Şuanda 177 konuk çevrimiçi
BugünBugün5586
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13310
Bu ayBu ay13310
ToplamToplam10481734
Rosa Luxemburg - Leo Jogiches PDF Yazdır e-Posta


 

   Kitap, yayınevinin tanınmış çiftler üzerine hazırladığı bir dizi kapsamında yayınlanmış. Bu diziden birkaç kitap şöyle: Friedrich Nietzche-Cosima Wagner, Marilyn Monroe-Arthur Miller, Simone de Beauvoir-Jean Paul Sartre, Louis Aragon-Elsa Triolet.

   Kitap, adından da anlaşıldığı gibi, Rosa’nın yaşamını özellikle Leo’yla ilişkisi yönünden ele alır.

   Kitap, Leo hakkında başka bir yerde zor bulunacak bilgilerle başlar: O sırada Çarlık Rusyası sınırları içinde olan ve “Doğunun Kudüsü“ olarak adlandırılan Wilna’da 17 Temmuz 1867’de doğar. Çeşitli halklar ve kültürlerin bir arada olduğu bir ortamda büyür Leo. Kitapta bu dönem Litvanya’sıyla ilgili ilginç bir bilgi var: 1863 yılında Çarlık Latin alfabesiyle kitap basımını yasaklıyor. Sadece Kiril alfabesiyle basılan kitaplara izin veriliyor. Bu yıllarda yeni bir “kaçakçılık“ türü ortaya çıkıyor: kitap kaçakçıları. Polonya ve Lityanya dilinde basılmış kitaplar Prusya sınırlarından gizlice içeri sokuluyor. Sayı akla durgunluk veren düzeyde: 20 yılda dört milyon kitap!

   Leo varlıklı bir ailenin çocuğudur. Küçük yaşta babasını kaybeder, annesi yeniden evlenmez. Leo, kardeşleri gibi işadamı olmayı istemez. Genç yaşta Narodnaya Volya’dan etkilenir. Bu örgütün 1881’de Çar II. Alexander’ı öldürmesinin ardından suikasta katılanların idam edilmesi Leo’yu ve kuşağını derinden etkiler. 16 yaşında liseyi bırakır ve devrimciliğe sempati duyan çağdaşı burjuva ailelerinin çocukları gibi, sömürülen işçilerin yaşamını öğrenmek amacıyla bir fabrikaya girer. Bildiri basımını öğrenmek için matbaacılık, sahte belge yapabilmek için mühürcülük alanında çalışır. Bu arada çeşitli devrimci gruplarla ilişki kurar. Leo için devrimcilik insanın diğer günlük çalışmaları yanında yapacağı bir iş değildir; O’nun bütün hayatı budur. Çevresi tarafından otoriter, kendine güvenen, disiplinli bir kişi olarak tanınır. Yasadışı çalışmaya özellikle yakındır.

   19 yaşında ilk Yahudi işçileri örgütlemeye başlar. 21 yaşında tutuklanır ve bir yıl hapiste kalır. Ardından Türkistan’da askere gönderilir, ancak yolda kaçar. 1890’da ülke dışına çıkar ve mülteci olarak İsviçre’ye gider. Zürich’de Rosa Luxemburg ile karşılacaktır.

   Leo’nun politik mülteci olarak önemli bir avantajı vardır: büyük babasından kalan miras nedeniyle para sorunu yoktur. Leo adeta bir servetle İsviçre’ye gelmiştir: 15 bin Rublesi vardır (bu dönemde Almanya’da kalifiye bir işçinin aylık ücreti 40 rubledir). Parayı zorunlu ihtiyaçlarının yanısıra devrimci bir yayının çıkarılması ve Rosa’nın eğitim harcamalarında kullanacaktır.

   23 yaşındaki Leo şimdiden bir efsanedir. Yasadışı çalışmadaki ustalığı, Wilna’daki kahramanlıkları, hüküm giymesi, kaçışı dilden dile dolaşmaktadır. Birbirlerinden etkilenmeleri uzun sürmez.

    Rosa-Leo ilişkisi ilginç bir asktır. Sadece tarihin karmaşık bir döneminde, birkaç ülkede ve önemli politik olayların ortasında yaşanmış olmasından, her ikisinin –özellikle Rosa’nın- uluslararası sosyalist hareketin tanınmış kişilerinden olmasından dolayı değil. İkisi birlikte tek insan olmaktadır, birinde eksik olan ötekinde vardır. Rosa, yasadışı çalışma ve örgütlenme konusunda ne 19 yaşında ne de sonraki yaşamında önemli bir deney sahibi olmamıştır. Leo bu konularda neredeyse bir sanatkârdır. Rosa ise entellektüel yönden güçlü, hemen ilişki kurma yeteneği olan, iyi yazan –Leo’nun bu yönü özellikle azgelişmiştir- ve konuşan bir kişidir. Sözkonusu olan, farklı ama önemli yetenekleri olan iki güçlü kişilik arasındaki aşktır. Hayattan ve kendilerinden olduğu gibi, birbirlerinden de çok şey isterler.

