Şuanda 309 konuk çevrimiçi
BugünBugün360
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14328
Bu ayBu ay14328
ToplamToplam10482752
Güvenlik, İslam Devleti, Türkiye ve Suriye PDF Yazdır e-Posta


Suruç’taki katliam devrimci örgütlerin güvenlik konusundaki aldırmazlığını bir kere daha ortaya koydu. Üstelik tersine yönelik tespitler yıllardan beri yapıldığı halde…

Bu ülkede devrimci olan herkes faili meçhul cinayetleri, failleri bulunamamış bombalamaları, infazları, devletin ve gizli örgütlerinin provokasyonlarını bilir. Ek olarak Suriye ve Irak’ta yıllardan beri iç savaşın sürdüğünü, Türkiye ile bu iki ülke arasındaki uzun sınırın yolgeçen hanına dönmesinin yanı sıra istense bile tam olarak denetlenmesinin mümkün olmadığını da bilir.

Buna rağmen toplantılarında güvenlik önlemi almayı ihmal eder, düşünmez.

Devleti bu kadar suçlayıp sonra da devletin aldığı güvenliğe güvenmek garip olmuyor mu?

Yüzde yüz güvenlik yoktur. Siz istediğiniz kadar güvenlik önlemi alın, birileri bunu aşabilir. Bu durum sizin saldırgana yönelik olarak elinizden gelen zorluğu çıkarmanızı engellemez. En yetersiz önlem bile hiç alınmamış olmasından iyidir.

Suruç Kürdistan’da ve İD (İslam Devleti) içinde çok sayıda Kürt olduğu biliniyor.

İD’nin Kuzey Kürdistan’da ciddi zemini bulunuyor.

Kısa süre önce HDP’nin Diyarbakır mitingindeki patlamayı da biliyoruz.

Bunlardan çoktan çıkarılması gereken sonuç; nerede olursa olsun ve kaç kişi katılırsa katılsın toplantı ya da miting yaparken güvenlik almaktır. Güvenlik konusunda devlete güvenmemektir. Bunun çoktan yapılıyor olması gerekirdi.

Belirttiğim gibi, mutlak güvenlik yoktur, her güvenlik önlemi aşılabilir, ama böyle olabilir diye güvenlik alınması ihmal edilemez.

İD’nin Türkiye ve Kürdistan’daki kitle zeminini sadece AKP iktidarı tarafından desteklenmesine bağlamak bu örgütü küçümsemek olur.

İD dünya çapında bir örgüttür ve Müslümanların olduğu hemen her ülkede bulunmaktadır.

İngiltere gizli servisi bu ülkeden Suriye ve Irak’taki savaşa çoğunluğu üniversite mezunu olan en az 700 kişinin gittiğini açıkladı. Bunların hepsi İD’ye gitmemiştir ama önemli bölümünün bu örgüte katıldığı düşünülebilir.

Fransa için bu rakam daha yüksek…

İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde İD’nin boyutları tam bilinemeyen ama küçümsenemeyecek bir örgütlülüğü bulunuyor.

İD’ye katılanlar arasında çoğunluk erkek olmakla birlikte tek tük olmaktan daha fazla kadın da bulunuyor. Hatta Alevi kökenliler de var.

İD’nin dünya çapında bir örgüt olmasının nedenlerini, hangi boşluğu doldurduğunu Küresel Cihad başlıklı yazımda açıklamıştım. Şu anda sitede benim yazılar bölümünde 70 nolu yazıdır.

AKP İD’den desteğini tümüyle çekse bile İD var olacaktır. Güç kaybedecektir ama var olacaktır.

Karşınızdakini basite almayın. Nijerya’da Boko Haram’ın katıldığı, Afganistan’da Taliban’ın bölünüp bir bölümünün katıldığı bir örgüt karşısındasınız.

Libya’nın önemli bölümünü denetliyorlar, Mısır’da ve Suudi Arabistan’da çatışmalara girecek kadar varlar. Ve daha sayılabilir…

Propagandayı iyi biliyorlar ve eğitimli insanlar…

Kuranı Kerim’i kendilerine göre tutarlı yorumluyorlar.

