Şuanda 172 konuk çevrimiçi
BugünBugün752
DünDün6244
Bu haftaBu hafta14720
Bu ayBu ay14720
ToplamToplam10483144
Liselilerin protestosu ve örümcek kafalar PDF Yazdır e-Posta


Aralarında ülkenin en iyi liselerinin ve iki de imam hatip lisesinin bulunduğu 365 lise kendilerine dayatılan örümcek kafa uygulamalarını reddetti.

Bu uygulamalar dinci eğitimin değişik veçhelerinin liselerde uygulanma örnekleridir.

Sanat etkinliklerine sanatla ilgisi bulunmayan ve dinci olmaktan başka özelliği bulunmayan kuruluşlar çağrılır, etek değil pantolon giyilmesi istenir, okul müdürü hırsızdır vd.

Liseliler yayınladıkları protesto bildirilerinde “okulu okul yapan öğretmenleri ve öğrencileridir” diyerek atanan yöneticilerin okulu okulluktan çıkardıklarını belirttiler.

Lise eğitimi önemlidir. Lisede iyi bir eğitim almayanın üniversitede başarı şansı çok azdır. Burada doğa ve sosyal bilimlerdeki başarıdan söz ediyorum, ilahiyattan değil…

Başarısızlık uydurmalarla, palavralarla örtülemez.

İki örnek vereyim:

Almanya’da 1915’te Ermeni soykırımı Osmanlı İmparatorluğu ve zamanın Almanyası tarafından ortaklaşa yapılmıştır” diyen 11 Türkiye kökenli milletvekiline fena halde kızılıyor.

Bu insanlar Türk değil, Almandır.

Bir kere Türk olan ya da kendi iradesi dışında Türk doğan, sürekli Türk kalmıyor.

Bu durum sadece Türkler için değil bütün milletler için geçerlidir.

Fransa’da Fas, Tunus veya başka Afrika ülkesi kökenli milletvekilleri ve bakanlar oldu.

ABD’nin ülkenin çıkarlarını saldırgan biçimde korumuş olan bir Dışişleri Bakanı Henry Kissinger Alman kökenlidir.

Bir zamanlar Türk olanı sürekli Türk saymak ve olmadığı için de kızmak çaresizlik göstergesidir.

Son Nobel kimya Ödülünü alanlardan birisi olan Aziz Sancar zamanında Türkiye’den gittiği için kendisine ödül kazandıran araştırmaları yapabildi. Türkiye’de kalsaydı muhtemelen “erkek kadavraya don giydirmek gerekir mi?” tartışmalarıyla meşgul olurdu.

Aziz Sancar ABD’de araştırma yaptığı için bu ödülü alabildi. Kendisinden önce tanınmış bir başka bilim insanı, Oktay Sinanoğlu da islamın bilimle ilgisinin kalmadığını belirtmişti. Sancar’ın dediği gibi, “İslamiyet son 500 yıldır bilime katkı yapmamıştır.”

“Aya gidileceği Kuran’da yazıyor” uydurmalarıyla teselli bulur!

Sinanoğlu ve Sancar ilginç insanlar; MHP’ye yakınlar ama İslamcılığa uzaklar.

Burada biraz durup AKP’nin liselerdeki uygulamalarda kendisini açık olarak gösteren  kültür projesi üzerinde kafa yormak gerekir.

Bir yanda eğitimin dincileştirilmesi var, diğer yanda Osmanlı’ya duyulan özlem…

Bu ikisi arasındaki ilişki ilk bakışta göründüğünden daha fazladır.

AKP, Osmanlı’nın son dönemindeki büyük tartışmayı farklı kelimelerle yeniden yürütüyor ve o zaman yapılamayanı şimdi yapmaya çalışıyor.

Osmanlı İmparatorluğu ve Çin gibi yarı feodal yapıya sahip ülkeler özellikle 19. yüzyılda Batı ülkeleri kapitalizmi karşısında sürekli yenilgi yaşadılar. Batı’nın üstün bir tekniği vardı ve bu üstünlük özellikle askeri alanda kendisini gösteriyordu. Bu üstünlüğü reddetmek mümkün değildi.

“Batı’nın tekniğini alalım ama kültürümüzü koruyalım” anlayışı bu dönemde özellikle gündeme geldi.

Burada kültürden kastedilen ağırlıklı olarak dindir. Bu din Osmanlı’da İslam (Sünni versiyonu) ve Çin’de Konfüçyusçuluktur.

Osmanlı aydınları Batı’nın sadece tekniğini almakla Batı’nın kültürünü ve tekniğini almak konularında tartıştılar. Benzer bir tartışma Çin’deki aydınlar arasında da yürüdü.

