Şuanda 244 konuk çevrimiçi
BugünBugün297
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14265
Bu ayBu ay14265
ToplamToplam10482689
Uygurlar ve Türkistan fiyaskosu PDF Yazdır e-Posta


Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) Sincan bölgesinde yaşayan Uygurlara baskı uygulandığı iddiası ve buna yönelik protestolar yapılıyor. Bu iddia yeni değil ve bu bölgede geçmişte küçük ayaklanmalar yaşandığını, çatışmalar ve hayatını kaybedenler olduğunu da biliyoruz.

AKP ve MHP yıllardan beri bilinen bir konuyu dikkati başka yöne çekmek anlayışı içinde kullanıyor. Ramazan ayı da propagandanın etkisini artırmak için uygun bir zamandır.

Uygurlar, MHP’nin yıllardan beri sürdürdüğü ve 1995 sonrasında da susmak zorunda kaldığı “esir Türkler” söyleminin parçasıdır. Cumhuriyet’in başından ve hatta 1923 öncesinden başlayarak SSCB’nin dağıldığı 1991’e kadar sürdürülen bu iddiaya göre; Türkistan’daki esir Türkler “Moskof mezalimi” altında bulunuyorlardı. Azeriler, Özbekler, Kazaklar, Türkmenler, Kafkasya’daki diğer halklar ve Uygurlar zulüm altında yaşıyorlardı.

Biraz dikkatli okur, Türkistan’ın neresi olduğunu merak edecektir.

Türkistan, Çarlık Rusyası tarafından sömürgeleştirilmeden önce değişik etnik kimliklerin karışık olarak yaşadığı bölgenin adıdır. Bölge geri bir yapıya sahip olduğu için uluslaşma oldukça geri aşamadaydı. Kaldı ki, aynı isimde bir uluslaşma –Türkleşme- de söz konusu değildi. Özbekler kendilerini Türk olarak görmezler ve bu kesim de Türkistan adı verilen alanın en kalabalık nüfusunu oluşturur.

Özbekçenin Anadolu Türkçesine yakın olmasından hareketle onların da Türk oldukları sonucuna varılamaz.

Kaldı ki, Azerilerin ne kadar Türk oldukları da kuşkuludur. Azerice ile Anadolu Türkçesi birbirine oldukça benzer. Bir dönem Anadolu Türkleri ve Azeriler için “iki devlet – tek millet” denilirdi ama o günler çabuk geçti. Azerbaycan, Bakü-Ceyhan boru hattının tam kapasite çalışması için gerekli petrolü vermediği gibi, Rusya Federasyonu (RF) ile yakın ilişkisini de sürdürdü. Türkmenistan da Nabucco boru hattı için yeterli doğal gaz vermeyi kabul etmeyecek, gazı RF üzerinden ihraç etmeyi tercih edecekti.

Türkistan Çarlık Rusyası tarafından sömürgeleştirilmiş, ardından bu topraklar SSCB sınırları içinde kalmış ve değişik isimlerde devletler kurulmuştu. 1991’de SSCB’nin dağılmasının ardından bu devletler tam anlamıyla bağımsız oldular. MHP’liler sanıyorlar ki, yüz yıldan uzun bir sürenin bu insanlar üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Sonuçta hepsi Türktür ve “bütün Türkler hep bir ordu” olacaktır!

1991 sonrasında Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine doluştular ama boylarının ölçüsünü çabuk aldılar. Görüntüye kanıp bir şeyler olabileceğini sandılar.

MHP’nin sembolü “uluyan kurt” Türk mitolojisinde vardır. Özbekistan ve Azerbaycan’da uluyan kurt motifli halılar görebilirsiniz. Ama bu kadar, gerisi yoktur.

Türkistan adlı bölgenin tarihte kaldığı, Çarlık Rusyasının böldüğü Türkistan’ın bir daha eski bütünlüğüne kavuşamayacağı anlamak isteyenler için yeterince açıktır. Bu ülkelerin tamamı RF ile iyi geçinmektedir ve bu da normaldir. Bölgede güç RF’in elindedir. Söz konusu ülkelerin aralarında birleşip RF’e karşı durmaları gibi bir anlayış söz konusu değildir.

Reel sosyalizmden sonra gelen kapitalist rejimlerdeki kadroların büyük bölümünün eski komünist partisi kökenli olduklarını bilenler için bu durum normaldir. Bu kadro yıllardan beri birliktedir, sadece örgütün adı değişmiştir.

Azerbaycan örneğinde daha somut olarak anlatılırsa:

Bu ülkedeki ilk devlet başkanlığı seçimini Türkiye’ye yakın olan Elçibey kazandı. Elçibey bölgesel dengeleri dikkate almadan Türkistan’ı kurmak sevdasındaydı. Kısa süre sonra şimdiki devlet başkanı İlham Aliyev’in babası Haydar Aliyev tarafından devrildi. Haydar Aliyev, SSCB zamanında SBKP Merkez Komitesi Politik Büro üyesiydi ve KGB’den sorumluydu.

