Şuanda 202 konuk çevrimiçi
BugünBugün5606
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13330
Bu ayBu ay13330
ToplamToplam10481754
sosyalist ve feminist PDF Yazdır e-Posta


Aşağıdaki yazıyı 15 yıl önce yazmışım. Goethe Üniversitesi Politik bilim bölümüne başladığım zaman aldığım ilk derslerden bir tanesi Geschichte des Feminismus (Feminizmin Tarihi) idi. Dersi Almanya’nın bu alanda tanınmış profesörlerinden birisi, Ute Gerhard veriyordu. Sınıfın, tahmin edilebileceği gibi, yüzde 95’i kadındı. Gerhard dersi sırasında sürekli olarak; kadınların mücadeleleriyle çok sayıda hakka kavuştuklarını, ama cinsler arası ilişki konusu –ki gender studies olarak adlandırılır- erkeklerin ilgisini çekmediği sürece daha ileriye gidilmesinin zor olduğunu belirtirdi.

Yazıda sözünü ettiğim Gertrud Guillaume-Schack, derste incelenen feminizm tarihinin kişilikleri arasından seçtiğim ve hakkında Hausarbeit (ev ödevi) hazırladığım kişidir.

19. yüzyılın sonlarında büyük oranda erkeklerden oluşan işçi sınıfındaki kadın karşıtlığını ve bunun dönemin en büyük sosyal demokrat partisi (marksist partiler o dönem bu ismi taşırdı) SPD’yi nasıl etkilediğini, dönemine göre cesur denilebilecek tarzda anlatır.

Önemli adımlarından bir tanesi, kadınlar için ayrı dergi yayınlamasıdır. İşçiler için tek dergi yayınlanmasını doğru bulmuyordu, çünkü kadın işçilerin o dergide yeri yoktu.

Engels ile anlaşamaması normaldir ve bu durum Schack’ın hayatında eksi bir puan anlamına gelmez.

 

 

   Tarihte ilk olmasa bile ilk sosyalist-feministlerden bir tanesi Gertrud Guillaume-Schack’tır. 1845 yılında Almanya’da doğan, 1903’de İngiltere’de sürgünde ölen Schack’ın görüşleri ve mücadelesi bugün bile dikkate alınması gereken özellikler gösterir.

   Schack, 28 yaşındayken İsviçre’de 27 yaşındaki bir sanatçı ile tanışır: Edouard Guillaume. Onunla evlenir, ama bu evlilik sadece 4 ay sürer. Schack bu evlilikle Alman vatandaşlığını yitirecek ve bu durum ileride, politik faaliyetleri nedeniyle Almanya’dan sınırdışı edilmesine gerekçe olacaktır.

   Schack 39 yaşında sosyalist olmasına karşın, sosyalist olmadan önce ve sonra benzer amaçlar için mücadele eder: Fahişelik yasaları, kadınlara oy hakkı, serbest çalışma hakkı ve son dönemlerde özellikle kadın işçilere yönelik faaliyet.

   O dönemde Avrupa’da fahişelik yasaktı, ama Napoleon tarafından çıkarılan yasalardan sonra vesika dağıtımı ve zorunlu doktor kontrolu koşuluyla serbest bırakılmıştı. Almanya’da “Ahlak polisi“ vardı ve kuşkulandığı kadınları zorla doktor kontroluna göndermek hakkına sahipti. Schack, Almanya’nın çeşitli bölgelerinde yaptığı birçok toplantıda cinsellik, fahişelik ve cinsel ahlak üzerine açıkça konuştu. Bir kadının bu konularda konuşması o zamana kadar görülmediği için “kamu ahlâkını bozmaktan“ mahkemeye verildi. Schack’ın özellikle üzerinde durduğu konu, devletin ve erkeklerin çifte ahlâkıydı. Erkekler için serbest olan, kadınlar için kurallara bağlıydı. Gerçekte ise tek cinsel ahlâk vardı ve bu herkes için aynı olmalıydı.

    Kendini sosyalist olarak tanımlamadan bir yıl önce, fahişelikle ilgili olarak Meclis’e verdiği bir dilekçede, sorunun sınıf özelliğine de dikkat çekiyordu: Polis, fahişelik yapmak zorunda olan, böyle yapmazsa aç kalacak kadınlara baskı uyguluyordu. Fahişelik sadece cinsler arasındaki ayrımcılıkla değil, sınıf ayrımcılığıyla da ilgiliydi.

   Almanya’da o dönem tartışılan önemli bir konuysa, kadınların çalışmasının kısıtlanmasıyla ilgiliydi. Kadın sanayi işçileri genellikle tekstil alanında ve son derece kötü koşullarda çalışıyorlardı. 1885 yılında Meclis, iş sürecinde kadının korunması ve kadınların çalışmasının kısıtlanması konusunu görüşmeye başladı. Böylece kadınlar aileleriyle ilgilenmeye daha fazla zaman ayırabileceklerdi. Aralarında Schack ve Louise Otto’nun da yer aldığı kadın hakları savunucuları çıkarılmak istenen yeni yasaya karşı mücadele başlattılar.