İki ülke farklı gelişme yollarında yürüdü: Osmanlı iyice küçüldü ve parçalanarak bitti. Yerini imparatorluğun küçük bir bölümünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti aldı. Cumhuriyet Batı’nın sadece tekniğinin değil kültürünün önemli bölümlerinin de alınmasına yöneldi: alfabenin değiştirilmesi, medeni kanun, kadınların yaygın hayata geçemese de teorik olarak özgürleşmesi gibi…

Çin’de ise 1920’li yıllarda başlayan iç savaşı Japon işgali izledi, sonuçta 1949’da komünistler iktidara geldi.

Burada dikkat çekici bir benzerlik bulunuyor: Ekim 1917’de Rusya’da iktidarı alan komünistler de Çarlık döneminden kalan imparatorluğu yaklaşık olarak korudular, Çin’de iktidarı alanlar da… Çin’de milliyetçiler ya da Çan Kay Şek yandaşları Tayvan’da küçük bir toprağın sınırları içinde kalacaklar ve Milliyetçi Çin olarak da bilinen bu ülke yıllarca ABD’nin desteğiyle yaşayabilecekti.

Osmanlı’da ise Osmanlı vatandaşlığı (pan Osmanlıcılık) imparatorluğu birlikte tutmaya yetmedi. Ardından pan islamizm geldi. Amaç Müslüman olanların (Türk-Kürt-Arap) birliğinin sağlanmasıydı ve bu da olmadı. Araplar Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin yanında yer alarak imparatorluktan ayrıldılar. Komünistler derseniz çok zayıftılar ve Kemalistler de ancak Anadolu’yu kurtarabileceklerdi.

AKP 120-130 yıl öncesinde İslamcıların yenilgisiyle sonuçlanan süreci yeniden açtı ve bu kez farklı sonuçlandırmak istiyor. Batı’nın tekniğini aldılar. Bu teknik İslamcıların günlük hayatında kullanıldığı gibi, inşaat sektöründen silahlı kuvvetlere kadar her yerde de yoğun olarak kullanılıyor. Denilebilir ki, İslamcılar batı tekniğini Kemalistlerden daha iyi kullanıyorlar. Her yeri saran kameralardan tutun gelişmiş dinleme tekniklerine kadar örnekler verilebilir.

AKP, Batı tekniğinin yanı sıra kültürünün de bütünüyle olmasa bile önemli bileşenler halinde alındığını görüyor ve “kültür kirlenmesi” olarak gördüğü bu etkiyi temizlemek istiyor. Bu temizliğin üç önemli alanı bulunuyor: günlük hayat, eğitim ve kadınların durumu…

Kemalizm de en çok bu üç alanda Batı kültürünü almıştı, şimdi bu alınanlar temizlenmeye çalışılıyor.

AKP’nin eğitimde yapmak istediği budur ve liselilerin protestosu da buna karşıdır.

Bunun alternatifi laiklik, cumhuriyetçilik değildir.

Kemalizmin “muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” projesi başarılı olsaydı,  “Batı kültürüyle kirlenmiş İslam kültürünü temizlemek” anlayışı da gündeme gelmezdi.

Laiklik ve cumhuriyetçilik geçici olarak direniş noktası olabilir ama çözüm değildir.

Çözüm olabilseydiler şimdiye kadar olabilmeleri gerekirdi.

17-18 yaşındaki liseli arkadaşlardan önemli açılımlar beklenemez ama sadece karşı çıkışları, duruşları bile ülkenin mevcut ortamında büyük bir adımdır.

Karşı çıkışınız 120-130 yıl önce İslamcıların istediği gibi sonuçlanmamış bir hesaplaşmanın yeniden gündeme gelmesidir.

Yazının başlığına dönersek; örümcek kafa, yıllar öncesindeki geçmişi sözde tekrarlamakla yetinen, o geçmişin çok değişmiş dünyada yeniden hayata geçebileceğini sanan kafadır.

Örümcek kafayı islamın 1400 yıl öncesinde kalmış “asrı saadet” devrinin tekrarlanabileceğini sananlarla sınırlandırmamak gerekir.

Yaklaşık yüz yıl öncesinde kalmış cumhuriyetin kuruluş dönemindeki modernleşmenin bugün tekrarlanabileceğini sananlar da geçmiş özlemi içinde yaşayan örümcek kafalılardır. Geçmişte şu veya bu düzeyde başarı kazanmış olmak, aynısının bugün de yapılabileceği ve başarılı olunabileceği anlamına gelmez.

Marksizmin 170 yıl öncesini -20. yüzyıl başındaki modernleşmeyle- birlikte tekrarladığınızda da farklı bir yere varmazsınız.  Marksist sosyalizm önemli başarılar da kazandı ama sonuçta yaptıkları ve yapamadıklarıyla tarihe karıştı. Onun başarılarını lafta tekrarlayıp pratikte yıllardan beri –doğal olarak- bir şey yapamamak, örümcekli geçmişe sığınmanın bir başka çeşididir.

İslamcılığa göre ileri bir duruştur, ama ancak geçici bir direnme noktası olabilir, gelecek için kesinlikle çözüm değildir.

Konu üzerinde durmaya devam edeceğim…