Şuanda 357 konuk çevrimiçi
BugünBugün5780
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13504
Bu ayBu ay13504
ToplamToplam10481928
Nevruz mesajları PDF Yazdır e-Posta


Abdullah Öcalan ve Cemil Bayık tarafından yayınlanan iki Nevruz mesajı Diyarbakır’daki büyük Nevruz kutlamasında okunduDiyarbakır Nevruz’unun geçen yıl olduğu gibi bu yıl da özel bir önemi bulunuyor ve burada verilen mesajların en önemlisi, geçen yıl tek, bu yıl ise iki mesajın okunmuş olmasıdır.

Dolayısıyla bu yılki en önemli mesaj, Kandil’den gelen “biz de varız” vurgusudur.

Kandil önceden de vardı, ama bu yıl iki mesajın birlikte okunması, bu vurgunun güçlendiğini gösteriyor.

Mesajlarda bunun dışında söylenilen yeni bir şey bulunmuyor.

Öcalan’ın mesajındaki “görüşmelerin müzakereye evrimleşmesi” talebinin gerçekleşmesi söz konusu değildir. Bunun için “yasal bir çerçeve oluşturulması” da söz konusu değildir.

AKP hükümeti bu yönde bazı adımlar atarsa, hemen geri dönmek için atacaktır.

AKP’den demokratikleşme beklemek ise olacak şey değildir. AKP bu konuda dönülemeyecek kadar ileriye gitmiş durumdadır ve demokratik adımlar, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da ya göstermelik olacaktır ya da başka adımlar tarafından içeriğinden boşaltılacaktır.

Bu ülkede gerçekten demokratikleşme olacaksa eğer, bunu sadece Kürt sorunuyla sınırlı tutabilmek mümkün değildir. Demokratikleşme bu noktadan başlasa bile hemen ardından “yolsuzluk yapanlar yargılansın”, “sahte kanıtlarla mahkum olanları yargılayanlar yargılansın” talepleri gelecektir.

Ülkede hukuk yaz-boz tahtası olmuş durumdadır…

Sahtekarlık önceki yıllarla karşılaştırılamayacak oranda resmi görünüm alarak her alanı sarmış durumdadır.

Böyle bir ortamdaki demokratikleşme de ancak yaz-boz türünden olabilir.

Ülke artık “AKP gitmelidir” noktasına gelmiştir. Bu iktidar demokratikleşme yapamaz, çünkü bu demokratikleşme artık en başta onu vuracaktır.

Kürt sorununda açılım yapacaksınız ve ülkedeki politik kriz sona erecek!

Büyük yolsuzluklar ve hırsızlıklar ortaya çıkmadan önce böyle bir gelişme söz konusu olabilirdi, ama artık mümkün değildir.

Kürt hareketinin AKP’yi kurtarmak gibi bir yönelimi bulunmuyor, eksiden de bulunmuyordu, sadece durumu daha da kötüleştirmeye yönelmiyordu. Son durumda ise artık istese bile kurtaramaz. Cemil Bayık’ın mesajında da bunu okumak mümkündür.

30 Mart seçiminden de AKP en büyük parti olarak çıkacak ama meşruluğundaki büyük yıpranmayı tamir edemeyecektir.

Kandil’in “biz de varız” vurgusunu artırması gerçekte AKP’ye artık hiç güvenilmediğinin de göstergesidir.

Öcalan’ın mesajı yumuşaktır ve başka türlüsü de beklenemezdi. Çok kişi Öcalan’ın Kandil’de ya da serbestçe politika yapabileceği bir yerde bulunduğunu sanıyor. Öcalan rejimin elinde esirdir ve geçmişte de örneklerinin görüldüğü gibi AKP istediği zaman kendisinin dışarıyla bağlantısını kesebilir, içinde yaşadığı koşulları da ağırlaştırabilir. Bunun için gerekli yasal dayanak her zaman bulundu ve bundan sonra da bulunabilir.

Öcalan’ın serbest bırakılması şu anda ufukta bile görünmeyen bir ihtimaldir.

Bir rejim karşı tarafın bir numarasını kolay kolay bırakmaz.

Ortam biraz gerginleşirse ve hatta çatışmalar ufaktan yeniden başlarsa, AKP’nin doğrudan ya da dolaylı olarak “Öcalan’ın idamı”nı yeniden gündeme getireceğini söylemek mümkündür.

Açlık grevleri sırasında hem de Başbakan vasıtasıyla doğrudan doğruya böyle yapmamışlar mıydı?

İdam cezası kaldırılmış mıydı; evet ama yeniden konulabilir.

Bu ülkede hukuk ile guguk arasında fark kalmadığını fazlasıyla gördük ve halen de görüyoruz, öyle değil mi?

Hükümetin bundan sonra atacağı adımı şimdiden söylemek mümkündür:

AİHM’nin ağırlaştırılmış müebbet ceza ile ilgili olarak istediği yeni düzenlemeyi yapmak…

Bir insanın hapse girmesi ve bir daha asla çıkamayacak olması sadece Suriye gibi ülkelerde görülen bir uygulamadır.

Aradaki fark, orada keyfi olarak yapılması, bizde ise yasal kılıfa sokulmasıdır.

Cezası ne kadar ağır olursa olsun, herkes çıkmak için hapse girer.

Avrupa ülkelerindeki uygulama şöyledir: Ağır cezanın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra (genellikle 20 veya 25 yıl) mahpusun durumu yeniden gözden geçirilir. Bunun sonucunda ya tahliye için bir tarih verilir ya da mahkumun toplum için halen tehlike oluşturduğundan hareketle tahliye tarihi verilmez ve yeni bir gözden geçirmeye kadar bekleme kararı verilir.

Mahkumun durumunun gözden geçirilmesini ise alanında uzman psikologlar ve sosyologlar yapar, mahkeme karar verir.

Almanya’da Kızıl Ordu Fraksiyonu üyesi Christian Clar’ın tahliyesi bu şekilde gerçekleşmişti. O sırada parlamentoda bulunan FDP buna itiraz etmiş ama mahkeme serbest bırakılması kararında ısrar etmişti.

Bizde böyle şeyler olmaz. Ne inceleme heyeti bağımsızdır ne de mahkeme…

Ne ki, iş daha oraya gelmeden Öcalan için “durumunun gözden geçirilmesi tarihi” verilecek ve bu tarih de herhalde 25 yıl hapislikten daha az olmayacaktır. Yani daha on yıl vardır!

Böylece AİHM’nin talebine uygun olarak sadece Öcalan için değil, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış çok sayıda siyasi mahkum için demokratik bir düzenleme yapılmış olacaktır.

AKP demokratik adım atmaya hazırdır, ama sonucun özellikle kendisine yaraması şartıyla…

Bunu hala anlamamış olanlar, AKP’nin politikasını da anlayamamış demektir.

Ülkenin her tarafından gelişen muhalefet ile birlikte KCK de demokratikleşme beklentisinden açık olarak zorlama ve hatta devirmeye yönelme politikasına geçmeye başlayacaktır. Böyle bir hamleyi Öcalan’dan beklemek, kendisinin konumunu dikkate almamak olur.

Nevruz mesajlarının içeriği kısaca böyle yorumlanabilir.