Şuanda 293 konuk çevrimiçi
BugünBugün5705
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13429
Bu ayBu ay13429
ToplamToplam10481853
Politik Alevilik PDF Yazdır e-Posta


Politik islamı biliyoruz, ama bu politik Alevilik nedir, diye sorarsanız, açıklamam için önce bir ayrım yapmam gerekiyor.

Alevilik İslam içinde midir, değil midir? sorunun cevabı beni sadece yapılması gereken ayrım açısından ilgilendiriyor.

Alevilik İslam içindeyse eğer, bu durumda politik İslam ikiye ayrılabilir: Sünni politik İslam ve Alevi politik İslam.

Alevilik İslam içinde değilse eğer, politik Aleviliği İslam dışında değerlendirmek gerekir.

Alevilik nedir, diye sormayacağım çünkü cevabı konusunda Aleviler bile aralarında anlaşamıyor.

Bir mezheptir, bir inanç tarzıdır, daha doğrusu bir çeşit dini inançtır.

Politik Alevilik, her şeye mezhep açısından bakan Aleviliktir.

Burada mezhep yerine kendi inanç tarzı da diyebilirsiniz.

Önemli olan her şeyin mezhepleştirilmesidir, kısaca mezhepçiliktir.

Sünni mezhepçilik üzerinde çok duruldu, Alevi mezhepçilik üzerinde ise yeterince durulmadı.

Önemli olayları Alevileştirmeyi son olarak Gezi konusunda gördük. CHP’li bir Alevi gazetesi olan Yurt’ta Gezi’deki Alevi rolü sürekli vurgulandı ve hatta en fazla Alevi gençlerin hayatını kaybetmesi rastlantı değildir, bile denildi.

Burada tam bir mezhepçi kafa görüyoruz.

İnsanlar Sünni, Alevi ya da başka bir inançtan doğabilir. Sonuçta nerede doğacağınıza siz karar vermediğinize göre, içine doğduğunuz inançla öğünmek de yerinmek de anlamsızdır. Burada sizin hiçbir rolünüz bulunmuyor. Önemli olan daha sonra hayatta ne yapacağınızdır.

Mezhepçi bir kafanın bunu anlaması zor…

Gezi’ye çok sayıda Alevi, Alevi olarak katılmadı. Yani Alevi kimliğini öne çıkararak katılmadı. Alevi doğmuş, Sünni de doğabilirdi. Kendisinin bunda herhangi bir rolü bulunmuyor.

Öldürülen gençler de böyle…

Geçmişten Hüseyin İnan’ı örnek vereyim.

Lakabı Dede idi. Alevi dedesiydi, ama Alevilikten söz ettiği duyulmamıştır.

Ulaş Bardakçı bildiğim kadarıyla Hacı Bektaş doğumludur. Herhalde Alevidir, böyle diyorum çünkü Alevilik onu ilgilendirmiyordu.

Konuya mezhepçilik açısından yaklaşacak olursak, “Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş de Sünni idiler” dememiz gerekiyor.

Onlar devrimci mücadeleyi mezheplerini öne çıkararak ya da vurgulayarak yapmadılar. Mezhepleri onları ilgilendirmiyordu.

1980 öncesindeki dönemde Aleviler devrimci hareket içinde yer aldılar. CHP safında kalan ve almayanlar da az değildi. 1980 sonrasında ise çok sayıda devrimci Alevici oldu. Alevi örgütleri kurdular, Aleviliği yaymaya uğraştılar. Aleviliği devrimcileştirmek için başlamışlardı, sonunda kendileri Alevileştiler. Aslında hiçbir zaman kopmadıkları inançlarına, mezheplerine geri döndüler.

Sünni kökenli devrimcilerden de namaza başlayanlar oldu, ama bunlar sayıca çok azdır. Sünni kökenli ateistler inançlarından daha iyi bir kopuş sağlamışlardı.

İsteyen Alevici olsun, Aleviliği yaymayı kendisine iş edinsin; karşı değilim.

