Şuanda 348 konuk çevrimiçi
BugünBugün394
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14362
Bu ayBu ay14362
ToplamToplam10482786
Fazla materyalist olmak... PDF Yazdır e-Posta


Materyalizm yıllardan beri kabul edilen bir anlayış durumunda ama sorulması gerekiyor: hangi materyalizm?

Mekanik ve diyalektik materyalizm dışında farklı materyalizm çeşitleri de bulunuyor. Bu çeşitliliği iradenin değişik oranlarda materyalizme dahil olması, onu etkilemesi olarak adlandırmak mümkündür.

Bu konuda bilebildiğim en önemli örnek, 1990’lı yıllardan beri tartışılıp araştırılan co-evolution ya da birlikte evrim örneğidir.

Bütün canlılar (insan, hayvan, bitki) evrim geçirir. Bu evrim kendini dışında varolan şartlara uydurmaktan mı ibarettir, yoksa canlı o şartları etkileyerek, değiştirerek mi evrimleşir?

Başka bir deyişle söz konusu canlı sadece çevreye uymaz, çevreyi de kendine uygun duruma getirir. Sadece canlı değil, canlının içinde yaşadığı çevre de değiştirilerek evrimleşilir.

Burada belirli bir bilim dalı söz konusu değildir, disiplinler arası bir çalışma söz konusudur: biyoloji, tarih, arkeoloji, antropoloji ve felsefe…

Maymunun insana evriminde bu durum nasıl ortaya çıkmıştır; arkeoloji ve antropolojide yeni bir bakış açısıyla çok sayıda araştırma gereklidir. Milyonlarca yıllık geçmişi yeniden kurmak kolay değil ve bu konudaki tartışma –bilginin farklı yorumlanabilirliği nedeniyle- muhtemelen hiç bitmeyecek ama konu daha fazla açıklanmış olacaktır.

İlk insan topluluklarının evriminde farklı bir bakış açısı olarak şu örnek verilebilir:

Teknik imkanlar az ve bu nedenle de doğayı etkileyebilmek gücü de oldukça az. Böyle bir ortamda iklimde önemli bir değişme, bulunulan bölgenin soğumaya başlaması söz konusu olursa, ne yapılacaktır?

Birinci ihtimal, ortama uymaya çalışmaktır. Bunu yapabilen bazı hayvanlar beden ısılarını azaltırlar ve soğuyan iklime daha kolay uyarlar.

İkinci ihtimal, göç etmektir. Başka bir deyişle doğaya uymayı kabul etmemek, uyamamanın sonuçlarına karşı çıkmak ve ortam değiştirerek daha sıcak yerlere gitmektir.

O dönemde ortam değiştirmek hiç kolay değildir. Düşman bir doğanın, hiç de dostane olmayan başka canlı topluluklarının arasından geçmeniz gerekecektir. Bu süreçte yok da edilebilirsiniz başarılı da olabilirsiniz.

Her durumda söz konusu olan canlının kendi evrimine müdahale etmesidir. Ne kadar az gelişmiş olursa olsun canlının kendi özelliklerini kullanarak uymak zorunda olduğu çevreyi etkilemesidir. Burada birlikte evrim söz konusudur.

Evrimin hiçbir aşamasında canlının bulunduğu ortaya uymak zorunda olması ve ancak bu şekilde hayatta kalarak gelişebilmesi söz konusu değildir. Canlının değişik oranlarda bulunduğu çevreyi etkilemesi, değiştirmesi ve birlikte evrimleşmeleri söz konusudur.

Bu nedenle Darwin’in evrim teorisi tek yanlı kalmaktadır.

İnsanın doğayı etkilemesi ve değiştirmesi sanayi kapitalizminde büyük boyutlara ulaşmakla birlikte, insanın da dahil olduğu canlılarda bu özellik varoluşlarının ilk döneminden beri bulunuyor. Hayvanların ve bitkilerin çevrelerini değiştirme özellikleri insandan daha farklı, ama var. İnsanın evrimini farklı yapan en önemli özellikise,grup halinde yaşaması ve bu yaşama tarzının insanda farklı özellikler ortaya çıkarmasıdır. Bitki ve hayvanlarda da grup yaşamı söz konusu olmakla birlikte, insanın farklılığı, grubun aklın gelişmesinde ve psikolojik değişmede önemli olmasıdır.

İnsan tarihi boyunca diğer canlıların da evrimini etkilemiş, özellikle de hayvanların… Mesela doğadaki bir hayvanla evcilleştirilmiş bir hayvan gerçekte aynı canlı değildir. Doğada bulunmasından farklı olarak belirli bir alanda yaşar-genellikle ev ve çevresi- ve insan için belirli hizmetleri yerine getirir (köpeğin koruyuculuk ve diğer görevleri gibi).

İnsan yaşadığı şartların sadece sonucu değildir, insan eylemi de maddi bir güçtür, değiştirici bir güçtür. Ne ki, bu belirlemenin teoride ve uygulamada yeterince dikkate alındığı söylenemez.

İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar ama geçmişten kendilerine bırakılmış şartlar içinde bunu yaparlar; denildiğinde kolayca kabul edilebilecek bir gerçek belirtilmiş olur. Ne ki, insan eyleminin içinde bulunduğu şartları değiştirici etkisi tarih boyunca sanıldığından daha fazla olmuştur.

İnsanın dışında tarihsel yasa yoktur. İnsanın gerçekleşmesini ancak geciktirebileceği ya da hızlandırabileceği kendi dışında yasalar yoktur. Yasalar vardır, bu yasaların belirlediği hareket alanı vardır ama bu alan sanıldığından daha geniştir ve her tarihsel durumda yeniden incelenmesi gerekir.

Ekim devriminin Gramsci tarafından “Kapital’e karşı devrim” olarak adlandırılması doğrudur. Orada insanın sadece koşulların sonucu olmadığı, o koşulları etkileyip değiştirebileceği ve bunu da kabul edildiğinden daha büyük oranda yapabileceğinin önemli bir örneği vardır. Ne çare ki, sonraki yıllarda geçmişten kendilerine kalan teorik kuralların yeterince dışına çıkamadılar. Yenilerini cesaretle bulup uygulayamadılar. Yanlış yapmaya yeterince cesaret edemediler.

Yanlış yapmadan olmaz, zorunlu olarak yapacaksınız; önemli olan yanlıştan öğrenmek ve geç olmadan düzeltebilmektir. Daha sonra daha gelişmiş yanlışlar yapıp bunları düzeltmektir…

Yazıda bitkinin de bir canlı türü olduğundan söz ettim. Konu üzerinde başka bir yazıda duracağım. Bitkilerin de canlılar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği Darwin tarafından da belirtilmiş ama belirtilmekle kalmış. Bitkilerin zekası, duyuları, iletişimleri gibi konular için yapılan somut araştırmalar görece yeni sayılır.