Şuanda 186 konuk çevrimiçi
BugünBugün5595
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13319
Bu ayBu ay13319
ToplamToplam10481743
Berkin'in ardından... PDF Yazdır e-Posta


Berkin Elvan ülke çapında değişik illerde çok sayıda kişinin katıldığı törenlerle uğurlandı. Birçok yerde polisle çatışma çıktı ve muhtemelen bu gece de sürmesi bekleniyor. Bugün ile ilgili olarak birkaç nokta üzerinde durmak istiyorum:

Birincisi: Sesi çıkan ve sesi gittikçe fazlalaşan bir azınlık durumundayız. Çoğunluk değiliz ve olmamız da şart değil…

Bunu şu nedenle belirtiyorum: Deniliyor ki, AKP’nin desteği azalmıyor ya da beklenildiği kadar azalmıyor. Bu ülkenin tarihini biraz biliyorsanız bunun normal olduğunu görürsünüz. 1970 ve 1980 öncesinde yapılan o kadar gösteriye, ölümlere, protestolara rağmen Süleyman Demirel de seçimleri kazanmıyor muydu? Seçimler çoğunluğu ölçme vasıtası ise, o zaman da azınlık değil miydik?

Büyük bir etki yaratmak, ülkenin gidişatını etkilemek için çoğunluk olmak gerekli değildir. Marjinal bir güç bunu yapamaz, ama küçük olmayan bir azınlık yapabilir…

En iyi örnek Kürtlerdir…

Kürtlerin en büyük partisi BDP değil AKP’dir. TC sınırları içindeki Kürtlerin yaklaşık yarısı Kuzey Kürdistan dışında yaşıyor. Kime ne kadar oy veriyorlar bilmek mümkün değil ama ülkenin batısına, güneyine ve en büyük Kürt kenti İstanbul’da AKP’nin aldığı oylara bakıldığında, Kürtlerin açık farkla AKP’yi seçtikleri söylenebilir. AKP aynı zamanda Kuzey Kürdistan’da da önemli bir güçtür.

KCK ve BDP, TC sınırları içinde yaşayan Kürtlerin çoğunluğunu temsil etmiyor, ama marjinal bir güç de değil, büyük bir azınlığı temsil ediyor ve ülkenin gidişatını bazen önemli denilebilecek oranda etkileyebiliyor.

Benzeri bir durum artık ülkenin her tarafında ortaya çıkıyor.

Buna bakarak çoğunluk olduğumuzu düşünmeyelim ve çoğunluk olmak şart da değil…

Marjinalliği geride bıraktık, artık sesini duyurabilen, etkinliği gittikçe artan bir azınlığız.

Berkin ile ilgili gösterilerin karşı tarafta yarattığı şaşkınlığı en iyi Egemen Bağış ifade etmiş ve törene ve gösterilere katılanları “ölü sevici” olmakla itham etmiş!

İnsan şaşırınca böyle oluyor işte…

Dini büyüklerin tümü yüzyıllardan beri ölü değil mi?

Atatürk yıllardır ölü değil mi?

Berkin için yapılan “ölü sevicilik” ise, diğerleri için yapılanlar ne oluyor acaba?

Berkin Elvan küçük yaşına rağmen bu ülkede muhalefetin birleşik büyümesine de katkı yaptı. O’nun ölümü Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın birçok yerinde protesto edildi.

Ortak değerler, ortak dilden daha fazla insanları birbirine bağlar.

Doğa katliamı ister Diyarbakır’da isterse İstanbul’da yapılsın, ortaklaşa protesto ediliyorsa; cezaevlerindeki hasta tutsakların serbest bırakılması her tarafta isteniliyorsa; baskılar her tarafta protesto ediliyorsa; değerlerde gittikçe artan bir ortaklaşalık var demektir.

Herkes Türkçe anlıyor ama isterseniz farklı diller konuşun, insanları yakınlaştıran esas olarak ortak değerlerdir.

Aynı dili konuşmak yakınlaşabilmek için yeterli olsaydı, Arap ülkeleri her fırsatta birbirinin gözünü oymaya çalışmaz, birlikte ya da en azından dostça yaşarlardı.

Suriye, Arap ülkelerine vize koyacakmış…

Araplar arasındaki ilişkiler bakımından yakışır da yani…

Araplar bile Arapları sevmiyor!

Başka bir örnek Güney Amerika ülkeleridir. Brezilya dışında hepsi aynı dili konuşurlar ama bu durum ilişkilerinin genellikle iyi olduğu anlamına gelmez.

Che’nin İspanyolca konuşan Küba’da “devrime katılan bir yabancı” olarak görülmesi, Bolivya’da yakalandığında kendisine “Arjantinli bir yabancı” muamelesi yapılması dikkate değerdir.

Son bir yıl içerde ve dışarıda fırtına gibi geçti ve AKP sürekli olarak kaybedenler tarafında yer aldı. Bu durum bundan sonra da sürecektir.

Onun kaybetmesinden daha önemli olan, solun yükseliyor olmasıdır.

Burada, “AKP iyice kaybedip de iktidardan giderse yerine CHP+MHP gelir; o daha kötüdür” gibi bir değerlendirmeyle karşılaşıyoruz.

Önemli olan solun güçlenmesi ve yapabilirse AKP iktidarını indirmesidir.

AKP’nin yerine gelenin karşılaşacağı sol, artık eski sol olmayacaktır.

Bu mantığın, eskinin “aman ha faşizm gelir” anlayışından herhangi bir farkı bulunmuyor.

Provokasyonlara gelmeden, eskinin hatalarını tekrarlamadan güçlenmeye bakalım…