Şuanda 287 konuk çevrimiçi
BugünBugün5698
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13422
Bu ayBu ay13422
ToplamToplam10481846
Jaruzelski'nin ardından... PDF Yazdır e-Posta


Jaruzelski kim, diye sorabilirsiniz. Ben de, hayret yani, diye düşünürüm. 1981 yılından başlayarak Polonya’da Dayanışma Sendikası’na karşı mücadele eden parti ve devlet başkanı General Jaruzelski, sendika üyeleriyle yaşanılan ve yaklaşık yüz kişinin öldüğü çatışmalardan sonra sıkıyönetim ilan etmişti.

Aynı Jaruzelski 1989’da Dayanışma Sendikası ile görüşme yapmak zorunda kalmış ve Polonya’daki ilk serbest seçim gerçekleşmişti. Aynı yıl yapılan devlet başkanlığı seçimini Jaruzelski kazanmış ancak kısa süre sonra Dayanışma’nın başkanı Walesa lehine geri çekilmişti.

Jaruzelski 1970 yılındaki gösterilerin de şiddetle bastırılmasında ön planda rol oynamıştı. Bu nedenle mahkemeye verilmişti ama sağlık nedenlerinden dolayı yargılanmamıştı.

Polonya, önemli bir muhalefet hareketinin bulunduğu, Dayanışma Sendikası’nda örgütlenmiş militan işçi hareketinin köylüler ve aydınlarla ittifak yaparak sosyalist iktidara karşı mücadele yürüttüğü bir ülkeydi. Önemli muhalefet hareketinin bulunduğu Macaristan ve Çekoslovakya gibi ülkelerde olduğu gibi Polonya’da da devri sabık yaratılmadı. Bu durum barışçı geçişin bir çeşit ödüllendirilmesi gibiydi. İktidardaki işçi ve komünist partisi yöneticileri bu işin bittiğini görmüşler ve polis ve ordudan silah kullanmasını istememişlerdi.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde Honecker Leipzig’deki büyük gösteriye karşı silah kullanılmasını isteyecek ancak politikbüro tarafından görevden alınacaktır.

Romanya ve Bulgaristan’da ise devri sabık yaratıldı. İlkinde Çavuşesku darbeyle devrildi, ikincisinde ise 40 yıldan uzun süredir Bulgaristan Komünist Partisi Genel Sekreteri olan Jivkov yolsuzluktan mahkum olarak hapse atıldı ve orada öldü.

Bunlar önceki dönemin en bilinen isimleriydi, diğer isimler ise önemli bir yargılamayla karşılaşmadılar.

Benzeri bir durum SSCB içinde yer alan ve daha sonra ayrı devlet olarak devam eden cumhuriyetlerde de görüldü. Bazılarında (Kazakistan, Özbekistan gibi) partinin adı değişti ama yönetici kadro neredeyse aynı kalarak devam etti.

Herkes geçmişi bir an önce unutup sosyalizm sonrasındaki kapitalizmde yer kapmaya uğraştığı için, bir dönemin önemli isimleri bir süre sonra hatırlanmaz oldular. Jaruzelski gibi…

1981 yılında sıkıyönetim ilanını, “Aksi taktirde Kızıl Ordu müdahale edecekti” gerekçesiyle savunan Jaruzelski’yi o dönem öven ve savunan komünistler de kendisini unuttular gibi görünüyor…

O dönemi kimse hatırlamak istemiyor anlaşılan…

Polonya; tarih boyunca Almanya ile Rusya arasına sıkışıp kalmış, iki rakip ülkeden birisi Ortodoks öteki Protestan olduğu için kendi mezhebini (Katolik) ulusal kimliğinin önemli bir parçası yapmış ülke…

Avrupa Birliği içinde ABD’nin yakın dostu…

Hem Almanya hem de Rusya’dan çekiniyorlar…

Dilleri yasaklandığında kitap kaçakçılığı yapacak kadar okumaya düşkün bir halk…

Bu ülkenin tarihini daha iyi öğrenmem gerek ama bakalım artık…