Şuanda 357 konuk çevrimiçi
BugünBugün402
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14370
Bu ayBu ay14370
ToplamToplam10482794
Bir kereden bir şey olmaz! PDF Yazdır e-Posta


 

 

Ensar Vakfı’ndaki cinsel taciz olayıyla ilgili olarak Aile Bakanı’nın “açıklayıcı” cümlesi gerçekte bizdeki hakim Müslümanlık anlayışının özeti gibidir.

Bu anlayış yalanın her çeşidinin haklılık adına mazur görüldüğü anlamına gelmektedir.

Ararsanız gerekçe bulursunuz, bir şekilde açıklama yaparsınız; çocuklara cinsel taciz olayında da gerçekleşen bundan başkası değildir.

Konuya başka taraftan yaklaşmaya çalışalım…

Çocuklara cinsel taciz konusu bize özgü değil… Benzeri durum kiliselerde de yaşanıyor. Aradaki fark, kilisede görülenin boyutunun Ensar Vakfı’nda görülenden daha dar boyutlu olmasıdır.

Böyle bir olay yaşandığında kişi hemen görevden alınır, ilgili kurumda kadrolar değişir ve duruma göre başka değişiklikler de yapılır.

Almanya’da geçtiğimiz yıllarda bir okul cinsel taciz olaylarıyla gündeme gelmiş ve olay okulun kapatılmasıyla sonuçlanmıştı.

Bizde ise neden böyle yapılamadığının nedenleri üzerinde durmak gerekir.

Birincisi: kiliseler bulundukları ülkelerde devlet ve hükümetle doğrudan ilişki içinde değildir, dolayısıyla burada cinsel taciz ortaya çıktığında devlet ve hükümete dokunmayacak sert önlemler alınması mümkündür; bizde ise değildir. Ensar Vakfı hükümetle doğrudan ilişki içindedir. Ek olarak, bu vakıf “dindar nesil yetiştirmek” gibi hükümetin boyunu aşan, devlet politikası olarak da uygulanan bir politikanın kurumu durumundadır. Buradan yenilecek darbenin başka alanlara yayılmaması mümkün değildir. Taciz ve hatta tecavüzün savunulması konumuna gelinmesi bu nedenledir. Burada mesele tacizin çok ahlaklı geçinen Müslümanlar tarafından savunulması değildir; mesele bunun onların önemli bir kurumunda gerçekleşmesidir.

Kendilerinden uzak başka bir kurumda çocuk tacizi gerçekleşseydi, ortalığı birbirine katarlardı.

İkincisi: çocuk tacizi yaygın bir olaydır. Yapılan bir araştırmaya göre ülkedeki cinsel tacizlerin yaklaşık dörtte üçü çocuklara yöneliktir. Bir yandan çocuğa büyük önem veriyor görünmek, diğer yandan da çocuğun kendisine önem veriyor görünen insanların cinsel tacizine maruz kalması; Müslümanlar arasında yaygın olan ikiyüzlülüğü göstermektedir.

Taciz ve tecavüz yeni değil, ek olarak AKP döneminde büyük oranda arttığına da inanmamak gerekir. Özellikle çocuklara yönelik taciz ve tecavüz eskiden de vardı ama bugünkü kadar duyulmuyordu. Bugün de duyulmayan ve küçük olmayan sayıda olay vardır, ama olayların ortaya çıkması ve duyulması eskisinden daha fazladır.

Ne oranda daha fazladır ancak kabaca tahmin edilebilir. Açık olan çocuklara yönelik cinsel istismarın yaygınlığının toplumda yeni olmadığıdır.

Ensar Vakfı’ndaki olay, patlamış bir olaydır. Daha önce İmam Hatip okullarında, Kuran Kurslarında, hapishanelerde de benzer olaylar basına yansımıştı. Bunlar ya örtbas edilmiş ya da ortaya çıkaranlara yönelik takibatla kapatılmaya çalışılmıştı. Bu seferki benzer yöntemlerle kapatılamayacak kadar büyüktür.

Ensar Vakfı’ndaki rezaleti ortaya çıkaran psikologlara karşı takibat yapmayı çok isterlerdi ama tepki büyük olduğu için cesaret edemiyorlar. Bu vakıf da iktidarın dindar nesil yetiştirme projesinin önemli bir kurumu olduğu için, buradan darbe yememeye çalışıyorlar.

Üçüncüsü: Ensar Vakfı’ndaki çocuk tacizi ve bunu savunmak ya önemsiz göstermek durumunda kalmak, bu Müslümanların zayıf yanını da gösteriyor. Bunlar kaybetmesini bilmiyorlar. Olumsuz bir olayla karşılaştıklarında ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Yalandan ve sürekli olarak kıvırmadan başka politikaları bulunmuyor.

Ensar Vakfı en büyük örnek ve şimdiye kadar ne örnekler bulunuyor.

Ensar Vakfı örneğini; “dizine oturan küçük kızına şehvet duymak”, “8-9 yaşındaki kızla evlenilebilir”, “kişi ölen eşiyle ölümden sonra altı saati geçmemek şartıyla cinsel ilişki kurabilir” (veda seksi) türünden belirlemelerden ayrı düşünmemek gerekir.

Örnekleri çoğaltılabilecek bu olaylarda ortaya çıkan soru şudur: Müslümanları cinsel sapıklığa özellikle eğilimli kılan nedir? Kendi küçük kızına şehvet duyacak, ölüyle cinsel ilişki kurmayı normal ilan edecek, küçük yaştaki kızlarla evlenmeyi normal görecek gibi örneklere Müslümanları sürükleyen nedir?

Bunun temel nedeni, İslami eğitimin temeli olan, cinslerin ayrı sosyalizasyonudur.

Erkek ve kadın küçük yaştan başlayarak ayrı sosyalize olurlar. Mümkün olduğu kadar birbirlerinden uzak tutulurlar. Bunun ilk sonucu Müslüman erkek ve kadının hayatında karşı cinse yönelik ilginin anormal derecede yüksek olmasıdır. Bu durumun çocuk taciz ve tecavüzünde özellikle ortaya çıkması normaldir çünkü çocuğu kandırmak, cinsel ilişki ya da tacizde bulunmak daha kolaydır.

Bu tür olaylar yaygındır ve sürecektir. Aradığınız zaman İmam Hatip okullarında, Kuran kurslarında, Ensar gibi “sevgi” vakıflarında, ilahiyat profesörlerinin icraatlarında örneklerini fazlasıyla bulabilirsiniz.

Bir yandan yetişkinlerin cinsel kimliklerine karışan, kadın ve erkeğin evlenmeden birlikte yürümesine bile karşı çıkan, eşcinsellere ahlak dersi veren, ardından da çocuklara cinsel tasallutu savunmak durumuna düşen bir anlayışla karşı karşıyayız.

Yetişkinlerin şöyle ya da böyle bir cinsel anlayışa sahip olmalarından sana ne?

Bu konudaki Müslüman ahlakçılığı gerçekte çocuklara yönelik cinsel istismarı perdelemek içindir. Kafasını seksle bozmuş olanların kendini başka türlü göstermek çabasıdır.

Psikoterapi bunları tedavi etmez. Nedeni ortadan kaldırmadıktan sonra yapılacak tedavi ancak geçici sonuçlar verir.

Ensar Vakfı’nda olanlar ve gerçekte daha yaygın olan çocukların cinsel olarak istismar edilmesi konusu, Müslüman ahlak anlayışının göstergesidir.

Bir kereden bir şey olmazmış!

Hangi bir kereden söz ediyorsun?