Şuanda 359 konuk çevrimiçi
BugünBugün405
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14373
Bu ayBu ay14373
ToplamToplam10482797
BELMA'YA MEKTUPLAR - 1,5 YILIN ARDINDAN... PDF Yazdır e-Posta


Bu kitap piyasaya çıkalı yaklaşık 1,5 yıl oldu. 40 Yıl Sonra TDAS ve Mülteciler-Göçmenler gibi internet dağıtıcılarında bulunmuyor. Tümüyle elden dağıtıldı, böyle yapmak zorunda kalındı. 1,5 yıl sonra değerlendirme yapmak neden gerekti, diye sorulacak olursa, görmeye başladığı ilgi üzerine diyebilirim.

Almanya’da değişik kentlerde sahnelenen bir tiyatro grubuyla birkaç yerde kitap sergisi açtım. Okur az ve bu bilinmeyen bir şey değil ve bu az okurun en fazla ilgi gösterdiği kitap da Belma’ya Mektuplar… Kitap alan ya da almayan herkes şöyle bir karıştırıyor.

Neden böyledir, bilmiyorum, her şeyin nedenini bilmek de gerekmiyor.

Belma’ya Mektuplar aynı zamanda 1977-80 döneminde devrimci hareketin en tanınmış ismine yazılan mektuplardır. Belma Gürdil’i isim olarak fazla bilen yoktur ama Hürriyet’in taktığı isimle “Bombacı Leyla” bilinir.

200 kadar kitabı cezaevlerinde bulunan ve büyük bölümü 15-25 yıldır içerde olan insanlara da gönderdim. Okuyup beğendiğini iletenler oldu. Bazılarını kulaktan kulağa geçerek duydum. Kitabı en iyi hapishanede olan anlar, şimdiki hapishaneler o zamankiyle karşılaştırılamayacak kadar kötü olsa bile…

Kitapla ilgili birkaç noktayı belirtmek istiyorum:

Birincisi: kitapta da belirtildiği gibi bu mektuplar Belma tarafından saklanmış, aramada ele geçer diye içerde örgütlenen ve sonra tahliye olan adli suçtan bir kadın vasıtasıyla hapishane dışına çıkarılmış, bir yıl dört ay hapislikten sonra tahliye olan Belma tarafından sürekli takip altında olmasına rağmen alınmış, ülke dışına kaçak çıkmasına rağmen birlikte götürülmüş ve 1979 yılından 1995’e kadar da saklanmış…  (Büyük ihtimal hala da duruyorlardır)

Kitapta da belirttiğim gibi 1995 sonlarında telefonla beni buldu, mektupların varlığını bilmiyordum, fotokopilerini bana gönderdi ve basılmalarını da o istedi.

Bu isteği başa giriş yazısı yazarak 19 yıl sonra yerine getirdim. Nedeni kitapta yazılıdır.

İkincisi: bu kitap anı değil bir çeşit günlüktür. Anı yaşandıktan kısa veya uzun zaman sonra yazılır. Yaşandığı sırada insana önemli gelen bazı olaylar aradan zaman geçince önemini kaybedebilir ve anıda yer almaz. Sadece olayları değil değişik yorumları, açıklamaları da içeren günlük türü bir kitapta ise bu durum ortaya çıkmaz. O sırada ne düşünülmüşse ne hissedilmişse o yazılmıştır. İki yıl sonra yazılsaydı başka türlü hissedilebilirdi…

Üçüncüsü: kitapta da belirttiğim gibi Belma’nın hayatımda önemli yeri vardır ama sadece Belma için değil, ayrıldığım hiçbir kadın için arkasından kötü konuşmadım. Buna çok kızdıklarım da dahildir. Türklerde genellikle tersi söz konusudur. Olabilir, ben öyle yapmam…

Dördüncüsü: Belma ile aramdaki duygusal ilişkinin temeli politik ilişkiyle sınırlı değildir. Aynı örgütte olmak insanları birbirine yakınlaştırır ama sadece bu temelde doğacak bir sevgi sağlıksız bir sevgi olur. Karşılıklı sevgi için başka şeyler de gereklidir ve hatta bu başka şeyler daha da önemlidir. Bunun böyle olduğunu 12 Eylül 1980 sonrasında devrimci harekette yaşanılan ayrılık furyasında da gördük.

İsmi lazım değil, başka bir partide merkez düzeyde tanıdığım bir kişi vardı. Arandığı için ülkeye gidemiyordu. Eşi ve üç çocuğu orada kalmıştı ve birbirlerine çok bağlıydılar. Dediğine göre eşi yaptıklarına karşı değildi ama politik birisi de değildi. “Bizimki tam bir aşk evliliğidir” diyordu.

Belma ile birbirimizden kopmamızın bir nedeni onun aktif sosyalist politikayı bırakmasıdır. Bir başka neden, sürekli karşıma çıkan bir nedendir: başlangıçta aramızda farklılık vardır ve bu normaldir; zamanla bu farklılık artar ve bazen çok hızlı artar. Ben tempolu bir insanım ve bunun yarattığı değişim de bir süre sonra yabancılaşmayı getiriyor.

Beşincisi: biten bitmiştir giden gitmiştir. Belma ile karşılıklı olarak en son 1979 Şubat ayında Konya Cezaevi’nde konuşmuştuk. Son telefon görüşmemiz de 1983 sonbaharıdır. 1995 sonlarında telefonla yeniden görüştüğümüzde ne ben 27 yaşındaki Engin ne de o 22 yaşındaki Belma idi.

Belma’nın resmi doğumu 1953 olarak görünmesine rağmen gerçekte 1955 doğumludur.

Sezgileri son derece güçlüdür. Çeşitli konularda birkaç telefon konuşmasından sonra “sen çok değişmişsin” demesini bu sezgi gücüne bağlıyorum.

Eh yani, vazgeçtim 1981-82 Paris’inde yaptıklarımdan, 1983-95 arasında Almanya’da –moda deyimle- “tarih yazdım” diyebilirim. Bu daha sonra da sürdü ama 1995’e kadar epeyce iş yapmıştım.

Olaylar gelip geçer, unutulur. Mesela Belma’ya Mektuplar’da İbrahim Yalçın’ın benim kaldığım koğuşa gelince yatağın kirli olmasından rahatsız olup “bunu yıkayacağım” demesi vardır. Vazgeçiremedim, yıkadı.

Bu olayı hatırlamıyorum, İbrahim’e sordum, o da hatırlamıyor ama mektuplardan birisinde yazdığıma –kitapta da yer alıyor- göre demek ki olmuş. Sonra unutulup gitmiş…

İnsan bir sürü şey yapar ve bunlardan bazıları –o da olursa- iz bırakır.

Benim için birincisi Türkiye Devriminin Acil Sorunları’dır. “1975-80 döneminin en önemli yazılarından bir tanesidir” değerlendirmesini duymak için 35 yıl beklemek gerekti.

İkincisi, Yazın Dergisi’dir. 26 yıl sonra 2008’de yayınına son verdi ama nereye gitsem bu dergiden söz eden birileri mutlaka çıkıyor. Bunun için 35 yıl beklemek gerekmedi.

Başka bazı şeyler de var ki, bunların değerinin aradan biraz zaman geçince daha iyi anlaşılacağını sanıyorum.

Bakalım, göreceğiz…

Maruzatım bundan ibarettir!