Şuanda 273 konuk çevrimiçi
BugünBugün324
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14292
Bu ayBu ay14292
ToplamToplam10482716
Hemen açıklama bulmanın dayanılmaz çekiciliği... PDF Yazdır e-Posta


Önemli gelişmeler karşısında durumu yeterince anlamak için gerekli bilgiye sahip olunmayınca hemen bir açıklama bulmanın dayanılmaz cazibesi vardır. Açıklama görüntüye uymalıdır ve böyle olunca da bir süre için bile olsa durumu kurtarmış, gelişmeler karşısında açıklama bulmuş olursunuz. Açıklamanızı daha sonra unutabilirsiniz çünkü inandırıcı olmaktan iyice uzaklaşmıştır. Önemli değil, o açıklama en azından kendiniz açısından günü kurtarmıştır.

1989-1991’de reel sosyalist blok dağıldığında benzerini yaşamıştık. Hemen açıklama bulunmuştu: sosyalist demokrasi yoktu!

Açıklama bir süre idare etti, ama tutmadı.

Reel sosyalist ülkelerdeki üretici güçlerin gelişme düzeyi kapitalist ülkelerdekinin artan oranda gerisinde kalmıştı. Kapitalizm “üçüncü sanayi devrimi” adı verilen, üretimde bilgisayarlaşma ve otomasyona geçişle karakterize olan sıçramayı yapabilirken, sosyalist ülkeler yapamamıştı. Üretici güçlerin gelişme düzeyi arasındaki büyük farklılık reel sosyalizmin kaçınılmaz olarak sonunu getirmişti.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti reel sosyalist ülkeler arasında üretici güçlerin en fazla gelişmiş olduğu ülkeydi ama bu alanda Federal Almanya ya da Batı Almanya’nın ancak yüzde 40’ına ulaşabiliyordu.

Aynı yaklaşım “sosyalist demokrasi yoktu” denilmeden de sürdü. Reel sosyalizmin çözülmesi sürekli olarak ekonomi dışındaki faktörlere bağlandı. Bu faktörler de vardı ama reel sosyalist ülkelerdeki büyük ekonomik sorunları atlayarak gerçekte hiçbir şeyi açıklayamazdınız.

Bunlar nasıl marksist, anlamak zor!

Reel sosyalizmin yıkılışının açıklanması konusunda her gerekçe var, ekonomik kriz ise söz konusu değil…

Bu ülkelerin (Romanya dışında) Batı ülkelerinden yıllarca aldıkları büyük borçlar, reel sosyalizmdeki halkın görece iyi refah düzeyinin bu borçlarla finanse edilmesi, bu ülkelerin yıllarca ürettiklerinin üzerinde tüketerek varlığını sürdürmüş olması ve bunun da sonunun gelmesi…

Bunu görmek için marksist olmak gerekmiyor. Bu ülkelerin ekonomisi hakkında biraz bilgi sahibi olunduğunda, DAC gibi en gelişmiş ülke örneğinde de görüldüğü gibi, dış borcun büyük önemi ortaya çıkıyor.

Ne ki, reel sosyalizmdeki ciddi ekonomik sorunları ortaya koyduğunuz zaman can sıkıcı ek sorular da ortaya çıkıyor: üretim araçlarındaki kolektif mülkiyetin üretici güçlerin gelişmesini kapitalizmdekinden daha hızlı gerçekleştirememesi gibi…

Kapitalist sistemin ağır kriz içinde bulunduğu koşullarda belirli bir dönemde sosyalist ülkelerdeki üretici güçlerin gelişme hızı kapitalizmdekini aşabilir.

1918-1970 arasında iki dünya savaşı ve bunların yarattığı büyük yıkım, 1929-1933 ekonomik krizi, 1960 sonrasında sömürge kurtuluş savaşları yaşanmıştı. Reel sosyalist ülkelerde üretici güçlerin gelişme düzeyi başlıca emperyalist ülkelerdekinin gerisindeydi ama aynı düzlemde yer alıyorlardı denilebilir. 1970’li yılların ortalarından başlayarak ise üçüncü sanayi devrimi –ya da bilimsel-teknolojik devrim- ile kapitalizm yeni bir aşamaya geçerken, sosyalizm bunu yapamadı. Üretici güçlerin gelişme düzeyleri arasındaki farklılık hızla arttı ve bilinen sonuç gerçekleşti.

