı ne ABD ne de İsrail Mübarek rejiminin sürmesinden yana olurlardı, ama halkın büyük tepkisini çeken bir yönetimi desteklememeyi tercih ettiler.

Onun yerine geleceği belli olan Müslüman kardeşler kendilerine tavır almadığına göre de Mübarek’i desteklemeleri için neden yoktu.

Ek olarak ekonominin yaklaşık yüzde 40’ını elinde tutan ve bu etkinliğiyle bizdeki OYAK’ı bile geride bırakan Mısır ordusu ABD yanlısıydı.

Müslüman Kardeşler iktidarı başarılı olamadı. Ülkenin kötü ekonomik durumu daha da bozuldu. Ek olarak Mısır gibi İslamın günlük hayatta Türkiye’den daha da etkili olduğu bir ülkede alınan ek İslamileştirme önlemleri (Şeriatı açıkça uygulamak gibi) tepki yarattı. Sürüp giden gösteriler sonucunda ordu muhtıra verdi ve ardından yönetime el koydu.

Arap Baharı emperyalizmin oyunu idiyse, Mısır ordusu vasıtasıyla yapılan bu yönetim değişikliğinin anti emperyalist olması gerekir, öyle değil mi?

Mübarek’i devirerek Musri’yi iş başına getiren ABD emperyalizmi ise, bu yönetimi deviren Mısır ordusu da anti emperyalist olmuş demektir!

Solun bir bölümü resmen şaşırmış, başka bir belirleme yapmak mümkün görünmüyor.

Ekonomide ve değişik toplumsal alanlarda bir zamanlar Türk ordusunun sahip olduğu etkinlikten daha da ilerisine sahip olan Mısır ordusu; dün Mübarek’i bugün de Musri’yi savunmadı.

Bu ordu her zaman halkın yanındadır, yeter ki halk onu da hedef almasın!

Ordu darbesini desteklemek Arap Baharı konusunda yapılmış olan yanlışın doğal sonucudur.

Emperyalizm bazı solcular gibi şaşırmış değildir. Yazı da gelse benim tura da gelse benim diyerek oynar. Kuralları o koyduktan, çerçeveyi o belirledikten sonra herkesle anlaşabilir. Böylece de halkın tepkisine saygı göstermiş olur!

 

SANDIK DEMOKRASİSİ

Deniliyor ki, kandıkla gelen sandıkla gitmelidir.

Burada biçimci bir anlayış söz konusudur.

12 Eylül Anayasası da sandıktan çıkmadır, ona neden karşısınız, demeyeyim.

Seçimi kazanmak ve tek başına iktidara gelmek, istediğini yapmak anlamına gelmez.

Tersini savunan çoğunluk diktasını savunuyor demektir ve bunun da parlamenter demokrasiyle ilgisi yoktur.

Örgütlü bir halkın “sandık demokrasisi” ile, örgütsüz bir halkın “sandık demokrasisi” birbirinden farklıdır.

Avrupa Birliği ülkelerinde iktidarlar seçim sonuçlarına göre değişiyor görüşünden hareketle, aynı sürecin bambaşka koşullara sahip ülkelerde de böyle yürüyebileceğini mi sanıyorsunuz?

Birbirinden çok farklı olan insanları aynı sürece soktuğunuzda aynı sonucu almazsınız.

Şöyle bir örnek vereyim:

Diyelim Almanya’da a da İngiltere’de ya da bu bölgedeki başka bir ülkede sol bir örgüt toplantı yapar. Farklı fikirler vardır, tartışmalar yapılır ve bir süre sonra görüşler iyice netleşir. Bu durumda ya bir uzlaşma yolu bulunur ya da örgütün hareketini engellemeyecek bir ara çözüme ulaşılır.

Böyle güzel bir örnek olur da taklit edilmez mi!

Ne güzel açık tartışma var, taban demokrasisi var, haydi biz de yapalım…

Sol örgütlerimiz de aynı yöntemi uygular ama aynı sonuca ulaşamazlar.

Tartışmalar bir türlü bitmez, ortam iyice gerginleşir. Uzlaşma yapılmadığı gibi ara çözüm de bulunamaz.

Örgüt daha iyi çalışsın diye böyle yapılmıştır ama durum eskisinden de kötü olur.

Yöntem aynıdır ama yöntemi uygulayan insanlar farklıdır.

Mısır gibi parlamenter demokrasi deneyimi Türkiye’den bile geri olan bir ülkede sandığa fazla güvenmeyin. O sandıktan her çeşit sonuç çıkabilir. Aynı seçim bir süre sonra yapılsa bu kez başka bir sonuç da çıkabilir.

Sandık, Batı ülkelerinin aksine, insanların tek muhalefet yeridir.

Batı ülkelerinde muhalefetinizi gösterebileceğiniz çok sayıda alan vardır ve iktidarlar da bunları dikkate alarak kendilerini düzenlerler.

Her iktidar aşağıdan basınçla karşılaşabilir. Batı demokrasilerinde bu basıncı dağıtma mekanizmaları vardır. İnsanlar birçok alanda örgütlüdür ve muhalefeti göstermek için değişik alanlar vardır.

Taksim’in ardından yaşanılan büyük kitle hareketi başka alanlarda muhalefeti göstermenin yolunu açtı. Maçlardan mezuniyet törenlerine, toplantılardan gösterilere kadar muhalefet şimdiye kadarkinden çok daha yaygın olarak gösterilmeye başlandı.

Bu gelişme örgütlü bir toplum olma yolunda önemli bir adımdır.

Örgütlü toplumda askeri darbe olmaz.

Askeri darbeye karşı en önemli sigorta sandık demokrasisi değil, örgütlü toplumdur.

Muhalefetini değişik alanlarda gösterebilen; arkadaş gruplarından derneklere kadar çok sayıda ferdi bir yerlere üye olarak çalışan, örgütlü olan toplumdur.

Böyle bir toplum askeri darbeyi seyretmez, “sana ne” demez, tepki gösterir.

Askeri darbeye niyeti olanlar da bunu bilir ve harekete geçmekten çekinir.

Aziz Nesin’in deyimiyle, “Bizde askeri darbe yapmak değil, yapamamak suçtur”.

Askeri darbe yaptırmamanın en önemli garantisi de örgütlü toplumdur.

Bu nedenle, askeri darbeye karşı olanlar, “aman gösteri yapmayın, asker gelebilir” dememelidir. Tersine, hareketli olan, tepki gösteren ve örgütlülüğü yayılan bir toplumda darbe yapmak zorlaşacaktır.

Darbeden değil, kitle hareketinin gerilemesinden korkun!