Şuanda 256 konuk çevrimiçi
BugünBugün5656
DünDün3402
Bu haftaBu hafta13380
Bu ayBu ay13380
ToplamToplam10481804
Teori ağacı gri, hayat ağacı yeşil; ama kimler için? PDF Yazdır e-Posta


Yazının başlığının bir bölümü Marksist tarafından çok kullanılan bir belirlemedir: teori ağacı gridir, hayat ağacı yeşil…

Bu belirleme eski teorilerin hayatın içinde kaçınılmaz olarak eskiyeceği, onlara bağnazca bağlı kalmamak gerektiği, gelişen yeni için uyanık olmanın ve onu zamanında anlamanın önemini vurgular.

Ne ki, bu belirlemeyi en çok kullananlar, aynı zamanda ona çok az uyanlardır. Böyle olmasaydı, yaşanmış sosyalizmin 74 yıllık tarihinden önemli sonuçlar çıkarılır ve bu sonuçların da teoriye ne kadar uygun olup olmadığına bakılmazdı.

Bu girişi yapmamın nedeni, aradığımız yazı, Öncü Savaşının Politik Sanatı, ile ilgili küçük bir zaman yanlışını düzeltmek içindir. Aradan 36 yıl geçti ve birkaç aylık yanlış hatırlama bir şey ifade etmez.

Belma’ya Mektuplar’ın 53-55. bölümünde, www.enginerkiner-mektuplar.blogspot.com 10 Ocak 1978 tarihli mektupta bu yazıyı yazmış ve göndermiş olmamdan söz ediyorum. Demek ki yazıyı, 1977 yılı Aralık ayının ikinci yarısında yazmışım, birkaç ay sonra değil… Yazının ilk başlığında “politik” yerine “askeri” deniliyordu. Giap’ın Halk Savaşının Askeri Sanatı adlı bir kitabı vardı, ben de başlıkta bundan esinlenmişim.

Bu yazıyı aramamıza rağmen bulamazsak, hatırladıklarımı yazacağım. Zaten yazının içeriği daha sonra yazılan ve elimizde bulunan başka bir yazının (Öncü Savaşı ve DY, DS ve DK’nın Eleştirisi) içinde mevcut, ama dağılmış halde mevcut… Bu yazı toplam 11 sayfa ve bir sayfası eksik olarak www.thkp-c-acilciler-tarih.blogspot.com adresinde bulunuyor.

Öncü Savaşının Politik Sanatı yazısının eski bazı arkadaşlar tarafından “sağ bir görüş” olarak değerlendirildiğini biliyorum. Neye göre sağ? Che Guevara’nın ve Mahir Çayan’ın konuyla ilgili görüşlerine göre sağ bulunmuştu.

Bu yazı, bizim 1977 yılında yaşadığımız büyük pratiğin değerlendirilmesiydi. Sağ yorumunu yapanlar da bu pratiği yaşamamış olanlardı ve zaten alıntı yapmaktan başka bir karşı çıkış yollarının bulunmaması da bunu gösteriyordu.

Her teori pratiğe geçirildiğinde değişikliğe uğrar. Bu durum kaçınılmazdır. Pratiği yaşamış olanların da bu değişiklikleri yapabilmek hakkı bulunmaktadır.

Aynı anlayışın, PKK’yi “gerilla savaşının kurallarına uymuyorlar” diye eleştirmesi de aynı mantığın ürünüdür.

Kimin koyduğu kurallar bunlar?

Che Guevara’nın…

O kuralların üzerinden kaç yıl geçti ve dahası bu savaşı verenler doğal olarak o kurallarda değişiklik yapacaklardır. Pratiği yaşıyorsunuz ve yaşadıklarınızdan da herhangi bir sonuç çıkarmıyorsunuz…

Olacak iş mi bu!

İnsanlar gözlerinin önündeki hayata bakmadan nasıl bu kadar bağnaz olabiliyorlar, anlamak zor ama yaygın sayılabilecek bir durum…

Bu durumdaki insanlardan gelecekte bir şey yapabileceklerini beklemek ise mümkün değil…

Kobani’deki savaşı gerilla savaşı yönünden değerlendiremezsiniz.

Gerilla belirli bir bölgeyi savunmaz, başka deyişle alan savunması yapmaz. Sürekli yer değiştirir. Onun en büyük özelliği sabitlik değil, hareketliliktir.

Kobani’de ise bir yerleşim biriminin savunulması ya da alan savunması söz konusudur.

Savaşın ileri aşamasında gerilla kurtarılmış bölge kurar. Kurtarılmış bölge, düşmanın giremeyeceği ya da ağır kayıp pahasına girebileceği bölge demektir. Gerilla böyle bir bölgeyi bile sonuna kadar savunmaz, imha edilme durumuyla karşı karşıya gelirse, yer değiştirir.

Kobani’de böyle bir hareket mümkün değil… Hem her taraf çevrilmiş, gidilecek yer yok ve hem de burası Kürtlerin özel bir yerleşim bölgesi; bu nedenle de bırakılamaz…

PKK, gerilla savaşından artan oranda uzaklaşıyor. Hem yerleşim birimlerindeki eylemler ve hem de Kobani ve genel olarak Rojava, kır gerilla savaşı anlayışına uymaz.

Ne çare ki, Che’yi ezbere bilen bazı insanlar bunu bile görebilecek durumda değil…

Umutsuz bir durum, başka ne denilebilir!