Şuanda 249 konuk çevrimiçi
BugünBugün304
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14272
Bu ayBu ay14272
ToplamToplam10482696
Yazmanın zor yolu... PDF Yazdır e-Posta


Bazı arkadaşların başlığa inanmayacağını biliyorum. Farklı konularda kolay ve de haydi iyi demeyeyim ama fena yazmayan bir insan olarak, “zor yazmak”tan söz etmek doğru değil gibi görünüyor.

16 ayda apayrı iki konuda iki kitap yazmak kolay olmasa bile yapılabiliyor.

Önce onlardan söz edeyim:

40 Yıl Sonra TDAS’ın internet üzerinden satıldığını öğrendim. Hızlı satılmıyor ama bu ülkede hızlı satılan kitap kaç tane? Anlaşılan İngilizce deyimle “long seller” olacak ya da yavaş satılır ama sürekli satılır anlamında…

İkinci kitap, Göçmenler-Mülteciler önümüzdeki hafta çıkıyor.  40 Yıl Sonra TDAS’ı yirmi sayfa kadar geçen hacimde olmuştu ama matbaacı yazıları biraz sıkışık ve küçük bulmuş, normalleştirince de kitap 180 sayfa olmuş…

Çıkınca duyurusunu yapacağım…

Zorluk planladığım yeni kitapla ilgilidir. Dünyanın bugünkü durumunu ve ek olarak da Ortadoğu’yu anlatan bir kitap… Eskiden böyle bir konuya “genel emperyalizm tahlili” deyip geçerdik ama bu seferki öyle değil… Ayrıca bu genel tahlil zaten 40 Yıl Sonra TDAS’ta yapılmıştı.

Bu genel tahlilin ayrıntılandırılması söz konusu…

“Neden zor?” diye sorarsanız, şöyle diyeyim.

Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nı (1975) yazarken, sadece ABD’nin yükselmesi ve gerilemesiyle ilgilenmiştim. O dönemde başkası da gerekmiyordu. ABD’nin durumunun ayrıntılı incelenmesi, dünya çapında emperyalizm incelemesi için yeterliydi.

Şimdi öyle değil…

1991’de kurulduğu ilan edilen Yeni Dünya Düzeni çöktü ve yerini çok merkezli bir yapı aldı. ABD’nin durumunu incelemekle yetinirseniz, dünyayı anlayamazsınız. Avrupa Birliği (özellikle Almanya), Rusya Federasyonu RF), Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) de bu incelemeye dahil edilmek zorundadır. Geri planda Japonya ve Hindistan gelir.

Ortadoğu’da ise Türkiye, İran ve Suudi Arabistan (İsrail de eklenmelidir) birlikte incelenmelidir. Mısır’ı da dikkatten kaçırmamak gerekir.

Ek olarak, 1990 sonrasının tek kutuplu, şimdiki yılların çok merkezli dünyasında bölgesel aktörlerin rolleri artmıştır. Bunu Ortadoğu özelinde Türkiye’nin değişen konumunda da görebiliyoruz.

Gördüğünüz gibi konu çok geniş…

Konuyu anlatırken ayrıntıya girmeden tarihsel zemine de dokunmanız gerekir. RF ve ÇHC’nin bugünün dünyasındaki rolünü anlatırken, “25 yılda nereden nereye” sorusunu atlayamazsınız. ÇHC’deki komünist partisi önderliğindeki kapitalizm nasıl oluştu; bunu atlayarak ÇHC’nin dünyanın her yanındaki ve özellikle Afrika’daki yatırımlarını anlatmaya kalkarsanız, eksik kalır.

Önce iyi bir plan gerekiyor yoksa bu genişlik içinde kendinizi kaybedersiniz.

Plan da yetmiyor ek olarak, kaynaklara nasıl ulaşacaksınız, bilmeniz gerek.

Bunu düşünürken aklıma TDAS (1975)’in yazılmasında yaşadıklarım geldi. Aynı yolu günün şartlarına uyarlayarak izlemekte mahzur yok gibi görünüyor.

İlk adım: dünyanın mevcut durumuyla ilgili son değerlendirmeleri, bilgileri bulmak gerekir. Bunlarda yazılanların tümüne inanmak zorunda değilsiniz ama bunları bilmek zorundasınız.

Bu bilgiye ulaşmakta sıkıntı yok. Çok sayıda kitap yayınlanıyor ve bütçem iyice zorlandığı için seçerek de olsa yeni kitap olmak istemiyorum ama anlaşılan yine mecbur kalacağım.

