Şuanda 351 konuk çevrimiçi
BugünBugün397
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14365
Bu ayBu ay14365
ToplamToplam10482789
Fransa'da seçim, Avrupa'da ırkçı sağ PDF Yazdır e-Posta


Fransa’da yeni bir düzenlemeyle yapılan bölge seçimi gerçekleşti ve Ulusal Cephe (FN) yüzde 28 oranında oy alarak birinci parti oldu. Bunu Sarkozy’nin partisi ve ardından da Sosyalist parti izliyor.

Fransa’da iki turlu seçim sistemi var. İkinci turda oyların yüzde ellisini alan parti temsilciliklerin de büyük bölümünü alıyor.

Fransa’daki seçim sistemi Türkiye’dekinden bile adaletsiz. FN yıllardan beri parlamento seçimlerinde yüzde 20 civarında oy alır ama birkaç milletvekilinden fazlasını çıkaramaz. FN’in fazla oy aldığı yerlerde bütün partiler karşı adaya oy verir. Bu aday sağ bir partiden de olabilir.

Yıllar önce FN’in kurucusu –kısa süre önce kızı tarafından anti semitik söylemi nedeniyle partiden ihraç edilen- Le Pen, Fransa’da merkezi sistem olduğu için büyük önem taşıyan devlet başkanlığı seçiminde en fazla oy alan iki adaydan birisi olarak ikinci tura kalmıştı. Sol da dahil herkes Chirac’a oy verdi ve böylece Le Pen devlet başkanı seçilemedi.

2017’de yine devlet başkanlığı seçimi var ve önemli bir değişiklik olmazsa Sarkozy yeniden seçilecek gibi görünüyor. Çünkü partinin şimdiki başkanı Le Pen’in kızı ile Sarkozy en fazla oy alan adaylar olarak ikinci tura kalacaklar ve ikinci turda da FN dışındakiler Sarkozy’ye oy verecekler.

Fransa parlamentosunda çok az FN milletvekili olması bu seçim sistemi nedeniyledir. FN yıllardan beri yüzde 20’nin altına düşmedi. Şimdi de birinci parti durumuna yükseldi.

Fransa’da seçim sistemini bilmeden FN’in bu kadar yükselmesi sanki yeni bir şeymiş gibi analiz yapanlara şaşmamak gerekir. İnsanımızın analiz yapmak için konuyu bilmeye ihtiyacı yoktur!

Avrupa Birliği’nin büyük ülkelerinden İngiltere ve Polonya’da sağ birinci parti durumunda… Bu sağ göçmenler ve mültecilere iyi gözle bakmayan bir sağ…

Küçük ülkelerden Macaristan’da benzeri bir durum var. Başka küçük ülkeler de eklenebilir.

En büyük ülke Almanya’da ise garip gibi görülebilecek bir durum bulunuyor. Çok sayıda mülteci alan Almanya’da Nazi partisi NPD yerinde sayıyor (yüzde 2-3 civarında), buna karşılık AfD (Alternative für Deutschland) Almanya İçin Alternatif ise yükselişte (yüzde 10 civarında). Bu oy oranı istikrarlı mıdır bilinmez, çünkü bu parti yakın geçmişte değişik kereler bölündü. Ek olarak, gösteri yaptığı her yerde kendilerinden daha fazla karşı gösterici toplandı. En büyük gösterileri yaptıkları yer Dresden, eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin bir kenti ve bu bölgede yükselmeleri hiç rastlantı değil… NPD de bu bölgede ülkenin diğer kesimlerine göre daha güçlü denilebilir.

Almanya’da şimdiye kadar mülteciler konusunda bazı olaylar oldu ama ciddi bir sorun yaşanmadı. Durum böyle sürerse AfD taraftarlarının bir bölümünü kaybeder.

Almanya’da hemen her yerde gönüllülerin mülteciler için çalışması ciddi bir ağırlık oluşturuyor. Bu insanların büyük bölümü soldan değiller.

Ne oldu bu ülkeye böyle!

Almanya son 15-20 yılda çok değişti.

Nazi döneminden kalanlar büyük oranda öldüler. Ülkenin 68’lileri ve onların çocukları şimdi ön plandalar.

68 denilince akla Fransa ve özellikle Paris gelir ama Almanya 68’inin toplumdaki etkisi de güçlü olmuştur. O yıllarda Almanya iki parçaydı. Batı ya da Federal Almanya Cumhuriyeti 68’i yaşarken, Doğu ya da Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde 68 yaşanmadı.

Batı Almanya’nın nazi geçmişiyle hesaplaşması 68 ile başlar. 68’in ülke içindeki merkezleri de Batı Berlin ve Frankfurt’tur.

Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu artık genel olarak kabul görüyor.

