Şuanda 183 konuk çevrimiçi
BugünBugün5591
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13315
Bu ayBu ay13315
ToplamToplam10481739
30 yıl önce, 30 yıl sonra... PDF Yazdır e-Posta


Birbirini tanımayan çok sayıda insandan yıllardan beri yaklaşık aynı belirlemeyi duyarım:

“Anlamıyorum! Ben 20 (veya 30) yıl önce bu insanların peşinden nasıl gitmişim? Nasıl bunları önder olarak görmüşüm? Gerçekten anlamıyorum!”

Bu konuda ayrıntılı bir araştırma yapılabileceğini sanmıyorum çünkü yeterince örnekle konuşulabileceğine inanmıyorum. Yapılabilseydi eğer, geçtiğimiz 30 yıl içinde Avrupa ülkelerinde yaşayan politik mültecilerin (ya da bir zamanlar böyle olanların) devrimci evliliklerinin çöküşü üzerine aydınlatıcı sonuçlara ulaşılabilirdi.

1980’li yılların ikinci yarısında devrimciler arasındaki ilk boşanma ya da ayrılma furyası yaşandı. Ülkedeki hareketli ve yoğun günlerde evlenmiş ya da birlikte yaşamaya karar vermiş kadınlar ve erkekler birbirlerinden kopmaya başladılar. Bunun değişik nedenleri olmakla birlikte, önde gelen iki nedenden bir tanesi, birbirlerini yeni tanıyor olmak ve hiç hoşlanmamaktı. İkinci neden ise, ülkedekinden çok farklı bir ortamda yaşanıldığında kadın ve erkeğin birbirinden oldukça farklı gelişme göstermesiydi. Her iki durumda da iki insan birbirine yabancılaştığından beraberliği sürdürmenin anlamı da kalmıyordu.

Yazının başında belirttiğim şikayet ise, değişik örgütlerin bir zamanlar kadrosu durumunda olanların önder bildikleri insanlar hakkında söyledikleridir.

“Ben bunu nasıl yönetici olarak kabul etmişim? Bomboş birisi bu!”

Buradaki değerlendirmenin doğru olmadığını belirtmek gerek…

Haklılar, söz konusu kişi gerçekten de bomboş, ama buna rağmen değerlendirmeleri doğru değil…

Şu nedenle: 30 yıl öncesini bugünün koşullarıyla değerlendiriyorlar ve tarihi bu şekilde değerlendirmek doğru değildir.

Evet, ben de söz konusu insanların 30 yıl öncesinde yaklaşık bugün görülen düzeylerinde olduklarına inanıyorum. O zaman kendilerini daha iyi kabul ettirebiliyorlardı çünkü bugün kendilerini boş olmakla eleştiren o zamanın militanları da geri durumdaydı.

Bir zamanların yöneticisi bu kişiler 30 yıldır neredeyse taş üzerine taş koymamışlar. Zaman geçmiş, insanlar gelişmiş, en azından bir bölümü gelişmiş ve bir zamanların yöneticilerine hayretle bakmaya başlamışlar.

“Bu kişinin ne özelliği varmış da yönetici olmuş!”

Bugün bakarsanız doğru…

Ne teorik bilgi olarak ne de pratik politika bilgisi olarak 30 yıl önce ne idiyseler orada kalmışlar. Bir zamanların militanlarından bazıları ise geliştikleri için eski yöneticiyle aralarında büyük bir uçurum ortaya çıkmış.

Bu eski yöneticilere bir yandan acıyorum bir yandan da gördükleri muameleye müstahak olduklarını düşünüyorum.

Senin zamanın geçti, bunu anla artık! Zamanında yapmış olduklarınla bir kenara çekil, onların anısıyla idare et!

Ama ne gezer! Bu insanların devrimci olmanın dışında herhangi bir özellikleri bulunmuyor. Bu nedenle yapabilecekleri tek şey vardır, o da sol ortamda sürekli olarak ön planda bulunmaya çalışmak… Bir süre sonra da çok kötü düşüyorlar.

Teorik ve pratik olarak hiçbir şey değiller, geçti o günler, ama bunu anlamaları çok zor oluyor.

Teorik olarak derseniz genel geçer belirlemeler dışında dağarcıkları boş…

Pratik politika derseniz, 30 yıl öncesinin beylik numaralarını pratik politika sanıyorlar.

Pratik politika farklı insanlarla ve değişik örgütlerde politika yaparak öğrenilir. Gerçekte bu insanlar pratik politikanın ne olduğunu da bilmiyorlar.

Amacın belli, bulunduğun yer belli, elindeki olanaklar belli…

Bu olanakları kullanarak amaca doğru hangi aşamalardan geçerek ve nasıl ulaşabilirsin? Pratik politika bunun bilgisi ve örgütlenmesidir. Sanıldığı gibi bir takım numaralar çevirebilmek özelliği değildir.

Geleceğe yönelik somut herhangi bir planı bulunmayan, ön planda görünmek isteyen ama bunu yapacak yetenek ve birikimi de olmayan insanlar…

Şöyle ya da böyle yıllar önce bir dönem mücadele etmişler, bedel ödemişler; tamam ama o dönem çoktan bitti artık…

Kendinizi yeniden üretemediniz, yenileyemediniz.

Bu büyük eksikliğin yerini geçmişin anılarıyla ve genel geçer bir söylemle kapatabilmek mümkün değildir.

Bu şekilde davranmayı sürdürdüğünüzde dünün militanlarının alay konusu oluyorsunuz, kaçınılmaz olarak oluyorsunuz.

Bir bölümünü tanıdığım bu insanlara karşı içimde hep bir acı duymuşumdur.

İnatla bu tutumunuzu sürdürürseniz, kaçınılmaz olarak ayakaltında ezileceksiniz.

Halkların ve örgütlerin hayatında olduğu gibi insanların hayatında da biten dönemler vardır ve zordur ama bunu kabul edebilmek gerekir.

Sonuçta kendiniz bilirsiniz…