Şuanda 224 konuk çevrimiçi
BugünBugün273
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14241
Bu ayBu ay14241
ToplamToplam10482665
40 yıl sonra TDAS, neden şimdi? PDF Yazdır e-Posta


40 Yıl Sonra TDAS’ı yazmadan önceki yıllarda böyle bir isteğim yoktu. Broşür zaten tarihe mal olmuş, bir harekete adını verecek kadar önem taşımıştı. Üstelik yıllardır yazdığım kısa yazıları izleyen okurların da görebileceği gibi, broşürdeki çok sayıda konuyu bu yazılarda zaten geliştirmiştim. Bunları derli toplu ve sistematik olarak anlatmaya gerçekten ihtiyaç var mıydı?

Bu ihtiyaç yaklaşık bir buçuk yıl kadar önce kendini hissettirmeye başladı. Ali İhsan bu ihtiyacı daha önce hissetmişti ama ihtiyacın talebi artık daha fazla arkadaş tarafından ifade ediliyordu.

Ne olmuştu da böyle olmuştu diye sorarsanız başlıca iki gelişmeden söz edilebilir:

İlki ve en önemlisi, Acilciler’in tarihi yeniden yazılmadan TDAS’ın genişletilmesi doğru olmazdı.

TDAS’ın adı Acilciler ile özdeşleşmişti ve Acilciler yıllardan beri Muhabarat örgütü olarak biliniyordu. 1980’li yılların sonundan beri ya da örgütün varlığı sona erdikten sonra, örgütün adı Suriye gizli servisinde çalışan bir kişi tarafından kullanılıyordu. Amaç, bu isim aracılığıyla Muhabarat’ın ülkemiz devrimci hareketi içine sokulmasıydı. Bu çaba özellikle 2007 yılı sonrasında yoğunluk kazanmıştı.

Acilciler olarak bilinen örgüt yıllardan beri mevcut değildi, Suriye Acilcileri vardı ve bu isim sanki eskisinin devamıymış gibi kullanılıyordu.

Önce bu işin halledilmesi gerekiyordu. Tarihimizin Muhabarat çetesinin elinden alınması gerekiyordu. Bu yapılmadan yazılacak 40 YIL SONRA TDAS uygun bir amaca hizmet etmezdi.

Tarihimizi Muhabarat’tan temizledik. Beş yıl süren ve herkese açık olarak yapılan bu tarihsel hesaplaşmada da devrimci hareketten büyük destek ve hatta pratik yardım gördük. Bir bölüm eski Acilci bu süreçte tarafsız kalmış olabilir, bunun önemli olmadığını birlikte gördük. İnsanlar bezmiş, yorulmuş, umut kalmamış ve ek olarak da Muhabaratçı tipin tehdit ve şantajlarına karşı durabilecek durumda da değildi. Olabilir. Hem eski Acilciler arasında yeterince desteğimiz vardı ve hem de devrimci hareketin desteği bizim için yeterliydi.

Karşımızdaki Muhabaratçı tip yıllardan beri devrimci değil, Arap milliyetçisiydi. Bir süre Suriye’de bulunup da bu tipin ne olduğunu görmeyen yoktu denilebilir. Abdullah Öcalan 16 yıl önce bunu, “O devrimci falan değildir, celepçidir, o. çocuğudur” diyerek kısa ve öz anlatmıştı denilebilir.

2008-2013 yılları arasında her şeyi açık olarak yaptığımız için süreci tekrar etmeyeceğim. Bütün amaçlarımıza ulaştık ve bitirdik. Tarihimizden ve devrimci hareketten temizledik. Bundan sonra ne yaptığı bizi ilgilendirmiyor.

Tarihimiz temizlenmeden TDAS’ın yenilenmesi, genişletilmesi doğru olmazdı.

40 Yıl Sonra TDAS’taki çok sayıda konu belirli oranda önceden yazılmış olduğu için yüz küsur sayfalık yeni bölüm sekiz ayda yazıldı, basıldı ve eski yazılarla birlikte piyasaya çıktı.

İkinci önemli gelişme, eski Devrimci Yol ile ilgilidir. Eski Devrimci Yol’un önde gelen isimleri yaptıkları uzun söyleşilerde mutlaka 1970’li yılların ortalarında Acilciler ile ilişkilerini belirtmek gereğini duyuyorlardı. Bu durum, Acilciler’in ve TDAS’ın onları ne kadar etkilemiş olduğunu gösteriyordu. Oğuzhan Müftüoğlu da yayımlanan uzun söyleşisinde DY’nin görüşlerinin silahlı mücadele hareketleriyle mücadele içinde şekillendiğini belirtecekti. Bu hareketler arasında bizden başka teorik yazı yazan yoktu. Diğerleri sadece eylem bildirisi yazardı…

TDAS ve bu temelde şekillenen örgütlenme, devrimci hareketin 1974-80 arasındaki en büyük örgütünün şekillenmesini ciddi olarak etkilemişti.

Bu kadar önemli bir broşür hakkında geçmişte Nasuh Mitap’ın yazdığı hiçbir ciddiyeti bulunmayan bir eleştiri yazısı dışında hangi olumlu ya da olumsuz değerlendirme yapılmıştı? 40 Yıl Sonra TDAS için de bir şey beklemiyorum. Daha erken; hele reel sosyalizmin çözülmesi, anti kapitalist demokratik devrim gibi konular kendini biraz daha dayatsın; belki o zaman…

Düşünün ki, TDAS’ın değeri aradan 35-40 yıl geçtikten sonra kabul edildi. Bir görüşe göre, 1970’li yıllardan bugüne kalan en önemli yapıttır. Başka görüşler de övmeseler bile önemini kabul ederler. En azından ben, PKK’nin önceli olan UKO’nun (Ulusal Kurtuluş Ordusu) diğer adının Kürdistan’ın Acilcileri olduğunu yakın yıllara kadar duymamıştım.

Bunlar geride kaldı, yıllar öncesinde kaldı ve biz anılarla yetinemeyiz. Orada yaşamak, orada kalmak isteyenler olabilir, mümkündür, biz 40 yılda çok değişen dünyayı yeniden analiz etmek durumundaydık ve böyle de yaptık.

Yetmez ve daha gitmemiz gerekiyor.

12 Eylül ve içimizdeki Muhabarat’ın yarattığı büyük yıkıntıdan psikolojik olarak kurtulmak o kadar kolay değildir.

Şunu da unutmamak gerekiyor: çok kişinin aklı seçimde… Bu nedenle birkaç hafta geçsin bakalım… Seçim sonucu belli olsun, sonrası da biraz ortaya çıksın…

Yine de 40 Yıl Sonra TDAS ile ilgili bir şey yazılmazsa şaşmayacağım. Devam etmek gerekir. Şimdi sıra Acilciler Tarihi’nde…