Yaklaşık on yıldan beri ülkede cami inşa furyası var. Hıristiyan Demokratlar Müslümanların izbe yerlerden çıkarak ibadet yerleri yapmalarını ve böylece ortaya çıkmalarını teşvik ettiler. NPD ve AfD cami yapımına karşı değişik kentlerde kampanya açtı ama başarılı olamadı.

Başbakan Merkel’in “İslam Almanya’nın parçasıdır” söylemi kendi partisi içinde tepkiye neden oldu ama pek ileri gidemediler.

Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu dördüncü kuşak büyüyor. Bunlar bu ülkede doğup büyümüşler, eğitim görmüşler; bu durumda bize değil de kime ait olacaklar?

Hıristiyan Demokratlar’daki hakim mantık böyle ve yanlış da değil…

O kadar ki, yeni camilerin yapılmasına karşı gösteri yapan NPD ve AfD gibi partilere kentlerdeki CDU’lular karşı çıktılar. “Bu ülkede din özgürlüğü vardır, engel olamazsınız.”

Bu bağlamda Aleviler de Türkiye’dekiyle karşılaştırılamayacak kadar geniş haklara sahip oldular.

Fransa’da Paris’in çevresini kuşatmış küçük kentlerde Araplar ve siyahlar yoğun olarak bulunuyor. İşsizlik çok yüksek ve bu insanlar toplumdan dışlanmış durumdalar. Çoğu Fransız vatandaşı bile olsa durum böyle…

Bu insanların durumunda yıllardır süren yanlış politikaların yanı sıra Fransa’nın sömürge geçmişinin de önemli payı bulunuyor. İngiltere eski sömürgelerinden gelenleri sisteme bağlamakta Fransa’ya göre daha başarılı… 19. yüzyılın ve 20. yüzyılın ilk yarısının bu iki büyük sömürge imparatorluğunda İngiltere’nin yöntemleri Fransa’ya göre daha yumuşaktı denilebilir. Sömürgelere uygarlık götürme misyonu adı altında yapılanlarda Fransa çok daha sert ve radikaldi.

Müslümanlara laikliğin hem de sert haliyle dayatılması genellikle iyi sonuç doğurmuyor.

Fransa laik de Almanya değil mi sanki!

Almanya’daki ateist sayısı Fransa’dan daha fazla…

Almanya’nın Afrika’da küçük yerler dışında sömürgesi yoktu. Hitler aracılığıyla Avrupa ülkelerini sömürgeleştirmeye yöneldiler ama başarılı olamadılar.

Almanya şimdi bir çeşit yeniden yapılanma süreci yaşıyor. Çok sayıda mülteciyi sisteme bağlayabileceklerini ve ülkenin teknik eleman ihtiyacını da böyle karşılayabileceklerini düşünüyorlar. Almanya’ya gelen Suriyelilerin tahmini olarak üçte biri üniversite mezunu, yüksek lisans ya da doktora yapmış durumda. Bu çok yüksek bir oran… Hemen Almanca öğrenin, ardından birkaç yıllık üniversite eğitimi ve herkes sanayideki boş yerlere…

Almanya zaten AB’nin patronuydu, yeniden yapılanmayı başarabilirse arayı iyice açacak gibi görünüyor.

Sol Parti yüzde 10 civarında oy desteğine sahip ama Merkel ve CDU’nun mülteciler politikasındaki bu atağını kimse beklemiyordu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel DAC’de doğmuş ve politikaya da burada girmiş. İktidardaki SED’nin (Almanya Sosyalist Birlik Partisi) gençlik örgütünde sorumlu düzeyde çalışmış, Duvar’ın yıkılmasının ardından CDU tarafından keşfedilmiş ve hızla yükselmiş… Üniversite mezunu ve doktora yapmış bir fizikçi…

Kendisinin gençlik yıllarındaki faaliyetleriyle ilgili bir kitap da çıktı ama kimseden ses çıkmadı. “Bu kadın çok iyi, geçmişi de bizi hiç ilgilendirmez!”

Sağ bu konuda epeyce esnektir.

Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) –daha sonra SPD’den ayrılanlarla birleşince adı Sol Parti oldu- iki önemli öndere sahipti: Hans Modrow ve Gregor Gysi. Bu iki kişi Almanya solunun Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’ten beri gördüğü en yetenekli iki politikacıdır ve zamanın CDU’sunun önde gelenlerinden bir tanesi, “Bize gelecek olsalardı hiç düşünmeden alırdık” demişti. (Modrow, DAC’nin son başbakanıdır.)

Kıssadan hisse: sağı her tarafta Türkiye’deki gibi sanmayın.

Ek olarak; Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklerin ve Kürtlerin Fransa seçimlerine ilgisi hangi düzeydedir, diye sorarsanız; ne siz sorun ne ben söyleyeyim.