Şuanda 314 konuk çevrimiçi
BugünBugün364
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14332
Bu ayBu ay14332
ToplamToplam10482756
65 PDF Yazdır e-Posta


65 yılım birkaç gün sonra geride kalıyor. Normal olarak bu yaşa gelen insanlar hayatlarının değerlendirmesini yaparlar. Böyle bir isteğim yok, zaten yapmıştım. Beni asıl ilgilendiren gelecek değerlendirmesidir.

Gelecek için plan yapmanın temelinin olması gerekiyor. Gerçekçi olmadan hayal kurmanın anlamı yok. Gerçekçi olmanın ilk şartı, gelecekte de sadece kafanızla değil bedeninizle de yaşayacağınıza göre, bedenin durumudur. Bedenin durumu hiç iyi değilse, gelecek için uzun vadeli plan yapmanın anlamı yoktur.

Üç yıl aradan sonra genel sağlık kontroluna gittim. İki yıldır gitmedim sanıyordum, fazla olmuş. Kan tahlilleri sonucunda doktor, “sizin için yapacak bir şey yok, bütün değerler normal” dedi. Biraz şaşırdım çünkü önceki yıllarda kolesterolüm biraz yüksekti, normalin üst sınırına düşmüş; şekerde yükselme bekliyordum, ama normal… Garibime gitti, ben ne yaptım da böyle oldu, diye düşündüm.

Psikoloji beden sağlığında önemlidir. Nasıl bedenle ilgili bir hastalık psikolojiyi etkilerse, tersi de doğrudur. Sağlam bir psikoloji bedeni pozitif etkiler.

Bildiğim bir konu ve psikolojim de iyi ama yine de yetersiz bir açıklama…

Daha sonra özellikle kolesterolün düşmesi için ne yapmış olduğumu buldum: dondurma yemeyi bırakmadım ama hayli azalttım.

Dondurmaya ve çukulataya dayanamam. Önceki yıllarda kiloluk kaplarda satılan özellikle vanilyalı dondurmadan alır, bir oturuşta bitirirdim. Kendimi tutmadığımda ikinci kaba başladığım bile olurdu. Daha sonra dondurmanın kolesterol deposu olduğunu öğrendim ve son birkaç yıldır yemeyi hayli azalttım.

Bunun mutlaka etkisi vardır çünkü eskiden hiç yumurta yemezdim. Son birkaç yıldır sık olmamakla birlikte yemeğe başlamama rağmen kolesterolün düşmesini başka türlü açıklayamıyorum.

Çukulata sevdam ise sürüyor, şeker yükselmiştir diye bekliyordum ama olmamış.

Bu yaşta çok sayıda erkekte iki yaygın sorun vardır:

Birincisi, kilolu olmaktır. Fazla kilo bedende çok sayıda olumsuzluğa yol açar. Böyle bir sorunum yok. Boyla kilo arasında beş birim fark var ki, bu da sorun sayılmaz.

İkincisi, prostat sorunudur. 60 yaşın üzerindeki erkeklerin yüzde 50’sinde vardır. Büyüyen prostatın kansere dönüşmesi de az rastlanan bir durum değildir.

Üç yıl önceki kontrolde doktorun isteği üzerine bunun da tahlili yapılmış ve normal çıkmıştı. Ne karakter ne de biyoloji olarak bu yıl 94 yaşında ölen babama hiç benzemediğim için prostat çıkmaması normal bir durum.

Bedenle ilgili iki sorunum vardı; dişler ve deri. Çok sayıda dolgu ve birkaç tane de takma var ama dişlerin büyük çoğunluğu orijinal… Her gün fırçalarım ama daha iyi bakmam gerek.

