Şuanda 131 konuk çevrimiçi
BugünBugün4686
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12410
Bu ayBu ay12410
ToplamToplam10480834
Kısa bir tarih... PDF Yazdır e-Posta


Aslında hayret etmemek gerek ama her duyduğumda yine de şaşırıyorum: biz göçmeniz, geleceğimiz buradadır.

Bu cümleyi Kürt arkadaşlardan duydum mu bir kere daha şaşırıyorum.

Doğru söylüyorlar. Son gelenler bile 15-20 yıldır Avrupa ülkelerindeler. Çocuklar burada doğdu, burada okula gitti ve Kürdistan ile ne kadar bağları da olsa bambaşka bir toplumda sosyalize oldular.

Büyüklerin de yıllardır yaşadıkları toplumdan etkilenmemeleri mümkün değil…

Bu gerçek yıllarca reddedildi ve kendini göçmen olarak tanımlamak ayıp olarak hatta mücadeleye ihanet olarak görüldü.

Türkler de önceki yıllarda aynı aşamadan geçmişti.

1980’li yılların ortalarında Almanya’da neredeyse 20 yıldır bulunan Türkiyeli işçilere göçmen denilmesi kendi içimizde uzun denilebilecek bir mücadele gerektirdi.

Kim bunlar? Yabancı işçi mi yoksa gurbetçi mi?

Bir ülkede 20 yıldır bulunan insana göçmen denir.

Hele de siyasilerin kendilerini göçmen görmeleri neredeyse devrimcilikten vazgeçmekle eş anlamlıydı. Herkes dönmek istiyordu ama durum da ortadaydı: birçok örgüt Türkiye’de kalmamış gibi bir şeydi, kötü darbe yemiş, yıkılmıştı. Bu durumda Avrupa ülkelerine gelebilmiş olanlar en az on yıl buradaydılar. Şu veya bu kişi kaçak olarak ülkeye gidebilirdi ama büyük çoğunluk için böyle bir durum söz konusu değildi. Peki ne yapacaksın bu on yılda, günün birinde dönmek hayaliyle mi yaşayacaksın?

Maalesef çok sayıda insan böyle yaşamayı seçti. On yıl bitti, üzerine bir on yıl daha geldi ve sonrası…

Yaşadığı toplumda ne olup bittiğiyle ilgilenmeyen, sol mücadeleyi sadece Türkiye’de yapılır sanan ya da sadece Türkiye gündemiyle ilgilenen insanlar gün gelip çürüdüklerini fark ettiler.

Ve artık çok geç… Yılların tahribatını ortadan kaldırmak çok zor…

Aynı tehlike Kürt devrimcileri için gittikçe daha somut olarak ortaya çıkıyor.

Kürdistan’daki mücadelenin yoğunluğu ve Avrupa ülkelerinde bu mücadeleye katkı için çok şey yapılması çok sayıda insanı boşluğa düşmekten korudu. Artık Türkiye ve Kürdistan’daki mücadele değişiyor, farklı bir dönem başladı ve her farklı dönem gibi bu dönem de farklı kadrolara ihtiyaç duyacaktır. Değişim dönemleri aynı zamanda çok sayıda insanın da boşluğa düştüğü dönemler demektir. Kürt hareketinde bu durum şimdiye kadar hiç yaşanmadı değil, ama şimdi ortaya çıkan daha köklü bir değişimdir.

Benzeri bir durumu Türkiye devrimci hareketinde de yaşanmıştı. Bulunduğu ülkenin hayatı içinde olmayan ya bir kenara çekildi ya da kendini içkiye verdi.

Bulunduğun ülkenin politik yaşamına birden bire girilemiyor. Önce gerekli düzeyde dil öğrenmiş olmak gerek… Ne söylüyorlar ne yazıyorlar, izlemek ve anlamak gerek…  Eylemlere gitmek gerek…

Çok sayıda Türkiyeli devrimci bunu yapmadı ya da denedi ama yapamadı. Kendisine çok yabancı geldi ve dünyasına geri döndü.

Geri dönemiyorsun, yol kapalı; bulunduğun ülkede bir şey yapamıyorsun; bunun sonu kaçınılmaz çürümedir.

25-30 yıl geride kalmış…

Ne yaptın bu kadar uzun zamandır?

İnsanın bu soruya verebilecek somut cevaplarının olması gerekir.

Bu kadar uzun zaman içinde birkaç tane önemli iş yapmış olmanız gerekir.

Geride sadece büyük bir boşluk görüyorsanız, bu hiç iyi değildir.

Kürtlerin durumu daha değişik ama aynı tehlike farklı şekillerde kendini gösteriyor.

Kendini bulunduğun ülkede göçmen olarak görmek büyük bir adım ama daha hızlı gitmek gerek…

Almanya Türk ve Kürt göçmenlerin en eski oldukları ülkedir ve burada büyümüş olanların bile kendini göçmen görmesine sürekli şaşırıyorum.

Ne göçmeni, kökenin farklı olabilir ama sen bu toplumun bir insanısın.

Bizi dışlıyorlar, diye şikayet etmenin anlamı yok. Sen itildiğin yere gitmek zorunda mısın?

Ama dil bilen insanların önemli bölümü bile içinde yaşadığı toplumun kafa yapısını tanımıyorsa, önemli dergilerini arada bir bile okumuyorsa, kendini dışlanmış hissetmek normaldir.

Kendimi göçmen ya da sürgün olarak görmüyorum, böyle bir psikolojiye sahip değilim. Bunu söylediğim bir arkadaş, bana, “Yani Alman mısın?” diye garip bir soru sormuştu. 33 yaşında geldiğim bir ülkede istesem de Alman olamam ama Alman olmakta garip olan nedir? Alman olmak; Kürt ya da Türk ya da başka bir halktan olmak kadar normal bir durum ve üstelik Türklerin ve Kürtlerin çalışma disiplinine sahip olmak ve çalışkanlık gibi bir sorunu yok mudur? Öğren işte, dünyanın en iyi örneklerinden birisi burada…

Türkiye’den gelen öğretim üyesi bir arkadaşı üniversiteye götürdüm, dolaştı, önceden haberleştiği birkaç öğretim üyesini ziyaret etti ve sonunda bana: bunlar insan olamaz, dedi.

Nasıl yani?

Nasıl çalışıyorlar ya, bir insan bu kadar çalışamaz!

Ne diyeyim, demek olabiliyormuş…