Şuanda 306 konuk çevrimiçi
BugünBugün1362
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15330
Bu ayBu ay15330
ToplamToplam10483754
Darbe ne değildi? PDF Yazdır e-Posta


Basından ve sosyal medyadan bilgiler sınırları içinde şu kadar bir değerlendirme yapılabilir. Kafadan yorumların bol miktarda yapıldığı bir ortamda önce bu darbe ne değildi sorusu üzerinde durulması gerekir. Kafadan yorum, diyorum ve akla hemen Nice saldırısını yapan eylemcinin örgütü geliyor. Fransız polisi bile kişinin islamcı olduğu hakkında bilgi bulunmuyor açıklaması yaparken, çok kişi kişinin İslam Devleti’nden olduğuna karar verdi bile!

Neye dayanarak bunu savunuyorsun? diye sorulursa, cevabı bulunmuyor.

İslam Devleti’nden (İD) şimdiye kadar deşifre olmamış birisi de olabilir tabii ama bunu savunurken dayanak göstermek gerekir.

Dayanaksız olarak bunu savunmak; İD’ye şiddetle karşı olanların ve hatta onunla savaşanların onu savunması, yüceltmesi anlamına gelir.

Darbeye gelince:

Bu bir senaryo değil… AKP’nin düzenlediği başkanlık sisteminin yolunu açmak

için düzenlenmiş bir senaryo darbeye göre hayli kapsamlı bir hareket gerçekleşti.

Bu darbe bana 25 yıl önce yine yaz aylarında gerçekleşen SSCB’deki darbeyi

hatırlattı. Ordunun bir kesimi iktidara el koyduğunu açıklamış ama ordunun geniş kesiminden destek alamamıştı. Darbeye halk desteğinin bulunmadığını gören Yeltsin yandaşları da sokağa çıkıp gösteri yapmışlardı. O günlerde Yeltsin’in bir tankın üzerine çıkıp konuşma yapması zihinlerde kalmıştır. SSCB zaten dağılıyordu, başarısız darbe de son darbeyi vurdu. Yeltsin devlet başkanı oldu, SBKP kapatıldı, SSCB tarihe karıştı. Aynı demokrat Yeltsin birkaç yıl sonra kendisini dinlemeyen Duma’nın ordu tarafından bombalanmasını emredecekti.

Bu darbeyle Talat Aydemir-Fethi Gürcan darbeleri karşılaştırılamaz. Bir albay,

bir binbaşı ve kara harp okulu öğrencilerinin ilerisinde desteği bulunmayan bir darbeyle, dün gece yaşanılan karşılaştırılamaz.

Darbe Fetocuların işiymiş gibi görünmüyor. Ülke tarihindeki darbelerde

ABD’nin şöyle ya da böyle payı vardır. 12 Eylül darbesinde bu pay son derece açıktır. Fetocular da ABD’den onay almadan böyle bir işe girişemez ve ABD’den onay alan darbe de daha geniş kapsamlı olur.

Radyoda okunan darbe bildirisi içerik olarak oldukça muğlaktı denilebilir. Neyin

karşısındadır neye taraftır pek belli değildi. Bu tür eylemlerde kararlı ve açık bir ifade kullanılır. İçerik şöyle ya da böyle olabilir ama ifade sert ve açıktır.

Bu darbe geçmişte yaşanılan darbelere benzemiyor. Ne 27 Mayıs’a ne 12

Mart’a ne de 12 Eylül’e benzemiyor. Tek benzer yanı Cuma günü yapılmış olması olsa gerek… Buradan hareketle “bu darbe değildi, düzmeceydi, mizansendi” saptaması yapmak, geçmişte yaşamakla özdeştir. Dünya 30 yıldır çok değişti, adına demokrasi denilen rejimler de değişti, darbeler de değişti.

Darbecilerin hareket tarzlarına bakılırsa geçmişte yaşamaktan kurtulamadıkları

anlaşılıyor. TRT’yi ele geçirmek önceki darbelerde önemliydi çünkü başka iletişim kanalı yoktu; şimdi ise böyle değildir. TRT’nin sembolik olmanın ötesinde anlamı yoktu.

Darbe gerçekte hangi amaç için yapıldı sorusu birkaç gün içinde açıklığa

kavuşur. Bu süreçte bol miktarda yalan haber ve uydurma yaşanacağını da eklemek gerekiyor.

Darbenin bastırılması son on yılda devletin yeniden örgütlendiğini açık olarak

gösterdi. Ordu prestijinden ve etkinliğinden çok şey kaybetmiş, polis ikinci bir ordu olarak örgütlenmiştir, Diyanet aktif bir güç olarak devreye girmiştir. 12 Eylül ve sonrasında devletin ideolojik araçları içinde ordunun büyük rolü bulunuyordu, şimdi aynı rolü Diyanet üstlenmiş durumdadır. Darbecilerin bunu da yeterince tahlil edemedikleri görülüyor.

Askeri darbeyle faşist diktatörlüğün yıkıldığı örnek yok değil, vardır: 1974’te

Portekiz’de Salazar’ı deviren ve Karanfil Devrimi olarak anılan darbe gibi… Nerede, ne zaman, hangi şartlarda soruları dikkate alınmadan başka ülkeler için de geçerli genellemeler yapmak doğru değildir.

“Demokratik düzene sahip çıkmak” belirlemesi yanlıştır. Darbeye karşı olmak

otomatik olarak parlamenter demokrasiye sahip çıkıldığı anlamına gelmez. Ülkede kuvvetler ayrılığının neredeyse ortadan kaldırıldığı iktidar mensupları tarafından bile ifade edilir ve sürekli yeni örnekleri yaşanırken, varolanın adına demokrasi demek, şekilde olanı gerçekte olan sanmaktır.

Şimdilik bu kadar…