   Rosa, bu nedenle bir mektubunda “…hayatta başka hiçbir çift, bizim gibi karşılıklı olarak ötekinden bir insan yaratmak görevine sahip olmamıştır“ diye yazar. Rosa, bu nedenle çok şanslı bir çift olduklarını düşünür. 

   Dış görünüşleri de birbirine hiç uymaz. Rosa güzel bir kadın olmamasına karşın, konusmasi ve zekâsiyla dikkat ceker. Leo ise dışgörünümü, havası –ve hakkındaki efsanelerle- hemen ilgi odağı olan bir kişidir.

   Rosa için Leo sevdiği ilk erkektir. Leo ise sevgilisi olan ve İsviçre’ye birlikte geldiği Anna’dan ayrılır.

   Rosa ve Leo sevgi anlayışları da birbirinden oldukça farklı iki insandır. Bazı yazarlara göre Leo, Rosa’yı “kullanmıştır“. Bu, temeli olmayan bir görüştür. Rosa’nın güçlü bir kişiliğe sahip oldukça yetenekli bir kadın olduğu düşünüldüğünde, bu kadar uzun sürmüş bir ilişkinin önemli bir “kullanma“ yanının olduğunun da savunulması anlamsızdır. İki taraf da birbirini sevmiştir, yalnız aşk anlayışları farklıdır. Rosa için aşk, kendini tümüyle karşısındakine vermektir. Bu tür bir aşk anlayışı Leo’ya yabancıdır. Aralarında hiç bitmeden sürecek sorunlar da bu farklı aşk anlayışından kaynaklanacaktır.

   Leo’da Zürich’te üniversiteye zooloji ve botanik okumak için yazılır ancak eğitimini önemsemez ve tamamlamaz. Leo için üniversitede olmak, İsviçre’de kalmak ve rahatça politik çalışma yapmak için bir araçtır.

   Bir süre sonra Rosa, sosyal-demokrat bir günlük gazetenin reddaktörlüğünü üstlenmek için Almanya’ya gider. Leo ise İsviçre’de kalır. Polonya’daki Sosyal-Demokrat Parti’nin yasadışı bir yayın dahil birçok işini yürütmektedir.

   Rosa ve Leo benzer kökenden –burjuva aile çevresi- gelmekle birlikte, Rosa hep bu çevrede büyümüş, Leo ise küçük yaşta bu çevreden uzaklaşmıştır. Rosa, Almanya’da sosyal-demokrasinin önderlerinin yaşamını yakından görür. Bu insanlar eşleriyle birlikte devirmek istedikleri sınıfın –burjuvazinin- gelenek ve normlarına göre yaşamaktadırlar. Bu çevrede yükselmek isteyen Rosa, bu hayat tarzına da belirli bir uyum göstermek zorundadır. Bu uyum kendi açısından değil, Leo’yla ilişkileri açısından zorlanacağı bir olgudur.

   Leo ile klasik bir aile hayatı yaşamak ister. Bu, neden yeni bir içerikle doldurulmuş burjuva evliliği olmasın? Rosa’nın o güne kadarki yaşamında gördüğü ve yaşamlarını devrime vermiş iki önemli kadın vardır: İlki, Vera Zazuliç’tir. Eti makasla kesen, pasaklı ve dış görünümünü hiç önemsemeyen Zazuliç’i itici bulur. Diğeri Clara Zetkin’dir. Kendisinden 18 yaş küçük bir ressamla yaşamaktadır, büyük bir evi vardır, iki erkek çocuk büyütmüştür ve kadın dergisi “Eşitlik“in redaktörüdür. Demek ki böyle de olabilmektedir. Bu yaşam Rosa’ya daha uygundur. Leo’ya yazdığı bir mektupta, özel bir hayat kurmanın gereğinden sözeder. Bir ev, biraz mobilya, kütüphane, rahat ve düzenli bir iş, birlikte çıkılan gezintiler, arada bir operaya gitmek, küçük bir arkadaş çevresi, her yıl yazın bir ay boyunca iş olmadan tatile gitmek ve belki de bir çocuk…

   Leo ise bunları oldukça genç yaşta, Wilna’da arkasında bırakmıştır. O’na göre burjuva yaşam koşulları devrimcilikle bağdaşmaz. Devrimciliği meslek olarak seçmiş bir kişi, toplanmış bir bavulun üzerinde oturur gibi yaşamalı, kaçmaya, sürgün gitmeye, tutuklanmaya ve ölüme hazır olmalıdır. Cam kapaklı kitaplıklar, noel ağaçları ya da aile bağlılıkları ve hele bir çocuk böyle bir yaşama uymaz.

