Şuanda 249 konuk çevrimiçi
BugünBugün5645
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13369
Bu ayBu ay13369
ToplamToplam10481793
Belma'ya Mektuplar sürüyor: Ek 3 ve... PDF Yazdır e-Posta


www.enginerkiner-mektuplar.blogspot.com

 

da okuyabilirsiniz.

Şu sıra pek yazı yazmıyorum, nedeni ise başka işlerle meşgul olmam…

İlk olarak Mart ayı sonuna kadar iki tane Hausarbeit yazmam gerekli…

Felsefede aldığım iki dersten sınav şekli böyle…

Dönem içinde ev ödevlerini yapıyorsunuz, bir tane belirli bir konuyla ilgili sunum yapıyorsunuz ve dönem sonunda da yine belirli bir konuyla ilgili on sayfalık bir yazı hazırlıyorsunuz.

Yazı belirlenmiş bir soruya gerekçeli olarak açıklama ve cevap vermeyi içeriyor.

Her zaman olduğu gibi, kendi düşüncenizi de gerekçelendirerek belirtmek zorundasınız.

Başka bir dilde ve belirli kurallar dahilinde kısa tez gibi bir şey yazmak hiç kolay değil ama uğraşınca yapılıyor. Tabii bitince Almancası daha iyi olan bir arkadaş tarafından düzeltilecek ama iyi anlaşılır şekilde yazmanız gerekiyor, arada hatalar olabilir.

Bu kadar uğraşınca yazı Almancasının belirgin olarak ilerlediğini de fark etmemek mümkün değil…

Bunun dışında yazılacak önemli konular var ama şu anda zaman ayırmam zor…

Bir dergi için Berlin Duvarı’nın yıkılışının 25. yılıyla ilgili uzunca bir yazı yazıp gönderdim, yayınlanınca siteye de koyacağım.

1848’de Komünist Manifesto’nun yayınlanmasından 141 yıl sonra, 1989’da, Avrupa’da yine bir hayalet dolaşıyordu: kapitalizm hayaleti. Aslında bu iş çoktan bitmişti ve SSCB, Doğu Avrupa ülkelerine 1953’te DAC’de, 1956’da Macaristan’da ve 1968’de Çekoslovakya’da olduğu gibi müdahale etmeyeceğini açıkladıktan kısa süre sonra büyük kitle gösterileri başlayacaktı. (Bu listeye 1980 Polonya’yı da eklemek gerekir ama oradaki açık askeri müdahale değildi, Polonya ordusunun SSCB desteğiyle yönetime el koymasıydı.)

Reel sosyalizmde değişim olabileceğine inanıldığı 1968 yılı son şanstı…

“Sosyalist ülkelerin de 1968’i vardır” dediğimde, ki beş yıldan fazla oluyor, bu saptama çok sayıda kişiye garip gelmişti. Çekoslovakya en bilinen örnekti ama bu kadar değildi. Polonya ve Yugoslavya’nın da eklenmesi gerekirdi. DAC gibi ülkelerde de kıpırdanmalar olmuştu.

68 küresel bir olaydır ve küresel tarihin önemli bir örneğidir.

Küba ve Latin Amerika ülkeleri; ABD, Fransa, Almanya ve Japonya; Türkiye; sosyalist ülkeler… Hepsi birbirini etkilemiş ve farklı sonuçlara ulaşmışlar… Reel sosyalist ülkelerle kapitalist ülkelerdeki 68’lerin talepleri arasında da önemli farklılıklar bulunuyor.

2018’de, 68’in 50. yılında yayınlanmak üzere şimdiden çalışmalar yapıldığını biliyorum. Tek tek ülkelerdeki 68’ler için söylenebilecek fazla bir şey kalmadı, ama küresel 68 az işlenmiş bir konu olarak önümüzde duruyor.

Başka ülkelerdeki 68’leri öğrendiğiniz zaman bizdeki 68’in ne kadar güdük kaldığını, toplumda kahramanlar yaratmanın ve bazı ilkleri yapmanın ötesinde az çok kalıcı bir değişiklik yaratamadığını görebiliyorsunuz.

Kapitalist ülkelerde barış hareketi, çevreci hareket, feminist hareket 68’le büyük bir atılım yapar ve ardından toplumda önemli değişikliklere yol açar.

Reel sosyalist ülkelerde farklı bir sosyalizm için ortaya çıkan ama başarılı olamayan 68 hareketi, reel sosyalizme bağlanan umutların bitişinin göstergesidir.

Kapitalist ve sosyalist ülkelerdeki 68’lerin karşılaştırılması da az işlenmiş bir konudur.

Batı 68’lerinin ortak konusu Vietnam savaşı, ortak kişi ise Che Guevara’dır.

Sosyalist ülkeler 68’lerinde ise bunlar neredeyse bulunmuyor.

Neyse kendimi dağıtmadan şimdiki konularıma döneyim…

Ama bu konunun üzerine düşeceğim…