Şuanda 316 konuk çevrimiçi
BugünBugün5735
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13459
Bu ayBu ay13459
ToplamToplam10481883
Türlü çeşitli... PDF Yazdır e-Posta


1960’lı yılları hatırlayanlarınız varsa, türlü çeşitli, Demirel’in kullandığı bir sözcüktür.

O zamanı hatırlıyorum da, şimdikilere göre düzeyi iyiymiş diyorum.

Yazının başlığını türlü çeşitli konulardan söz edeceğim için böyle kullandım.

Önce Kobane…

İki nokta var:

Birincisi: doğru mudur bilmiyorum, İŞİD çekiliyor, diye bir haber var.

ABD bombardımanı artık etkili yapıldığı için İŞİD Kobane’den çekiliyormuş…

Bu yeni savaş taktiklerine aklım ermiyor herhalde…

Bombardımandan korunmak için daha güvenli bir yere çekilirsiniz.

Kobane’den çekilmek ise açık araziye çıkmak demektir ve bu nasıl bir korunmadır!!

Dedim ya, bu taktiklere aklım ermiyor herhalde…

İkincisi: Hiç istemem ama Kobane düşerse bir bölüm insanın ne yapacağını merak ediyorum.

Yumurtaları aynı sepete koymuşlar, düşerse intihar edecekler herhalde, çünkü sonrasını düşünemiyorlar.

Kesinlikle eminim ki, PKK’nin B planı da C planı da vardır, olmak zorundadır.

Başka bir konu: bu yıl Herbert Marcuse’ün Tek Boyutlu İnsan adlı kitabının yayınlanmasının 50. yılıymış.

Bu kitabı 1969’da okumuştum ve beni çok etkileyen kitaplardan bir tanesidir.

Çeviri öz Türkçe yapıldığı için okumak adeta işkenceydi ama okuduğum kadarı bana yetmişti.

Tiyatrosu varmış… Tiyatroyu sevmediğim için gitmeyeceğim…

Tiyatroyu yapanlardan birisinin belirlemesi doğru: kitap sanki bir hafta önce yazılmış gibi…

Kitap sanayi toplumunun insan psikolojisini anlatır.

Daha başka bir konu:

TDAS’a yazdığım önsöz için (1990’lara kadar geldim ve yaklaşık 50 sayfa yazdım) karıştırdığım kitaptaki bir belirleme hoşuma gitti.

Robert Brenner tanınmış bir iktisatçı ve tanınmış kitabı da Boom and Bubble

ABD’yi kendi sınırları içinde ya da belirli bir coğrafyada incelemek yanıltıcı sonuçlara götürür. ABD ancak dünya ekonomisi içinde incelenebilir, diyor.

İşte bu kadar!

40 yıl önce o kadar ayrıntılı olarak lafını ettiğimiz de buydu zaten…

Ne ilginçtir ki “dünya sistemi teorisi”nin kurucusu Wallerstein, ABD’yi sürekli olarak kendi sınırları içinde değerlendirir ve bu nedenle de “ha çöktü ha çöküyor” sonucuna varır.

Neden diye kendime sorardım. Cevabı tanınmış Alman tarihçi Osterhammel’ın Küreselleşme Tarihi adlı yapıtında buldum: Wallerstein dünya sisteminin tarihini 1850’ye kadar incelemiştir.

Doğru! 1600’lerden 1850’ye kadar oldukça iyi bir incelemesi bulunuyor, ama buraya kadar…

Bu nedenle olsa gerek, her yeni gelişmede ABD’nin çöküşünü görüyor!

Sanırım pax Amerika’yı pax İngiltere’ye benzetiyor.

Bu ikisi arasındaki önemli ayrımı modern emperyalizmi inceleyen kitaplarda bulabilmek mümkün…

İngiliz imparatorluğunun vasalleri yok, her şeyi kendi başına yapıyor.

ABD için durum farklı, bütün yükü kendisi almıyor. Aldığı dönemde –tek başına dünya jandarması ve Vietnam savaşı- durumu kötüydü.

ABD de 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın yarısına kadar dünyanın en büyük sömürge imparatorluğuna sahip İngiltere gibi davransaydı, bizdeki bazı solcular için kavrama kolaylığı olurdu.

Eskiden bütün melanetlerin nedeni İngiltere olarak görülebilirdi…

ABD ise her zaman ortaklarıyla birlikte hareket etmeye dikkat ediyor.

Bu farklılığın önemli bir nedeni, ABD’nin klasik değil yeni sömürgeciliğe yandaş olmasından kaynaklanır.

Başka bir deyişle doğrudan değil dolaylı yapmak…

Yarın 2014 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi açıklanacak ve bugün açılan Frankfurt kitap Fuarı’na gideceğim…

Eskiden yaklaşık 50x100 m. ebadındaki üç kattan oluşan 9 binayı da gezerdim, birkaç günde tabii ve üzerime ağırlık çökerdi.

Şimdi sadece seçtiğim yayınevlerine bakacağım…