   Burada sözkonusu olan farklı koşullar içindeki iki ayrı devrimciliktir. Rosa yaşamı boyunca yasadışı çalışmada yer almamıştır. Almanya sosyal-demokrasisi yasal ve büyük bir partidir. Parlamenter mücadeleyi esas alan düzenli bir politik çalışması vardır. Önde gelen insanları da –Rosa kısa sürede bunlar arasında katılacaktır- kısa sürede önemli değişiklikler ya da belirsizlikler içermeyen bir yaşam sürerler. Böyle bir yaşamda insan gelecek yaz hangi ülkede tatile gideceğini planlayabilir.

   Leo içinse durum bambaşkadır. O’nun yetiştiği koşullarda sosyal-demokrat olmak yasak, bu içerikte yürütülen politik faaliyet gizlidir. Yakalanmak, hapse girmek, sürgüne gitmek hatta ölmek her an için sözkonusudur. Herşey her an değişebilir. Böyle bir yaşamda da kişinin ailesi olabilir kuşkusuz, ama gelecek için planlama yapmak zordur. Hele bir ay tatile gitmek düşünülemez bile.

   Rosa, yaşadığı ortamda bir çeşit, Leo’da ve yakından ilgilendiği Polonya sosyalist hareketinde ise bambaşka bir çeşit devrimci yaşam görmektedir. Rosa, düzenin bir parçası olmayan profesyonel devrimciliği Leo’nun şahsında görüp öğrenmiştir. Rosa’nın teorik olarak Almanya sosyal-demokrasisi ile Bolşevikler arasında bir yerde durmasında kökeninin, Polonya’daki hareketin özelliklerinin ve Leo’nun yaşamının birlikte büyük etkisi vardır.

   Leo’nun da –Rosa gibi- leninist parti anlayışına karşı olması ilginçtir. Koparak, yeniden kurularak ya da mücadele arkadaşı olarak neredeyse otuz yıl süren ilişkileri boyunca, politik görüşlerinde önemli bir ayrılık ortaya çıkmamıştır. Baslangıçta Leo belirleyiciydi. Rosa yazdığı ve toplantılarda söylediği herşeyi önceden O’nunla konuşurdu. Rosa, Almanya’ya gittikten bir süre sonra bir yandan Leo’nun yakın varlığını arzu ederken, diğer yandan da bu şekilde kendi insiyatifinin köreleceğinden çekinmiştir. Politik konularda tartışmaları olmuştur. Başlangıçta Leo’nun dediğinin olması doğaldır çünkü politik mücadeleyi O daha iyi bilmektedir. Rosa Almanya’da bir süre yalnız kaldıktan sonra ise durum değişmiştir. Leo da Almanya’ya geldiğinde küçük ve gizli bir parti için uygun taktiklerin, SPD gibi yasal ve kitlesel bir partiye uymadığını kendisi de görmüş, yine tartışmış ama Rosa ile aralarında ciddi bir politik ayrılık ortaya çıkmamıştır.

   Kautsky ve Zetkin, Almanya’daki Leo’yu birbirlerinden oldukça farklı değerlendirirler. Kautsky karşısındakine politik olarak bakar: Kendi isteklerinden ayrılınmasına dayanamayan bir diktatör, yasal ve milyonluk bir partiye yasadışı çalışmanın yöntemleriyle yaklaşan, anlayış olarak tümüyle yabancı bir kişi.

   Zetkin ise hem politik hem bir kadın olarak bakar: Gerçek bir değer ve kişiliğini tümüyle bir amaca vermiş bir insan. Günümüzde az rastlanan kişilikte bir erkek; iyi ve sadık yoldaşlığının yanısıra büyük bir kadının kişiliğini de taşıyabiliyor.

   Rusya’da 1905 devriminin ardından Leo hemen Polonya’ya gider. Polonya’nın Avusturya bölümündeki Krakau’ya yerleşir. Yasadışı yayın o dönemki devrimci örgütlenmenin belkemiğidir. Leo birkaç yari-legal ve illegal gazetenin redaktörlüğünü yapmakta, yazılacak makaleleri yazarlara ısmarlamakta, onları denetlemekte, basımı ve dergilerin sınırdan gizlice geçirilmesini örgütlemekte, basımı ve dergilerin sınırdan gizlice geçirilmesini örgütlemekte, ekonomik kaynak bulmaktadır. Resmi olarak o konuda görünmemesine karşın partinin birçok önemli faaliyetinin örgütleyicisidir.

