Şuanda 329 konuk çevrimiçi
BugünBugün1329
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15297
Bu ayBu ay15297
ToplamToplam10483721
Askeri sanayi kompleksi ve savaş PDF Yazdır e-Posta


En büyük emperyalist ülke ABD ile ilgili tahliller yapılırken askeri sanayi kompleksten söz edilir. Devlet tarafından da yoğun olarak desteklenen bu kompleks silah sanayisinde yoğunlaşmıştır. Sürekli olarak yeni silahlar üretir ve bunları orduya satar. Bu silahlar her ne kadar seri üretime geçilmeden denenseler de, esas olarak savaşta denenirler. Daha önce ne kadar deneme yapılırsa yapılsın, savaşta denenmek başkadır. Önceden düşünülemeyen eksiklikler ortaya çıkabilir.

Almanya ordusunda kullanılan piyade tüfeklerinin çabuk ısındıkları Afganistan savaşında ortaya çıktı. Şimdi tümünün değiştirilmesi planlanıyor.

Silah da bir başka makine, otomobil gibidir. Her marka seri üretime geçilmeden önce değişik koşullarda denenir ama asıl deneme araba trafiğe çıktıktan sonra gerçekleşir.

Başka emperyalist ülkelerle ilgili olarak da (Almanya, İngiltere, Fransa gibi) askeri sanayi kompleksten söz edilir.

Türkiye’de gözlerimizin önünde her geçen gün büyüyen bu kompleks ise pek dikkat çekmiyor.

Son 25 yılda bu ülkede silah sanayisi kuruldu, bu amaçla büyük yatırımlar yapıldı.

Eskiden Makine Kimya Endüstrisi Kurumu tabanca vb. hafif silahlar üretirdi.

Şimdi ise uzun menzilli top, tank, İnsansız Hava Aracı (İHA) üretiliyor ve ihraç ediliyor.

Türkiye silah ithalatında dünya sıralamasında 7. ihracatında ise 16. sırada bulunuyor. İhracat konusunda dinamik bir gelişme görülüyor.

Politikayla silah sanayisinin stratejik evliliği yapılıyor: Cumhurbaşkanının kızıyla silah sanayisinin önde gelen kuruluşu BAYKAR’ın (Bayraktar Kardeşler’in kısaltılmışıdır) teknik müdürü evleniyor.

Gizli olmayan, basında sürekli yer alan haberlerin dikkat çekmemesinin nedeni, Türkiye’nin hala “askerin donunu bile ABD’nin verdiği ülke” sanılmasıdır. Bir dönem böyleydi ve bunu da kendileri ifade ediyordu, ama durum yaklaşık 25 yıldır değişmiştir.

Bu süreç kısaca incelenecek olursa:

1990 yılındaki Birinci Körfez Savaşı dönüm noktasıdır denilebilir. Zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal bu savaşa katılmak istemiş ama Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay karşı çıkarak istifa etmişti. Nedeni, Türk ordusunun böyle bir savaşa katılabilecek güçte olmamasıdır. Ordu kördür ya da gece savaşamamaktadır. Ne yer ne de hava saldırı araçlarında gerekli elektronik malzeme bulunmamaktadır.

Türkiye ile İsrail arasında 1996 yılında Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması imzalanır. Bu anlaşmayla İsrail, öncelikle Türk savaş uçaklarını elektronik malzemeyle donatmaya başlar. Bu sayede hava kuvvetleri geceleyin bombalama yapabilecek duruma gelir.

Bu yıllarda değişik ülkelerden çok sayıda saldırı helikopteri alınır. Bunun bir nedeni içerde PKK’ye karşı sürdürülen savaş ise, diğer nedeni de petrol boru hatlarıdır.

Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asya’dan Akdeniz ve Avrupa’ya boru hatlarıyla taşınacak petrol ve doğal gazın geçeceği ülke durumundadır. Boru hatlarının inşası masraflıdır ve yatırım yapacak kuruluşların dikkat ettikleri noktalardan bir tanesi de güvenliktir. Bu hatlar korunabilecek midir? Korumanın en iyi yolu helikopter filosu ve hat boyunca sık aralıklarla kurulmuş jandarma karakollarıdır.

Saldırı helikopterlerinin gece operasyon yapabilecek teknik donanıma sahip olduklarını belirtmek gerekir.

Petrol ve doğal gaz boru hatlarında beklenilen gelişme olmadı. Bakü-Ceyhan boru hattı kuruldu, Rusya Federasyonu, İran ve Güney Kürdistan’dan da boru hatlarıyla petrol geliyor ama asıl büyük proje gerçekleşmedi.

Nabucco boru hattıyla Türkmenistan ve Kazakistan doğal gazı ve petrolü Hazar Deniz’inin altından geçirilerek Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Avusturya’ya kadar ulaştırılacaktı. Boruları doldurabilecek yeterlikte doğal gaz ve petrol bulunamadığı için proje başlayamadı. Kazakistan ve Türkmenistan yönetimleri Türkiye yerine Rusya Federasyonu ile anlaşmayı tercih ettiler.

Darbe teşebbüsü sırasında saldırı helikopterlerinin ne kadar aktif olduklarını gazetelerde okumuşsunuzdur.