Size ters gelebilir ama diyelim ki insanlığın kültür hazinelerini put olarak görmeleri ve tahribe yönelmeleri Hz. Muhammed’in davranışlarıyla ilgilidir. O da Mekke’yi işgal ettiğinde çok sayıda putu imha etmemiş miydi? Bu putlar kim bilir kaç yıllıktı, tarihi eserdiler. Put olarak gördü, Allah’a şirk koşmak olarak değerlendirdi ve imha etti.

İD de insanlığın kültür mirası sayılan heykel ve anıtlar için aynı değerlendirmeyi yapıyor.

“Türkiye İD’yi destekleyerek başına dert aldı” gibi bir değerlendirme şeriatçı örgütlerin tarihsel pratiğini bilmemek temeline dayanır.

Bu örgütlerin klasik sayılabilecek gelişim çizgisi şöyledir: önce uygun bir devlete hizmet ederek destek alırlar, yeterince güçlenince de o devletle savaşmaya başlarlar.

Mücahitler-Taliban-El Kaide çizgisi böyledir. ABD desteğiyle Kızıl Ordu’ya karşı savaşmışlar, güçlenmişler ve ABD’ye karşı dönmüşlerdir.

Filistin’deki Hamas ile İsrail ilişkisi böyledir.

İsrail, laik bir örgüt olan Filistin kurtuluş Örgütü’nü zayıflatmak için Hamas’ı desteklemiştir. Sonrasını biliyorsunuz, İsrail hedef oldu ama zararından fazlasını kazandı: Filistin hareketi bölündü ve zayıfladı.

İD’yi destekleyen iki devletten söz edilebilir; Birisi, biliniyor, Türkiye’dir; diğeri ise Suriye’dir.

İD, Suriye’de bazı petrol rafinelerini ele geçirmiş durumda ve petrol satışından hayli para kazanıyor. İD petrolü nasıl satıyor dersiniz? Kendisi doğrudan dünya pazarında satamaz. Suriye aracılığıyla satıyor. Bu ilişki iki taraf için de kazançlıdır. İD petrolü satıyor, Suriye yönetimi ise rafineri elinden gitmiş olmasına karşın orada işlenen petrolden satış payını alıyor.

Dikkat ederseniz İD’nin Suriye’deki asıl hedefi Kürtlerdir, rejimle pek çatışması yoktur. İki tarafın da kazandığı bir ticaret yapıyorlar.

Burası Ortadoğu, bugün ticaret yapanlar yarın çatışabilir ama şimdiki ilişkileri iyidir.

Türkiye’nin İD’ye silah vermesi destektir de, Suriye’nin para vermesi destek değil midir?

Bazı okurlara ters gelebilir ama durum budur. Petrolü satamazsanız rafineri ele geçirmenin anlamı yoktur. İD’nin Suriye’deki rafinerilerden elde ettiği petrolü satabilmesinin tek yolu da bunu uygun bir komisyonla rejime satmasıdır. Başka yol bulunmuyor.

Peşmergenin Musul gibi büyük bir kenti neredeyse hiç savaşmadan İD’ye terk ettiğini ve İD’nin de burada çok sayıda ağır silah ele geçirdiğini biliyoruz.

Bölgedeki güçler arasında çelişkiler bulunuyor ve başkaları bunları nasıl kendi çıkarları için kullanıyorsa İD de kullanıyor.

İD’nin bölgedeki desteği Türkiye’den ibaret değildir.

AKP’nin bu örgütü desteklemesine karşı çıkılması gerekir, burası açıktır ama AKP desteğini tümüyle kesse bile bu örgüt Suriye ve Irak’ta var olacaktır; Türkiye ve Kürdistan’da kitle tabanına sahip olmayı sürdürecektir.

İD’yi AKP’nin kullandığı bir örgüt derecesinde görmek yanıltıcıdır.

Kullanma ilişkisi karşılıklı bir ilişkidir. Bir taraf diğerini kullanırken, diğer taraf da bu tarafı kullanır. İlişki her iki tarafın da yararına olan sonuçlar veriyorsa, sürer; bir taraf için zararlı olmaya başlıyorsa, kesilir.

AKP-İD ilişkisini bu çerçevede görmek gerekir.

Okumuş olduğunuz yazının iki ana fikri bulunuyor:

Birincisi, güvenlik konusunu ihmal etmemek gerekir.

İkincisi, İD’yi küçümsemek yanlıştır. Bu örgütle ilgili yapılmış çok sayıda araştırma bulunuyor. Bilgi edinip bu temelde değerlendirmeye çalışın.