   Schack’a göre, kadının sağlığını en fazla tehdit eden olgu, yetersiz ücretti. Zaten erkeklerden az ücret alan kadın, çalışma olanaklarının kısıtlanmasıyla iyice zor duruma düşecekti. İşçi ailelerinin sadece erkek işçinin geliriyle yaşaması olanaksızdı. Ayrıca çalışmak sadece ekonomik yönden değil, kadının kendine güveni için de gerekliydi. Genellikle çalışmayan burjuva kadınlara göre işçi kadınlar, erkekler karşısında daha bağımsız daha özgüven sahibiydiler. Kendini evlilikle tanımlayan burjuva kadın, çalışan işçi kadına göre daha az bağımsızdı.

   Schack’ı özellikle uğraştıran bir konu, işçi sınıfı saflarında –ve o dönemki SPD içinde- kadınların çalışmasına genellikle iyi gözle bakılmamasıydı. “İşçi sınıfında kadın karşıtlığı“ olarak da adlandırılabilecek bu olgunun bir nedeni yerleşik değer yargıları ise, bir başka nedeni de erkek işçilerin iş piyasasında rekabetin artmasıyla birlikte ücretlerinin düşmesinden çekinmeleriydi. Örneğin SPD’nin 1887 yılının Ekim ayında St. Gallen’da yapılan kongresinde bir temsilci şunları söylüyordu:

   “Kadınların çalışmasının kısıtlanmasına karşı çıkmak yanlıştır. Kadınların sanayi işletmelerinde çalışması talihsizliktir. Kadın fabrikaya gidecek, erkek de evde yemek mi pişirecek? Böyle bir şey istenebilir mi? Bebekler erkeklerin göğsünden emzirilemediği sürece kadın fabrikada olmamalıdır.“

   Schack, işçi sınıfının içinde cinslerin dayanışmasından, birlikte mücadelesinden yanaydı. Kadın işçiler nedeniyle gerileyen ücretler, birlikte yapılacak grevlerle yükseltilebilirdi. Görüşü kısaca şuydu: İşçi sınıfının mücadelesinde cinsler arasında dayanışma, ama kadınların aleyhine değil.

   Schack’ın en önemli faaliyetlerinden bir tanesi de, kadın işçiler için haftalık bir dergi yayınlamasıdır. “Die Staatsbürgerin“ (Kadın Vatandaş) ilk kez Ocak 1886’da yayınlandı. Derginin finansmanında merkezi Offenbach’da olan ve Schack’ın da içinde yeraldığı kadınlara özgü bir hastalık kasasının desteği sağlanmıştı.

   Schack’a göre işçiler için tek dergi çıkarılması doğru değildi. Kamuoyu erkekler tarafından belirlendiği için, kadın işçiler için ayrı bir dergi gerekiyordu.

   Başlangıçta dört, sonra altı sayfa olarak  yayınlanan dergi, ilk sayıda Schack’ın yazdığı başyazıda, salon dergisi olmayacağını, yemek tarifleri vermeyeceğini belirtiyordu. Dergi ancak 24 sayı yayınlanabildi. 1886’da Almanya’da sosyalistlere karşı yasalar sertleştirilmişti ve bundan ilk payını alanlardan birisi de toplatılan ve ardından kapatılan “Die Staatsbürgerin“ oldu.

   Kısa süre yayınlanmasına karşın, dergi, 19. yüzyılın 80’li yıllarında Almanya’daki işçi kadının yaşamını, sorunlarını, mücadelesini yansıtan bir özellik taşıdı.

   Aynı yıl Schack, “sınıfları birbirine karşı kışkırttığı“ gerekçesiyle Almanya’dan sınır dışı edildi. İngiltere’ye gitti. Bir yıl sonra, yukarıda sözü edilen SPD parti kongresinde ilk kadın delege olarak yer alacaktı.

   İngiltere’de bulunan Engels’e daha önce kadın işçiler arasındaki çalışmaları hakkında mektuplar yazmıştı. Ne var ki, İngiltere’de Engels’le anlaşamadı. Engels onun anarşizme olan sempatisini kesinlikle hoş karşılamıyordu.

   Schack  tüm yaşamı boyunca, teoriden ziyade pratikte, sosyalizmle feminizmi birleştirmeye çalıştı. Propagandacı, yayıncı, kadın örgütleri kurucusu ve sosyalistti. Erkeklerden bağımsız kadın örgütlerinin kurulmasını savundu. Anarşizme de büyük bir sempatisi vardı. Kadın işçilerin haklarını sadece burjuvazinin kadın eve erkeklerine karşı değil, işçi erkeklere karşı da savundu. Ona göre, kadın bir işçi sadece işçi değil, aynı zamanda kadındı.

   Almancadaki bir deyimle “bütün sandalyelere birden oturmaya çalıştı“. Bütün sandalyelerin  arasında kaldı. Çağdaşı (erkek) sosyalistlerin de kendisini pek sevdikleri söylenemez.

   Çağına göre erken sayılabilecek özellikler taşıyordu. Olağandışı ve olağanüstü bir kadındı.     

 

(*) Avrupa’da ve Türkiye’de Yazın, Sayı: 85, 1999