Deri, bedenin en büyük organıdır, bir garip… Küçük enfeksiyon kapmaya meraklı bir organ… Kafa ve vücut derisinde sürekli olarak bunun belirtileri vardır. Bunun başlıca nedeni bazik ortamdır. Kimyada PH derecesi ölçümü vardır. PH 7 ise ortam nötrdür, yüksek olunca bazik, az olunca asidik olur. Yıkanırken PH derecesi düşük ürünler kullanmam gerekirdi ama bunlar birkaç yıl öncesine kadar yoktu. Sonra PH 5,5 kafa ve beden şampuanları çıktı ama bende pek etkili olmadı diyebilirim. Nihayet yeni PH 5 çıktı. Nasıl söyleyeyim, duş yaptığınız zaman derinin nasıl etkilendiğini hissediyorsunuz. Kafada ne kepek kaldı ne kaşınma, deride ise büyük bir rahatlama…

Bu sorunu çözdüm gibi görünüyor.

Bedenin daha iyi durumda olması için yapılması gerekenler var. Hareketli bir insanım ama düzenli spor yapmak önemlidir. Ek olarak bazı yemekleri yerken kendimi denetlemem gerekiyor. Bir oturuşta üç tabak mantı bitirmek olmuyor, biraz dikkat etmek gerek! Kilo sorunum yok sayılır ama dikkat etmek gerek…

60 yaşının üzerinde olup da kilolu olmamak Türklerde, Kürtlerde ve Araplarda az rastlanan bir özellik… Bakıyorum göbek kendisinden önce köşeyi dönüyor. Gerçi her şeyin açıklamasının bulunduğu gibi bunun da bulunmuş: göbeksiz erkek balkonsuz eve benzer, denilmiş, ama boşverin bu uydurmaları…

İnsanda kafayla gövdeyi birleştiren boyun vardır. Şişmanlığın göstergelerinden birisi de boynun kaybolmasıdır. Kafa doğrudan gövdeyle birleşir. Aşırı kilo sorunu olanların bir süre sonra yürümekte zorlanmaya başlamaları kaçınılmaz oluyor, bedenin ağırlığını taşıyan dizler dayanamıyor.

Fotoğrafını her gördüğümde hayretler içinde kaldığım bir tip var. Lazkiye’de ve iddiasına göre dağlarda ve ovalarda gecesini gündüzüne katarak düşmana karşı savaşıyor. Eskiden iyice sarkan gerdanı ve kaybolmaya başlayan boynu nedeniyle “Lazkiye’nin tombulu” derdim, ama o eskidendi. Şimdi ise eniyle boyu bir olmuş, savaşmak insana fena halde kilo aldırıyor demek ki… Yahu bu kıçını bile kaldıramaz, demeyeceğim! Ruh hali kötü, biliyorum ve bunun da bilinen belirtilerinden birisi aşırı yemektir. Üstüne bir de savaşmak gibi kilo aldıran bir faaliyet gelirse insanın eniyle boyu bir oluyor.

İbrahim Yalçın anlatmıştı: Hollanda’da oldukça şişman bir Maraşlı iki montofon olarak adlandırılan besili inek arasında fotoğraf çektirip annesine yollamış. Altına da not düşmüş: ortadaki benim!

Suriye’de montofon olsaydı herhalde benzeri bir durum ortaya çıkardı.

Neyse geçelim bunları…

Bu durumda önümde daha 25 yıl var dersem herhalde abartmış olmam.

Büyük soru burada geliyor: 25 yılda ne yapacaksın?

Zor bir soru çünkü bedensel ve zihinsel olarak yoğun bir hayat yaşamaya alışkınım, gençliğimden beri bu böyledir, başka türlüsünde içimi sıkıntı basıyor. İnsanlar vardır, uzun tatillere giderler, zamanlarını gezip, lak lak edip, tanıdıkları ziyaretle geçirirler. Ben yapamam, bu tür insanları da anlayamam.

Aynı hayat çizgisini sürdürmeye çalışacaksam, iyi düşünmem gerekiyor.

Önümüzdeki diyelim 25 yılda ne yapacaksın?

Bunu da 65 sonrası başlıklı gelecek yazıda anlatayım.