Şuanda 274 konuk çevrimiçi
BugünBugün5680
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13404
Bu ayBu ay13404
ToplamToplam10481828
Seçim sonucu PDF Yazdır e-Posta


Bu yazı yazıldığı sırada sandıkların yüzde 98’i açılmıştı. Bu nedenle adayların oy oranlarında daha sonra bazı oynamalar olsa bile, sonuçlar büyük oranda bellidir.

Güvenilir kuruluşların yaptığı seçim anketlerinde Erdoğan’ın yüzde 53 oy olarak ilk turda seçilmesi görünüyordu. Yüzde 52 alarak ilk turda seçildi.

Seçimin en büyük galibi ise, bazı rakiplerinin bile kabul ettiği gibi Selahattin Demirtaş oldu. Yüzde 9,7 oy oranı ile hedef olarak belirlenen yüzde 10’a neredeyse ulaşmış oldu. Batı illerinde oylarını neredeyse iki kat çoğalttı.

Seçimle ilgili birkaç noktayı belirtecek olursam:

Birincisi: RTE’nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bu makamın yetkileriyle ilgili yasal değişikliğin ya da başkanlık sistemine geçişin gündeme gelmesi söz konusudur. Bugüne kadarki cumhurbaşkanlığı makamı, fazla yetkisi olmayan bir yasa onaylama makamıydı. RTE’nin başkanlık sistemi istediği biliniyor ve bunun için kullanacağı teme argüman da bellidir: madem ki hem TBMM hem de cumhurbaşkanı aynı kitle tarafından seçilmiştir, o halde bunların yetkilerinin de birbirine eşit ya da yakın olması gerekir.

Benzeri bir durum devlet başkanının doğrudan seçildiği ABD ve Fransa için de söz konusudur. Şu farkla ki, bu ülkelerde yerel yönetimler güçlüdür ve devlet başkanı her işe karışamaz. Bizde ise böyle bir düzenleme söz konusu değildir. Bu nedenle gerekli yasa değişiklikleri yapılır ise, bizde olanın başkanlık sisteminden çok yarı padişahlık sistemi olacağı söylenebilir. Bir çeşit meşrutiyet sistemi… Meclis var ama padişahlık da var ve son söz padişahtadır. 1876’ya dönüyoruz yani…

Böyle bir sisteme geçişte AKP’nin içinden aykırı sesler çıkar mı, göreceğiz.

İkincisi: Yaklaşık iki milyon kişi oy kullanmadı. Bunların bir bölümü tatilden oy kullanmak için dönmeyenlerdir. Bir bölümü CHP adayından duyduğu hoşnutsuzluk deneniyle sandığa gitmeyendir, bir bölümü ise her seçimde görülen firedir. Çok az bir kesim boykot çağrısından etkilenmiştir. Zaten önceki seçimlerde aldıkları oylara ya da kitlelerine bakarak hesaplarsanız yüzde bir bile yapmıyorlar. Bu nedenle “boykot doğru muydu değil miydi” tartışması yapmanın anlamı yoktur.

Üçüncüsü: Demirtaş ve HDP bu seçimde önemli bir başarı elde etti. Büyük kentlerde oylarını belirgin derecede artırdı. Demek ki, oluyormuş. Daha fazla çalışmak gerekiyor ama bu sonucun büyük moral kaynağı olduğu açıktır.

Dördüncüsü: Yurtdışında seçime katılım oranı önceden belliydi: yüzde 6 civarında…

Almanya’da Demirtaş’ın aldığı 7000 civarındaki oy gerçekten düşündürücüdür. Bu ülke Kürt hareketinin –kendi iddiasına göre- iyi örgütlü olduğu bir yerdir. 7000 oyun içinde –kesin sayısı bilinmemekle birlikte- Türklerin de önemli miktarda oyu bulunuyor.

Gerçekten iyi örgütlenilmiş olsaydı, katılma oranının bu kadar düşük olduğu bir seçimden en fazla oyu alan parti olarak çıkabilmek bile mümkün olabilirdi.

Rakam ortada ve belirleyici olan da bu rakamdır, başka bir şey değil…

İyi düşünülmesinde yarar bulunmaktadır.