Şuanda 223 konuk çevrimiçi
BugünBugün272
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14240
Bu ayBu ay14240
ToplamToplam10482664
Barış bazan tabutlarla gelir, bazan... PDF Yazdır e-Posta


 

 

Vietnam savaşı ve ardından ABD askerlerinin yıllarca yaşadıkları Vietnam sendromu hakkında çok sayıda yayın yapıldı, filmler çevrildi. Mai Lai katliamı ve napalmden yanan bir kız çocuğunun fotoğraflarıyla dünyanın ilk medya savaşı olarak da bilinen Vietnam, ABD’nin askeri anlayışında da değişiklikleri zorunlu kıldı. Bu savaştan sonra ABD’de zorunlu askerlik kaldırıldı. Hatırlarsınız, askere gitmeyi kabul etmeyen ABD gençleri hapse girmek zorunda kalıyordu ve bunlardan birisi de sonradan Muhammed Ali adını alacak olan C. Clay idi.

Barış sık sık tabutlarla geliyor. ABD, Vietnam savaşında 55 bin kayıp verdi. Vietnam’ın kaybı, siviller dahil bir milyon kişiydi ama 55 bin kayıp ABD’de savaşa karşı muhalefetin gelişmesinde etkili oldu. Vietnam savaşının sona ermesi de; Vietkong’un askeri başarıları, dünya çapında bu savaşa karşı muhalefet ve ABD içindeki barış hareketinin gelişmesinin bileşkesi sonucu gerçekleşti.

Filmin adını hatırlamıyorum ama Vietnam savaşıyla ilgili çevrilen ilk filmlerden birisidir. Savaş sürüyor, Vietnam’da yaralanan ve tekerli sandalyede oturmak zorunda kalan bir eski asker, savaşa karşı barış mitingine katılıyor. Savaş yanlıları mitinge saldırıyor ve bu askeri de dövüyorlar.

Vietnam savaşı süresince de değişik kereler ateşkes ilan edilmiş, silahlar susmuş, ABD ile Kuzey Vietnam yönetimi arasında barış görüşmeleri başlamıştı. Bir süre sonra ateşkes bozulmuş, savaş sürmüştü.

Her durum farklıdır, bir ülkede farklı bir zaman ve mekanda gerçekleşen başka ülkede de gerçekleşir diye bir kural yoktur, ama bu durum orada yaşanılandan öğrenilmesini engellemez.

Barış bazen tabutlarla geliyor. Ya da artan sayıda gelen tabutlar barışın gelmesini hızlandırabiliyor.

Tabutların artarak gelmesiyle kendiliğinden barış gelmiyor ama insanlar artan oranda “bu iş böyle gitmez, böyle çözülmez”i görmeye başlıyorlar.

Bizdeki gibi süreç çok yavaş da gidebiliyor.

1984 yılındaki Eruh baskınıyla devlet ile PKK’nin açık savaşı başladı ve ilk kez “vatan sağolmasın”, “savaş isteyenler askere kendi oğullarını göndersinler” sözleri duyuluyor.

Böyle düşünen ve bunu ifade eden acılı şehit yakınları bu nedenle “ahlaksız şehit yakınları” diye değerlendiriliyor.

Çok yavaş bir süreç bu ama yukardaki sözleri on yıl önce düşünmek bile zordu.

Hep aynı laflar ama etkileri çok yavaş da olsa azalıyor.

“Şehitler ölmez”e inanan hala var mı?

On yıl önce şehit olanları akrabaları dışında hatırlayan var mı?

Şehit olan Mehmet ise, deniliyor ki, “Mehmetler tükenmez…”

Mazlum Doğanlar da tükenmez ve bunu görmek bu kadar zor mudur?

Hükümet yetkilileri asker cenazelerine katılmaya çekiniyorlar çünkü tepki var.

En hafifi yuhalanmak, katılan yetkilinin çevresinde koruma ordusu olmasa başka şeyler de olacak…

Kimin oğlu bedelli askerlik yapmış, okumak mümkün…

Savaş isteyenlerin tümünün oğulları aynısını yapmış…

Bedelli ya da eskiden torpilli askerlik yapanlarda bu durum bilinmezdi.

Basının ve televizyonların hali malum, ama tabut hepsinden büyük bir gerçeklik…

Ölen gerillalar ve sivil halk eskiden asker yakınlarını hiç ilgilendirmezdi; şimdi biraz olsun ilgilendirmeye başladı.

Maalesef böyle…

Tabut hepsinden daha büyük bir gerçeklik…

HDP binalarını basarak, gördüğünüz Kürtleri döverek, ırkçı sloganlar atarak bir süre kendinizi ajite edebilir, çevrenizi etkileyebilir, gerçeklikten kaçabilirsiniz.

Tabutlar hepsinden daha büyük gerçekliktir.