Bilinen sözdür: cahillik insanı konuşturur.

Ne ki artık eksik olduğu ortaya çıktı.

Cahildir, konuşur. Konuşmakla kalsa iyi, bir de onu onaylayanlar var. Hiç incelemeden büyük bir keramet ortaya konulmuş gibi söylenilenleri yayınlayanlar var.

Einstein, “Evrende ve insan aptallığında sınır yoktur“ diye boşuna dememiş…

Çılgın İstanbul projesini biliyorsunuz…

Karadeniz’den Marmara’ya Trakya tarafından ikinci bir Boğaziçi misali kanal açılması projesi…

Bu proje için neler denilmedi neler…

İstanbul’un yanında ikinci bir kent daha kurulacak, büyük gemi trafiği Boğaz’dan buraya aktarılacak falan filan…

Bu projenin çevreye vereceği zarar hakkında bazı sözler edildi ama bununla kaldı.

Aşağıda bağlantısını verdiğim yazıyı bir arkadaş yollamış ve okuyunca bu konuda ne kadar bilgisiz olduğumu da anladım.

İnsan bu kadar büyük projejeye kalkışıp da bu işi bilenlerden fikir almaz mı, derseniz, o dediğiniz başka ülkelerde olur, bizde olmaz.

Başka bir ülkede yetkili bir kişi böylesine sallama bir projeyi savunursa, adamı tefe koyarlar, alay ede ede mahvederler.

Şu basit soru hiç aklıma gelmemişti:

Karadeniz kapalı deniz gibi bir yer, tek çıkış yeri Boğaziçi…

Bu denize Tuna başta olmak üzere büyük nehirlerden büyük miktarda tatlı su dökülüyor.

Bölge fazla sıcak değil ya da büyük bir buharlaşma yok…

Bu durumda bu deniz nasıl taşmıyor, tatlı suyu nasıl boşaltıyor?

Çevre Mühendisi Prof. Cemal Saydam Boğaziçi’nin işlevini ve bu işlevin buharlaşmanın fazla olduğu Doğu Karadeniz’e kadar geniş bir bölgeyi nasıl etkilediğini anlatıyor.

Tuna’nın geçtiği ülkelerden birisi nehrin üzerine büyük bir baraj yapmaya kalksa –yapmaz gerçi- Tuna’nın debisinin değişmesiyle geniş bir bölgedeki dengenin nasıl bozulacağını anlatıyor.

Siz ise yeni bir kanal açmaya kalktığınızda Doğu Akdeniz’e kadar bütün denge nasıl değişecek bilmiyorsunuz. Böyle bir sorunun varlığından bile haberiniz yok…

Aşağıda bağlantıyı veriyorum:

http://www.yurtgazetesi.com.tr/yasam/bakin-rafa-kaldirin-demedim-unutun-dedim-h39071.html