Tansu Çiller’in başbakan, Demirel’in cumhurbaşkanı olduğu bu dönemde Türkiye, Aliyev’e karşı darbe yapmaya kalktı, başarılı olamadı. Türkiye büyükelçisi apar topar ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Acemilik işte! Karşında eski KGB sorumlusu var, sen kiminle dans ettiğinin farkında mısın?

Özbekistan’da o yıllarda İslam Kerimov başkandı ve eski komünist partisi adında demokratik kelimesi bulunan başka bir örgüte dönüşmüştü. Taşkent’te iken konuştuğum bu ülkenin tanınmış şairi Muhammed Salih, ülkede liberal demokratik bir düzen istiyordu; ne ki, Kerimov yönetimi kendi denetimi dışındaki bir burjuvaziye izin vermiyordu.

Türkistan diye bir bölge bulunmuyor. Bu bölge tarihte yüz yıldan fazla zaman önce bu ismi taşımış olabilir, ama artık bulunmuyor. Türkistan’ı yeniden kurmak, Arap ülkelerini birleştirip Arabistan kurmak gibi imkansız bir hedeftir.

MHP’liler çenelerini kapatmak zorunda kaldılar. “Esir Türkler”in ülkelerinde de yandaş bulamadılar. Elçibey gibilerinin de icabına RF’in aktif desteğiyle bakıldı.

Yazıyı yazarken baktığım facebook’ta bir afiş gördüm ve “vay be, demek bunu da görecekmişiz!” diye kendi kendime söylendim.

Afiş SYKP (Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi) amblemiyle birlikte bu partinin Büyükçekmece örgütü tarafından çıkarılmış. Afişte yerel örgütün adı yazmıyor ama paylaşan kişi bu ismi belirtiyor. Neyse, her durumda parti amblemli bir afiş ve üzerinde “Doğu Türkistan’da Kürdistan’da faşizm yenilecek!” yazıyor.

Doğu Türkistan dediğinizde bunun batısı da var demektir ya da Türkistan diye bir yer var ya da bugün olmasa bile kurulabilir demektir.

Yukarda bunun neden olamayacağını anlattım. “Moskof mezaliminden” kurtulan ve hepsi Türk sayılan halklar Türkistan’ı yeniden kurmayı düşünmek yerine, RF ile yakınlaşmayı tercih ettiler. Türkiye bu alanda 1991-2000 yılları arasında etkili olmak için çok uğraştı ama çapı yetmedi. Ortak Türk kültürü oluşturmak için kurultaylar düzenledi ama sonuçsuz kaldı. Bazı ülkelerde Fettullah Gülen okulları açıldı, Özbekistan bunları hemen kapattı.

Özbekler Anadolu kökenlileri hiç sevmezler. Bunu 1992’de Taşkent’te bulunduğum birkaç gün içinde bile görebilmek mümkündü. Bu duygunun tarihsel kökeni de bulunuyor.

1402’de Ankara savaşında Yıldırım Beyazıd’ı yenerek Osmanlı İmparatorluğu’nun geçici olarak dağılmasına (Fetret Devri) neden olan Timur, Semertand doğumlu bir Özbektir.

Doğu Türkistan söylemi MHP’liler ve Uygurların milliyetçi kesimi tarafından kullanılan temeli ve geleceği olmayan bir isimdir.

Dahası, Doğu Türkistan olarak adlandırılan Uygurların yaşadığı Sincan bölgesi ÇHC

sınırları içindedir ve bu ülkede de Çin Komünist Partisi iktidardadır.

Komünist Partisi’nin iktidarda olduğu bir ülke için yapılan faşizm belirlemesi de çok hoş doğrusu!

Böyle bir belirleme yapılmadan önce komünist partisi önderliğinde kapitalizmin nasıl geliştiği üzerine biraz açıklama yapmak gerekmez miydi?

Gündemde Uygurlar konusu var ve arkadaşlar da anlaşılabilir nedenlerle bu konuda görüş belirtiyorlar. Tek eksikleri, görüşlerinin bilgi temeline oturmamasıdır.

Uygurlar konusu gündem saptırmadır, burası açıktır.

Uygurlar arasında MİT’in iyi bir örgütlenmesi vardır. Muhalefet gazeteleri İstanbul’da yayımlanır. Uygurların sahip oldukları haklar Türkiye’deki Kürtlerden daha fazladır, ama daha da fazla hakkı tabii ki isteyebilirler. 

Buna karşılık olmayan ve olmayacak Türkistan’dan söz etmek yerine MHP’nin bu  konuda yaşadığı fiyaskoyu anlatmak daha uygun olmaz mı?

Doğu Türkistan’dan söz edenlere, MHP ve AKP’ye “neresi burası?” diye sormak daha uygun olmaz mı?

Yaşadıkları büyük fiyaskoyu, unutmak istedikleri büyük fiyaskoyu hatırlatmak daha uygun olmaz mı?