Şuanda 266 konuk çevrimiçi
BugünBugün319
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14287
Bu ayBu ay14287
ToplamToplam10482711
Bir şeyler değişiyor, vatan sağolmasın gibi... PDF Yazdır e-Posta


 

 

Beş yıl önceki şehit cenazeleri bugünkünden farklıydı: ölen askerin yakınları feryat ederler, PKK’ye lanetler yağdırırlardı. Cenaze törenlerinden eksik olmayan ve ölen askerle herhangi bir akrabalığı olmayan bir güruh da “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganını atar, hızını alamazsa HDP binasına ya da bölgenin bilinen Kürt esnaflarına saldırırdı.

Cenaze törenleri farklılaştı…

“Vatan sağolmasın”, “neden hep biz ölüyoruz”, “kendi oğlunuzu askere gönderin” gibi sözler duyuluyor. RTE dahil AKP önde gelenlerinin büyük çoğunluğunun oğulları rapor alarak askerlikten muaf tutulmuşlar. Bunlar da ortaya çıkınca ölen askerlerin yakınlarının öfkesi iyice artıyor.

Beş yıl önce de farklı bir durum yoktu, ama bu kadar farkındalık da yoktu.

Milliyetçiliği şahlandırmak için ağır tahriklere başvuruyorlar.

Varto’da öldürüldükten sonra soyulup teşhir edilen kadın gerilla konusunun bilinçli yapıldığını düşünüyorum. Tahrik et, çatışma düşük yoğunluklu olmaktan çıksın, var güçleriyle saldırsınlar, peşpeşe asker ve gerilla cenazeleri gelsin ve ortam değişsin…

Yapmak istedikleri budur.

“Türkün gücünü göstereceklermiş!”

Ordu ve polis ve benzeri diğer güçler “Türkün gücünü” halka gösterebilir ve yıllardır özellikle Kürtlere karşı gösteriyor da…

Başka bir yerde de gösteremiyor zaten…

Putin hakaret eder gibi demeç verir, seslerini çıkartamazlar…

Hadlerine mi düşmüş!

Karşılarında eğitimli bir askeri güç buldukları zaman zorlanırlar.

Savunmasız halka saldırmakla eğitimli bir askeri güçle savaşmak farklı şeylerdir.

Bunun güzel bir örneğini Suriye’de de görüyoruz.

Bu ülkedeki iç savaşta ölenlerin sayısı yaklaşık 240 bin kişi ve bunların yarısından fazlası Suriye ordusundan…

Bu nasıl oluyor diye sorulabilir. Sadece Suriye ordusunun hava kuvvetleri var, başkasının yok… Son olarak Şam civarındaki bir yerleşim birimindeki pazar yerini bombalayıp 80 sivili öldürdüler. Daha önce aynısını İdlib’de yapmışlardı.

Hava kuvvetlerine ve zırhlı birliklere sahip olan bir gücün daha az kayıp vermesi gerekirdi. Tersi oluyorsa demek ki bu ordu yıllarca halkına karşı savaşmasını öğrenmiş demektir. Karşıdaki güç hangi desteği görürse görsün, hava kuvvetleri sadece sende varsa, en fazla kaybı senin vermemen gerekirdi.

Farklı olmakla birlikte benzeri bir durum bizde de bulunuyor.

Zorunlu askerlik yapan ve çatışmaya sürülen er kendisine ister istemez soruyor: “Ben neden öleceğim? Vatan savunmasıysa bunu herkes yapsın.”

Ama herkes yapmıyor. Vatan-Millet-Sakarya diyenlerin çocuklarının hepsi raporlu, askerlik yapmaya uygun değillermiş!

Bu yeni değil, eskiden de böyleydi.

Kanlı bir dönemin başbakanı Tansu Çiller’in iki oğlu askerlik yaptı mı, bilmiyorum. Yapmışlarsa da geri hizmette yapmışlardır. Aksi olsaydı gazetelerde onların resimlerinden geçilmezdi.

Artık fark ediliyor ve bu önemli bir değişimdir.

Savaş istiyorsan, vatan savunulacaksa, önce kendi oğlunu gönder!

 

Salih Müslim gibi bir oğullarını savaşta kaybedemezler, bunlar yapamaz…