Alevilerin ibadetlerini istedikleri gibi yapmalarından, bunun için Cem evlerinin kurulmasından da yanayım.

Yana olmadığım konu şudur: bunların devrimcilikle ne ilgisi var? Bunların sol ile herhangi bir ilgisi kalmamıştır, ama öyleymiş gibi görünmeye çalışıyorlar. Açık şekilde solu zehirliyorlar.

Alevilerin en büyük partisi CHP’dir. Okur CHP hakkında yeterli görüşe sahiptir, anlatmayacağım.

Ardından AKP geliyor. AKP’li Aleviler ne kadar bilmiyorum ama az değiller.

Ardından MHP geliyor. MHP’nin Alevilerden aldığı oy sürekli artıyor.

Ardından Alevicilik temelinde örgütlenmeye çalışan değişik sol örgütler geliyor ki, Alevilerden pek destek aldıkları da söylenemez.

CHP’li, AKP’li ve MHP’li bir kitlenin solculukla nasıl bir ilgisi olabilir?

Aleviler solcu değildir, eski alışkanlıkla öyle gibi görünürler.

Burada Kürt hareketinin Alevilere yönelik politikasının yanlışlığı da ortaya çıkıyor.

Alevilerin büyük bölümü Kürtlere karşıdır. Kürt olduğu için değil genellikle Şafi oldukları için karşıdır. Mezhepçiden de başkası beklenmez zaten…

Yapılması gereken Alevilerin haklarını savunmakla yetinmektir.

Bu insanları yanınıza çekemezsiniz, boşuna uğraşıyorsunuz.

Birkaç yıldır yoğun olarak harcanan çabadan sonuç alabildiniz mi?

Hayır! Olumlu sonuç çok azdır.

Tersine Alevi mezhepçileriyle aramıza açık sınır çekmek durumundayız.

Aleviciliğini başka yerde yap, burada değil…

1980 sonrasında solun bu denli dağılmasında Alevicilerin payı da az değil, ama bunlar geçti artık. İlk yapılması gereken, bu insanlarla aramıza açık sınır çekmektir.

Bu insanlardan kastettiğim, Alevi kimliği temelinde politika yapanlardır ya da mezhepçilerdir.

Yoksa kişi Alevi miymiş, değil miymiş, bizi hiç ilgilendirmez.

Bazı arkadaşlardan, “ama büyük kitle” gibi sözler duyacağımı biliyorum ve yanılıyorsunuz diyorum.

Aleviler daha “Alevilik nedir?” sorusuna bile ortak cevap veremiyorlar. Çok sayıda fraksiyonları bulunuyor. Ancak Aleviliği genel olarak hedef alan uygulamalara karşı daha birlikte olabiliyorlar. Burada bile birliğe katılmayanlar var. AKP açık olarak kendi mezhepçiliğini yapıyor ve bu partiyi tutan Aleviler de bulunuyor.

Sünni mezhepçiliğine Alevi mezhepçiliğiyle cevap vermek bizim işimiz olmamalıdır.

AKP bu kadar açık Sünnici olmasaydı, büyük Alevi kitlesinin gericiliğini daha açık görmek mümkün olurdu.

Sünnilerle tarihsel hesapları varsa, bizim burada yerimiz yoktur, kendileri kendi hesaplarını görsünler.

Alevilerin büyük bölümünün ilericilikte en fazla varacağı yer, Kemalizmdir.

Hem Alevi hem Kürt olanlar da bulunuyor ama Alevi kitlesi içinde fazla değiller, politik yönelimleri de muhtelif denilebilir.

Bazı örgütler “buradan bize ekmek çıkar” mantığıyla Alevici solculuk yapmaya çalışıyor.

Bu örgütlerin gelişemediklerini yıllardan beri görüyoruz. Öyle istiyorlarsa devam etsinler tabii…

Bu alanın şampiyonu İşçi Partisi’nin bile ne kadar gelişebildiğini görüyoruz.

Bunlarla aramıza sınırı çekelim ve işimize bakalım…