Ek olarak, dergiler çok önemli; her dergi değil, prestijli dergiler… Bunların da izlenmesi gerek.

Aynı sorun 1974-75’te karşıma çıkmıştı ve ODTÜ’deki zengin kütüphaneyle çözmüştüm. TDAS’ta kitap ve dergilerden çok sayıda İngilizce alıntı vardır ve bunların tümü bu kütüphanedendir.

O yılların Türkiyesinde bu dergi ve kitapları başka türlü bulmak da mümkün değildi.

Zengin bir kütüphaneydi ve İngilizce ne yayınlanırsa burada bulmak mümkündü.

Bunları okuyabilmek için de politik İngilizceyi bilmek gerekiyordu, bu konuda sıkıntım yoktu.

Ama başka bir sıkıntı vardı: kütüphaneye gidebilmek, ödünç kitap ve dergi alabilmek için önce üniversiteye girebilmek gerekir. 5 Mart 1971’de jandarma ile yaşanılan ve üç kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmanın ardından okul birkaç ay kapalı kalmış, ardından da giriş kapısında jandarma karakolu kurulmuştu. Okuya girenler jandarma tarafından kontrol ediliyordu. Şebeke adı verilen öğrenci belgesine sahip değilseniz, öğretim üyesi ya da çalışan değilseniz, okula giremiyordunuz. İçerden birisinin sizi isminizle davet etmesi gerekiyordu.

Bu tedbir Deniz Gezmiş’in aylarca ODTÜ yurtlarında kalmış olmasından hareketle alınmış bir tedbir gibi görünüyordu. Yüksek lisansı biraz da bu nedenle uzattım ve 1974 Ekim ayına kadar okula girme hakkım oldu ve bu kadarı da istediklerimi okumak bakımından yeterliydi.

Planladığım kitap için de kaynak sıkıntım bulunmuyor. Frankfurt’ta üniversitenin korkunç denilebilecek büyüklükte bir kütüphanesi var. Bir dediğime bakmayın, hepsini kafamdan saymaya çalıştım, 15 kat filan yapıyor (tıp, ekonomi, coğrafya, hukuk, doğa bilimleri hariç). Her bölümün ayrı kütüphanesi olduğu için bunlarınki ne kadar, bilmiyorum.

Almanca ve İngilizce politik dili de bildiğime göre, mesele yok.

Bitmedi, çevre çok önemlidir.

1974 yılında Ankara devrimci hareketin bilgi birikiminin en yoğun olduğu yerdi. Başka bir kentte İngilizce okuyabilen, yeni yayınları izleyen ve aralarında tartışan bir çevre bulunduğunu sanmıyorum. Ankara’da TİB (Türkiye İktisatçılar Birliği) vardı. Buradaki arkadaşları genellikle tanırdım. Tekeller arasındaki bütünleşme konularında Sweezy, Baran ve Magdoff’un eserlerinden çeviriler yaparlardı. Sanırım okuyan pek yoktu, olsaydı TDAS’ta aynı yazarlardan yapılan alıntılar ve bunlardan çıkarılan sonuçlar bu kadar şaşkınlıkla karşılanmazdı.

Böyle bir çevre içinde olmak önemlidir.

TDAS İngilizce bilmeden mümkün değildi, ODTÜ’de olmadan da mümkün değildi…

Ek olarak belirtmem gerek, Türkçe’de de konuyla ilgili iyi kitaplar var.

Şimdi internet olduğu için böyle bir çevreyle bire bir görüşmek şart değil, iletişim daha kolay…

Konu büyük ama şartlar da 1975’e göre daha iyi denilebilir.

Okunması gerekenler çok fazla gibi görünüyor ama seçmeci olmak zorundasınız.

Bazı yazarlar İngilizceden şu veya bu yazara referans verdiklerinde büyük iş yapmış olduklarını sanıyorlar. Referans önemli ama kendi yorumunuz da önemli. Yorum yapabilmek için ise konuyu ve başka önemli yazarların da yazdıklarını bilmeniz gerekiyor.

Ağır bir konu ama altından kalkılır gibime geliyor.

Ne kadar zamanda, sadece tahmin olarak söyleyebilirim, 2016 sonuna kadar…

Bakalım, belki uzar…

Yeni yılınız kutlu olsun, deyip, bitireyim.