Bu tarihsel gelişme çok yönlü olarak incelenmelidir ve bu incelemede de reel sosyalist ülkelerin gelişme tarihi önemlidir. Stalin’e çok kızılmasına karşın SSCB’nin büyük ekonomik gelişmesini 1925-1940 arasında gerçekleştirdiği ve ülkenin yarı feodal bir yapıdan sanayi ülkesi durumuna dönüştüğü inkar edilemez. Ne ki, aynı gelişme çizgisinin sonraki yıllarda sürdürülmesi mümkün değildi. Otomasyon ve büyük işyerlerinin yerlerini küçüklere bırakması, merkeziyetçiliğin yerine yerele büyük insiyatif tanıyan sürece geçilmesi, 1970’lerin ortalarından başlayarak gelişen bu sürece reel sosyalizm ayak uyduramadı.

Ekonomik sorunları dikkate almadan yapılacak bir reel sosyalizm çözümlenmesi sadece gerçek dışı olabilir. Kısa süre için bazı açıklamalar bulabilirsiniz, o kadar…

Tarihsel bir örnekten hareket ederek yaşanılan gelişmeler konusunda açıklama buldunuz diyelim. Bu açıklama daha sonraki gelişmelere de uygulanmalı ve eksikleri varsa tamamlanmalıdır. Hemen açıklama bulmuş iseniz, bunu yapamazsınız.

SSCB, Doğu ve Orta Avrupa’da reel sosyalizmin sona ermesi konusunda açıklama buluyorsunuz ama Çin Halk Cumhuriyeti konusunda sesiniz çıkmıyor.

Keza Vietnam konusunda da hiç ses çıkmıyor.

Dahası, Küba’daki gelişmeler konusunda da hiç ses çıkmıyor.

Küba denilince akla 26 Temmuz Hareketi, Fidel Castro ve Che Guevara geliyor; gerisi gelmiyor.

Küba yıllarca SSCB ve DAC’nin aktif desteğiyle ABD ambargosuna rağmen ayakta kalabildi. SSCB’nin dağılmasının ardından zor günler yaşadı. Son yıllarda Venezüella’nın ucuz petrol desteğiyle ekonomisi rahatladı ve “Pazar sosyalizmi” olarak adlandırılan değişikliklere yöneldi. Tarım ve hizmet sektöründe küçük işletmecilik serbest bırakıldı, yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesi için değişikliklere gidildi.

Küba ekonomisi biraz rahatlamış iken Küba KP’si bu değişikliklere neden ihtiyaç duydu dersiniz?

Diğer sosyalist ülkelerde görülenin aynısı Küba’da da bulunuyor: üretimde büyük sorun var; özellikle tarımda ve hizmet sektöründe büyük sorun bulunuyor.

50 yıllık aradan sonra ABD ile diplomatik ilişki kurulması, Washington’da Küba elçiliğinin açılması ve yakında Havana’da da ABD elçiliğinin açılacak olması ekonomik ambargonun kalkacağı anlamına gelmiyor. Obama kalkmasından yana ama kararı Kongre verecek… Her durumda Küba’ya çok sayıda ABD’li turistin gelmesi bekleniyor. İspanyol firmaları Havana-Florida arasında feribot seferleri için hazırlıklarını tamamlamışlar bile…

Turizmin daha da yoğunlaşması iyidir de aynı zamanda ciddi gelir farklılaşmasına da yol açar. Bu farklılaşma Küba’ya gidenlerin bile fark edebileceği kadar açıktı ve daha da artacaktır.

Bu gelişmenin ardından reel sosyalizmin sonu gelir diye bir saptama yapmıyorum. Küba’da diğer reel sosyalist ülkelerde olduğu gibi komünist partisinin içinden burjuvazinin çıkması mümkün değildir çünkü Küba burjuvazisi zaten vardır, yıllardan beri Florida’da oturmakta ve rejimin günün birinde yıkılmasını beklemektedir.

Dikkat çekmek istediğim, reel sosyalizmde her türlü sorunu sıralayan ama ağır ekonomik sorunlara hiç değinmeyenlerin Küba konusunda da susmak zorunda kalmalarıdır.

Reel sosyalizm 20. yüzyıl tarihini önemle etkilemiş büyük bir sistemdi. 1989-91’de bu sistem en güçlü örnekleriyle tarihe karıştı. Bu büyük olayın nedenleri konusunda yapılan açıklamaların önemli bölümünde her nedeni bulabilirsiniz, ama ekonomik sorun bulamazsınız.

Bunlar nasıl marksisttir, anlamak zor doğrusu…

Gelecek yazı Avrupa birliği ile ilgili olacaktır…

Aynı örneği AB konusundaki gelişmelerde de görüyoruz.