   Bu sırada Rosa kendisinden genç aşıklar dizisinin ilkiyle birlikte olur. Rosa, O’nu “W“ olarak simgelemektedir. Kesin olarak kim olduğu bugüne kadar öğrenilememiştir. Büyük olasılıkla Polonya partisinden ve Leo’nun yakın arkadaşlarından Wladyslaw Feinstein’dir. O yaz Rosa aniden Krakau’ya gider ve Leo’dan hiç beklemediği bir tepki görür: Leo, O’nun neden kendisine sadık kalmadığına çok şaşırmıştır. Rosa, Leo ile arasındaki sorunların sevgi ve ilgi eksikliğinden değil, başka bir birliktelik anlayışından kaynaklandığını anlayıp “W“ ile ilişkisini keser. 4 Mart 1906’da Varşova’da birlikte tutuklanıncaya kadar ilişkileri sürer. Sonraki yıllarda Rosa, Varşova günlerinin hayatının en güzel günleri olduğunu yazar. Nihayet aralarında sürtüşme olmadan birlikte olmuşlardır. Bu belki de ağır yasadışılık koşullarında her ikisinin –özellikle Leo’nun- çok işi olmasından kaynaklanmaktadır. Aralarındaki sürtüşmeye ayrılacak enerji ve zaman yoktur.

   Rosa bir süre sonra kefaletle tahliye olur. Berlin’de Leo’dan ayrılmaya karar verir. Bir yıl sonra Leo hapisten kaçtığında Rosa, Clara Zetkin’in oğlu ile birliktedir.

   Berlin’e geldiğinde durumu öğrenen Leo şiddetli bir kıskançlık krizine girer. “İkisini de vurup sonra da kendini öldüreceğini“ söyler. Bu sinir harbi iki yıl kadar sürer. Hatta ikisi de kendilerine birer silah alırlar, ama kullanmazlar. Rosa, Leo ile ilişkisini iyice azaltır, ama ortaklaşa faaliyetleri nedeniyle tümüyle kesmesi de mümkün değildir.

   Rosa bu yıllarda avukatı Paul Levi, Doktor Hans Diefenbach (aralarındaki ilişkinin platonik olup olmadığı konusunda biyografi yazarları arasında tartışma vardır) ve 1891 doğumlu başka bir kişiyle birlikte olur. 1911’de Leo’nun oldukça genç bir kadından bir kızı olur. Rosa ile yıllarca çocuk konusunda sürtüşen Leo, 44 yaşında çocuk sahibi olmuştur. Rosa’nın bu çocuğu bilip bilmediği bilinmemektedir. Leo daha sonra kızıyla hiç ilgilenmez. Sonraki yıllarda Leo’nun Doris Paulsen adlı genç bir kadınla ve aynı anda gaz şirketinde çalışan bir kontrol memuresiyle birlikte olur.

   Rosa ile Leo arasındaki ilişki, birlikte olmamalarına karşın, değişik bir şekilde sürer. 1914’te savaş başlamış, milliyetçilik ve şovenizm geniş kitleleri etkisi altına almıştır. Leo, ekonomik olarak zor durumda kalan Rosa’ya –kendi durumu da artık iyi olmamasına karşın- destek olur. 1918 sonunda kurulacak Almanya Komünist Partisi Başkanlık Divanı’nda Leo, Rosa ve Liebknecht birlikte yer alacaktır.

   Rosa’nın öldürülmesinden sonra Leo, Rosa’nın eski bir kadın arkadaşına, İskandinavya’ya gitmek istediğini çünkü orasının Rosa’yla birlikte tek yer olduğunu söyler. Partinin yayın organı “Kızıl Bayrak“ta Rosa’nın nasıl öldürüldüğünü -suç duyurusu yaparak- yayınlar. 10 Mart 1919’da gözaltına alınır. Moabit hapishanesine götürülür. Ağır şekilde dövülür. Merdivende Tamschick adlı bir polis memuru tarafından kafasından vurularak öldürülür.

   Rosa ve Liebknecht’in mezarları nazi döneminde tahrip edilmiş, sonra yeniden yapılmıştır. Leo’nun ise mezarı bulunamamıştır.

   İkisi de üstün insanlardı ve Rosa’nın Leo’ya üstünlüğü sadece Almanya koşullarında geçerliydi.

 

Maria Seidemann, Rowohlt, Berlin, 1998, 187 s.

Avrupa ve Türkiye’de Yazın, Sayı: 84, 1999