Bu helikopterler artan oranda Türkiye’de yapılmaya başlandı. Henüz tamamının yapılabildiği söylenemez ama yerli oranı gittikçe artıyor.

Obüs, tank, otomatik piyade tüfeği yapılıp ihraç edildiğini biliyoruz.

Geldik İHA konusuna…

Türkiye yıllarca İsrail yapımı Heronları kullandı, sonra Predator olarak adlandırılan tipe geçti. Bu araçların özelliği silahsız olmalarıydı. Silahlı İHA’lar yıllardan beri sadece ABD ordusunda vardı, Türkiye bunlardan istemiş ama ABD vermemişti.

Silahlı ve silahsız İHA arasında büyük fark bulunuyor.

İHA havadan fotoğraf çeker ve merkeze iletir. Merkezdeki kişi ekranda aranılan kişi, araç veya grubu görürse hemen hava kuvvetlerine haber verir. Savaş uçakları havalanır ve İHA’nın kendilerine bildirdiği koordinatı bombalar.

Daha somut olarak anlatılırsa; Kandil üzerinde dolaşan İHA çektiği fotoğrafları merkeze iletir. Merkez saldırılması gereken bir hedef gördüğünde hemen Diyarbakır hava üssüne haber verir, savaş uçakları havalanır ve ilgili yeri bombalar.

Fotoğrafın gelmesiyle bombalama arasında yaklaşık 30-45 dakika zaman vardır ve İHA’nın bulduğu hedef artık o koordinatta değildir.

Silahlı İHA’larda ise araç füze de taşıdığı için hedef bulunduğu anda ateş edilir.

ABD son on yılda öncelikle Afganistan’da daha sonra Yemen, Suriye ve Irak’ta çok sayıda kişiyi Hellfire (Cehennem Ateşi) adını taşıyan İHA’lardan atılan füzelerle öldürdü.

Obama yönetiminin ABD ordusuna getirdiği yenilik, çok sayıda İHA’nın saldırı amacıyla kullanılmasıdır. ABD ordusu açık işgalden daha fazla silahlı İHA’lar ve özel kuvvetler kullanmaktadır.

Kolay bir saldırı aracı gibi görünmekle birlikte gerçek böyle değildir.

Geçtiğimiz yıllarda aranan Taliban önderlerinin yanı sıra çok sayıda sivil de İHA’lardan atılan füzelerle vuruldu.

İstihbarat olmazsa silahlı İHA işe yaramaz. Bir CIA yetkilisi, “Biz insanları değil cep telefonlarını vuruyoruz ve aradığımız kişinin de o numarada bulunduğunu umuyoruz” demişti.

Osama Bin Laden bulunduğu yenden ayrılmak zorunda kaldığı zaman İHA’lara karşı geniş kenarlıklı şapka giyermiş. Afganistan ve Pakistan’ın bu ülkeyle sınırının tamamı sürekli fotoğraflanıyor ama şapka kişinin yüzünün görülmesini engelliyor.

Daha önce birkaç kişi uzun boylu ve zayıf oldukları için Bin Laden sanılarak İHA füzesinin hedefi olmuştu.

Türkiye’nin yukarda adı geçen firma ile silahlı İHA yapmaya başladığı haberi basında yer aldı. Bu haber silah sanayisinde yaşanılan gelişmeyi gösterdiği gibi, Kandil’e sürekli saldırı düzenleneceğinin habercisi de sayılabilir. Daha zaman var çünkü İHA’lar ile atış talimleri yapılması gerekiyor. Hem fotoğraflayan hem de ateş edebilen İHA ile hedefi buldunuz, füzeyi ateşleme emri verdiniz ama füze hedefi bulabilecek mi bakalım? Bunun ciddi şekilde denenmesi gerekiyor, ardından silahlı İHA operasyona çıkabilecek durumdadır.

Silahlı İHA’ların işe başladığı yolunda bazı haberler çıktı ama dağdaki birkaç kişiye füze atılması bana inandırıcı gelmedi. Belki de denemeyi canlı hedef üzerinde yapıyorlardır.

Askeri sanayi kompleksi savaşa ihtiyaç duyar. Silahların denenmesi gerekir. Denenmiş silahın hem fiyatı artar hem de başka ülkelerden alıcısı çoğalır.

ABD, Irak savaşı sırasında yeni silahlar denemişti.

Türkiye’nin de Suriye’ye yönelik harekatta aynısını yapmadığı düşünülemez.

Yeni üretilmiş obüslerin ve tankların fotoğraflarını görebiliyoruz. Savaşta denenen ve eksiklikleri yakından görülen bu silahların yeni modelleri daha kusursuz üretilecektir.

Türk ordusunda profesyonellik oranı yüzde 41’e ulaşmış durumda ve daha da artmaktadır. Sürekli yenilenen silahların kullanılması 18 ay askerlik yapanların işi olamaz, bu alanı meslek seçmiş insanlar gereklidir.

Silah üretimi için devlet bütçesinden yıllardan beri büyük para ayrıldığını belirtmek herhalde gerekmiyor.

Türkiye’nin de kendine özgü bir askeri sanayi kompleksi bulunuyor ve hızlı gelişiyor.

Ülkeyle ilgili analizlerde önemle dikkate alınması gereken bir gelişmedir…